Eve geldim düzenlemeleri yapıp hemen paylaşıyorum.
İyi okumalarrr 🕊🕊
***
Efsun, hocasını karşılamadan önce üzerini değiştirmedi. Saçlarındaki tokalardan kurtulup örgülerini çözdü. Saçları yatışmış, örgü sayesinde iri dalgalar halinde omzuna dökülüyordu. Ortadan ikiye ayırıp omuzlarına eşit bir şekilde ayırdı, kulaklarının arkasına sıkıştırıp kendi piyano odasına indi. Kapalı olan panjurları kaldırdı çünkü o piyano çalarken hocası denizi izlemekten büyük bir keyif alıyor, bu odayı çok sevdiğini her seferinde dile getiriyordu. Kapı çalmadan hemen önce duvarın kenarındaki büyük, yeşil yapraklı çiçeklerini sevgiyle okşadı. Babası çiçekten hoşlanmadığı için evin yalnızca bu bölümünde bulundurulmasına izin vardı.
Odaya ilk önce dadısı girdi. Yüzünde epey keyifli bir ifade vardı fakat hemen arkasından gelen Fransız piyano hocası için aynı şey söylenemezdi. Saçlarını her zamanki gibi sımsıkı topuz yapmış olan kadın sivri kaşlarını çatmış, dadısına bakarak onaylamaz bir şekilde başını sallıyordu.
Efsun onu güler yüzle selamladı.
"Bonjour, Madam Bernard. Bienvenue." Merhaba Madam Bernard. Hoş geldiniz.
Dadısının aksine genç kıza oldukça yumuşak bir bakışla, başını hafifçe eğerek selam verdi. "Bonjour, Efsun. Comment allez-vous?" Merhaba Efsun. Nasılsın?
"Bien, merci. Et vous?" İyiyim teşekkürler. Ya siz?
Hocasının neden kızgın olduğunu da bu şekilde anlamış oldu. Ya siz nasılsınız sorusuna, 'Dadına birkaç kelime öğretebilirsem daha iyi olacağım' diyerek cevap veren kadın usulca odada yürüyüp her zamanki gibi piyano karşısındaki yerine geçti. Efsun, yavaşça dadısına döndü.
"Zümrüt Hanım yüzünüzde güller açıyor. Bunun Madam Bernard'ı deli etmekle bir ilgisi olabilir mi?"
"Aman kızım çok güldürüyor bu kadın beni! Bir şey anladığımdan da değil sürekli oui, moui diye geveleyip duruyor sonra ben gülmeye başlayınca da kızıyor."
"Dili öğrenmeni istiyormuş."
"Aman canım o Türkçe'yi öğreniyor mu? Ağzından bir kere merhaba duymadık."
Efsun kıkırdadı. Hocasını daha fazla bekletmemek adına dadısının yanağına küçük bir öpücük kondurup şımarıkça, "Madam bana kızmadan önce sizi dışarıya alalım. Au revoir!"
Zümrüt, kendine has o gülümsemesiyle yine hafifçe katlanarak gülerken elini havada salladı, "Hadi çav çav!"
Dadısının arkasından bakarken Efsun kocaman gülümsüyordu. Onun neşesi, esprileri, bu denli enerjik oluşuyla mutlu oluyordu. Dadısı iyi ki vardı, iyi ki onunlaydı...
Kapı kapandıktan sonra onu bekleyen kadına gülümsedi ve piyanosunun başına geçti. Bugün için belirledikleri parçayı öğrendikten sonra nota kağıdını özenle önüne yerleştirdi. Piyanonun ağır kapağını kaldırdıktan sonra parmaklarını tuşların üstüne yerleştirdi. Çalmaya başlamadan önce notalara göz gezdirerek tuşların üstünde belli belirsiz, dans edercesine dolaştırdı. Bu, yeni bir parçaya geçtikleri zaman yaptığı ilk şeydi. Notaları zihninde sıraya koyuyor, çalmaya başlamadan önce hayal ediyor, parmaklarını alıştırıyor ve o şekilde başlıyordu.
Ve çalmaya başladı. İlk başta temkinliydi. En doğru ve en güzel şekilde çalmaya çalışıyordu çünkü babasının onu dinlediğini biliyordu. Piyano dersleri her cumartesi öğle saatlerindeydi. Babası bu saat dilimlerinde evde, piyano odasının hemen üstünde olan çalışma odasında olurdu. Bu Efsun'u hiç olmadığı kadar heyecanlandırır, kendini ona kanıtlamak için üst düzeyde bir çaba gösterirdi. Piyano çalmaya başlamasının temel nedeni de zaten yine babasını memnun etme, kendini ona beğendirme ve takdir görme çabasındandı. Bir süre sonraysa, bundan ne kadar hoşlandığını fark etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFSUN
General FictionEfsun, yirmi yaşına kadar baba sevgisiyle yakınlığına muhtaç ve annesinin onu terk edişini içinde taşıyarak büyüyen buruk bir genç kızdır. Evinin sınırları içerisinde, babasının kurallarını koyup belirlediği küçücük dünyasında ona arkadaş olan tek i...