Bölüm 15

254 50 2
                                    

BİTİRİYORUZZZZZ!

Final öncesi son bölümle karşınızdayım! Kapanışı gönüllerinize taht kurmuş Cami ile yapmanın daha doğru olacağını düşündüm. Bu bölümse yakışıklı prensimizden. Bakalım son gününde ne diyecek bize? ;)

Keyifli okumalar

E.Ç.

***

You'll never be alone

***

BÖLÜM 15:

Shawn

Gülümsüyordum. Gülümsenecek bir geceydi çünkü bu. Nana'nın seksen beşinci yaş günü kutlaması... Etrafımda insanlar neşeyle sohbet ediyor, birbirlerine sarılıyor, masadan masaya geçiyor, içkilerini tokuşturuyorlardı. Annem ve babam bile gelmişti kutlama için. Rosel'ların otelinin avlusunda, Nana'yı seven, yolu bir şekilde onunla kesişmiş tüm kasabalılarla birlikteydik. Uzun masalar kurulmuş, ışıklar asılmış, sahne hazırlanmıştı. Uzun, müzik dolu, kadehlerin boş kalmadığı bir gece olacaktı belli ki. Ve aynı zamanda bu kasabadaki son gecemdi.

Gözlerim mutlu yüzleri dolaşırken biraz daha büyüdü gülüşüm. Farkında bile olmadan ne kadar alışmıştım onlara, bu her daim ılık yaz havasına ve yıldızların hala görünebildiği şu gökyüzüne... Nana'nın bir kol mesafemde olmadığı, beni sarsıp kendime getirmediği, doğru yolda yürümem için elimden tutmadığı o eski hayata dönmek kolay olmayacaktı.

Belki de bu yüzden, şimdi onun sevdikleriyle kahkahalar atışını izlerken her anı hafızama almaya çalışıyordum. İnsanları gözlemliyor, ayrıntıları yakalıyor, her şeyi bir bir aklıma yazıyordum. Gözümün arada kapıya kaydığı doğruydu. Beklediğim şey gelmeyeceğini çoktan kabullendiğim bir hayal olsa da belki kelimesini atamamıştım kafamın içinden. Ne son birkaç gün ne de bu gece...

Camila... hayatımı değiştiren kadın... beni bir kez daha sözleriyle tepe taklak etmiş ve öylece hayatımdan çıkmıştı. Pastanede yoktu, sokaklarda görünmüyordu, otele uğraşamamıştı. Ama daha yıkıcı olan artık verandada otururken onun sesini ya da gitarının tıngırtılarını duymamaktı. Sanki kendi uydurduğum, hiç yaşanmamış bir hayaldi de gözlerimi açmamla kayboluvermişti. İçimde koca bir boşlukla dolaşıyordum günlerdir ve dünyanın tüm ülkelerini de gezsem bu boşluğu neyle dolduracağımı hala bulamamıştım.

Bunun kendi hatam olduğunu keşke pastanedeki o sabah idrak etmiş olsaydım. Belki o zaman Camila'nın arkasından gider, durumu düzeltir, kalbimdeki bu ağrıyı o an dindirebilirdim. Oysa ancak Nana beni karşısına oturtup anlatmaya başladığında dank etmişti kafama. Camila'nın kendisinden değil, büyükannemden dinlemiştim onun hikayesini. Gerçekten öğrenmek istesem o da anlatırdı belki. O sevgi dolu ailesini, hayallerini, geçirdiği zor yılları, annesinin gidişini ve onunla birlikte hayallerinden nasıl vazgeçtiğini...

Ama ben hiç sormamıştım. Bir ilaç gibiydi varlığı hayatımda ve ben kendimi iyileştirmekle öyle meşguldüm ki onun da en az benim kadar yaralı olacağını akıl edememiştim. Bencildim evet. Yanımda gelmesini istemem de bundandı, beni reddettiğinde yaşadığım öfke de... Bolca düşünerek geçen şu son günler sadece kendimi daha kötü hissettirmişti bana. Ve işte gidiyordum. Onun bana öğrettiği büyük yaşam dersi ve koca bir yarım kalmışlıkla.

"Biraz daha şarap?" dedi Tom yanımda. Beni muhabbete dahil etmek için durmadan farklı yollar deniyordu. Başımı salladım ve doldurduğu kadehten genzimi yakan koca bir yudum aldım. "E... bu akşam büyükannen için bir şeyler söylersin herhalde."

BİR KAYIP AŞK ŞARKISIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin