06

3K 311 110
                                    

Bayaaaa bi uzun bölüm oldu. Beni yordu... O yüzden daha fazla bekletmeden sizinle paylaşıyorum. Bol bol yorumlarınızı paylaşmayı ve oy vermeyi unutmayın... 💜🌸

***

Mutfaktan kaçan adam oydu.

Akın'dı.

Onu tanımıyordu fakat patronunun bahsettiği genç adam bu olmalıydı. Herkesin evlilik haberlerini beklediği müstakbel eş olarak görülen genç kızın bir dolabın altında baygınca yattığı mutfaktan kaçarcasına çıkıp giden bu adam şüphesiz Akın olmalıydı.

Sarp önüne dönüp ona baktığında Akın da karşısındaki adamın kim olduğunu hatırladı. O panik ve dehşet anında tek istediği her an üstüne yıkılabilecek olan dört duvardan kurtulmak olsa da silik görüntülerin arasında Sarp'ın binaya giren o adam olduğunu anımsıyordu. Göz göze gelmişlerdi. Panikle mutfaktan kaçtığını görmüştü. Şimdi, Efsun'un yakını olduğunu biliyordu.

İfşa oluşu yüreğini utanç verici bir korkuyla doldururken, dakikalardır Efsun'a duyduğu endişeyle kaskatı kesilmiş bedeni, Turgut'u ve genç kızı kaybetmekten duyduğu dehşetle irkildi. Efsun'un genç adama gösterdiği tutkulu yakınlığın ateşlediği kıskançlıkla zaten ağladığı için pembeleşen gözleri kıpkırmızı kesildi. Sarp'ın bakışlarındaki bariz küçümseme içini delip geçti. Yumruklarını sıkıp kaskatı kesilmiş boynunu eğerek gözlerini kaçırdı.

Utanç, korku ve öfke. İçini parçalıyorlardı.

Bu korkunç tesadüfü sindirmek çok zor olsa da Akın zeki ve gözü açık bir adamdı. Paniğe kapılmayacaktı. Mutfaktan çıkmış olması hiçbir şeyi kanıtlamıyordu. Hiçbir şey görmemişti. Hiç kimse öğrenemezdi, bilemezdi. Bu yabancı adam onlar için bir hiçti. Efsun'u içeriden çıkarmış olabilirdi ve bunun için tahmin edemediği kadar büyük bir ödüle sahip olacaktı ama hepsi bu kadardı.

Başını dikleştirdi "Kendisi benim yakınım," dedi sertçe. "Onu kurtardığınız için emin olun karşılığını alacaksınız. Şimdi ambulanstan inin."

Sarp'ın yüzü son derece sakin görünüyordu fakat bedeni genç adama duyduğu yoğun öfkeyle kabarmıştı. Kenetlenen dişlerinin arasından kısık fakat bir yılanın tıslamasını andıran soğuklukla, "Ben bir yere gitmiyorum," dedi. "Efsun'u bırakmıyorum."

Her şeyden önce Efsun'a bir söz vermişti. Avuçlarının arasında hala onun minik, buz kesmiş ellerini tutuyordu ve Efsun'un parmakları başparmağını kavramış, bırakmasından duyduğu korkuyla bilinçsizce sıkıyordu. Yeniden gözlerini açana ve iyi olduğunu bilene dek onu asla bırakmazdı.

Kaldı ki bu adamın sözüyle hiçbir şey yapmazdı. Efsun'u görmüştü. Buna emindi. Mutfakta sarı saçları parıldayarak öylece yatıyor ve sayıklıyordu. Onun iniltilerini duymuştu ama binanın çökeceğine duyduğu korkuyla topuklarını kalçasına vura vura kaçmıştı. Şimdi yanında olmak için çırpındığı kızı kurtarmaya yeltenmemişti.

İnsan, korkardı. Canı tehlikeye girdiğinde bedene savaş ya da kaç komutu gelirdi. Sarp tercihini her zaman birinci seçenekten yana kullanmıştı ve bunu çoğu kez kendisi için değil, başkaları için yapmıştı. Kendi canını hiçe sayıp pek çok insanın hayatını kurtarmış ve bunu her şeyden üstün tutmuş bir adamdı. Kaçmayı tercih edenleri yargılama hakkı olmadığını biliyordu fakat adamın gözlerinin içine baka baka küstahça konuşması, onu gördüğünü bilmesine rağmen en ufak bir utanması olmadan ambulanstan inmesini emredip para alacağını ima etmesi öfkesini tetikliyordu.

Sarp ambulans görevlisine dönüp sertçe, "Gidebiliriz," dedi.

Ambulans görevlisi gidecekleri hastaneyi ve onları takip edebileceğini söyleyip kapıyı Akın'ın suratına hızlıca kapattı. Ambulans siren sesleriyle birlikte caddeden ayrılırken Akın parmaklarını darmadağın olmuş sarı saçlarının içinden geçirip koparmak ister gibi tırnakları derisine batana dek hırsla sıktı.

EFSUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin