3 - Mezarsız Ölüler

7 1 0
                                    

Günümüz..


Mehmet arkasındaki kömürlükten çıkarken:

--"Hasan, çocuğu alsana. Kemal, Hakkı, içeriden kazma kürek alıp mezar kazın." deyince genç kız irkildi.

Mezar.. Ailesi için olduklarını anlamıştı ama duymak istemiyordu. Bu olanların hepsinin kötü bir kâbustan ibaret olmasını, uyanıp anne-babasını ve kardeşini ayakta ve sağ salim görmeyi delicesine istiyordu.

Ama her zaman gerçekçi olmuş bir yanı bunun artık gerçekleşmeyecek bir duadan başka bir şey olmadığının farkındaydı.

Hasan'ın gözlerinde onu hatırladığına dair bir iz bulamamak onu acıtırken ellerini uzattığında bir adım geri çekildi.

Siyah beresi ve hep giydiği esmer tenine çok uyan o kahverengi hırkası vardı üzerinde. "Ben ona âşık olduğumda da bu hırkayı giyiyordu." diye düşünürken buldu kendini.

Artık o kadar geçmişte kalmıştı ki o günler, hatırlamak acı veriyor, onun kendisini unutmuş olması da eklenince kahredici hale geliyordu.

Kardeşinin masum yüzüne çevirdi bakışlarını hüzünle. Hasan'la Onur'u aynı karede düşünürken hiç böyle olacağı aklına gelir miydi?

Onları neşe içinde bir araya getirmeli, birbirlerine ısınmalarını ve çok iyi anlaşmalarını mutlulukla izlemeliydi. Tabi o bambaşka bir dünyada ve hayallerde kalmış olmasaydı.

Şimdi ise Hasan kollarını uzatmış kardeşinin cansız bedenini istiyordu. Onu gömmek için. Onur daha küçücüktü ama. Çocuklar gömülür müydü hiç?

Onur'u sardığı annesinin şalını düzeltti manasızca. Çocuk artık üşümüyordu oysa, biliyordu pekala.

Salih Bey karşısına gelip ellerini uzatınca yapması gerekeni adamın anlayışlı bakışlarında gördü. Onur'u alırken sanki hayattaymış gibi nazik davranması acı içindeki abla yüreğine su serpti.

--"Dua et kızım, başın örtülü, belli ki dinini biliyorsun. Herkesin kaybı var." diyen adama önce bağırıp çağırarak isyan etmek istedi.

Herkesin kaybından ona neydi? Kardeşi daha minicikti. Ölmemeliydi. Ardından başını kaldırıp Hasan'ın merak ve hüzünle dolu gözlerine denk geldi. O da birilerini kaybetmiş miydi?

Sanki onaylamasını istemiş gibi belli belirsiz başını sallayan genç adama üzülürken Salih Bey'e dönüp gözlerini kapatarak müsaade etti kardeşini defnetmesi için.

Gençlerden biri ani bir hareketle koluna dokunup sempatik bir gülümsemeyle:

--'Abla..Gel seni eve götürelim.' deyince sıçramamasının tek sebebi korkudan donakalmasıydı.

Delikanlı en fazla 18-19 yaşlarında olmalıydı. Çocuksu hatları çıkmaya başlamış sakalından bile belli oluyordu.

Mehmet denen silahlı adamla çok benzer yüz çizgileri olduğunu fark edince kardeş olabileceklerini düşündü genç kız. Aynı beyaz çehre ve uzun çehre, aynı ince burun ve aynı elmacık kemiklerine sahiptiler.

Aynı olmayan tek şey bakışlarıydı. Mehmet ona her an kafasına sıkacakmış gibi bakarken Murat "abla" deyip merhametle yardım teklif etmişti.

Yana kayarak belli etmeden çocuktan biraz uzaklaşıp dudaklarını birbirine bastırdı. Gidemezdi. Salih Bey onu uzaklaştırmalarından korktuğunu anlamış gibi:

--"İstemeyeceğini bile bile niye soruyorsun oğlum? Dur hele." deyip delikanlıyı hafifçe paylayınca oğlanın sinirlenip sinirlenmediğini anlamak için yüzüne baktı kirpiklerinin altından.

Savaş YarasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin