Ben geldim!
İyi okumalar. ✨
***
Günün ağarmasına birkaç saat kalmışken Sarp uyandı ve alarmını her zamanki gibi çalmadan önce kapattı. Yatakta oturur vaziyete gelip küçük bir esnemeyle bedenini gevşetmeye çalıştı. Omuzlarında dünün hatırlatıcısı olarak kendisini belli eden hafif bir tutulma vardı fakat kremle kolayca çözülürdü.
Her sabah yaptığı gibi tıraş olup duşa girmek için yataktan kalkacakken kapısı tıklatıldı ve yavaşça açıldı. Omzunun üstünden dönüp baktığında Şirin'i gördü. Bir eliyle kapının koluna asılıp başını açtığı küçük aralıktan içeriye sokmuş, uykulu ve şiş yüzündeki kocaman gülümsemesiyle ona bakıyordu. Tavşanlı pijama tulumunun içinde tapılası derecede tatlıydı.
"Prenses..."
Şirin, hafifçe uzun olan minik ön dişlerini göstererek sevimlice sırıttı ve kollarını iki yana açıp elinde tuttuğu oyuncak bebeğini sallayarak yanına koştu.
"Sarp!"
Annesi böyle seslendiği için çoğu zaman Şirin de genç adama ismiyle hitap eder ama hemen peşinden tepkisini ölçüp keyiflenerek dayı diye eklemeyi ihmal etmezdi. Dün onunla hiç ilgilenememişti ve görüyordu ki tatlı yeğeninin biraz şımarma ve ilgi görme saati gelmişti. Günün bu saatinde kalkması da onu ne kadar özlediğini gösteriyordu.
Koşarak yanına gelen minik bedeni koltuk altlarından kaldırıp kucakladı. Yalancı bir kızgınlıkla kaşlarını çatıp, "Sarp mı? Sarp kim?"
Şirin sevimli bir şekilde sırıtıp, "Yani şey..." diyerek oyuncak bebeğinin saçlarını okşadı. Sarp kaşlarını havalandırdı. Parmaklarını yavaşça Şirin'in göbeğine götürürken, küçük kız heyecanla çırpınıp kaçmaya çalıştı ama dayısının elinden kurtulamadı. Bir güzel gıdıklandı. O meleksi kıkırtılarıyla genç adamın kalbini eritti.
"Yaaa!"
"Evet? Bir şey mi söyleyecektin?"
Şirin kıpkırmızı olmuş yüzüyle hala kıkırdamaya devam ederken başını salladı.
"Söyle bakalım."
"Yani şey... Sarp," derken bilerek bekledi ve göz ucuyla dayısını süzdü. Sarp ellerini yine havaya kaldırınca minik parmaklarıyla hızla ellerine yapışıp gülerek hemen, "Dayı. Sarp dayı diyecektim," dedi uzata uzata.
Sarp gülerek başını salladı. "Tamam. Şimdi oldu işte."
Şirin'in yanağını sevgiyle öpüp onu yere bıraktıktan sonra yatağın ucuna oturdu. Şirin hemen yatağa atladı. Dayısının kucağına tırmandı ve dizlerine oturup bebeğini havaya kaldırdı, "Elsa sana günaydın diyor."
Sarp, sarı saçları özenle taranıp bir yandan örülmüş mavi elbiseli bebeğe bakıp başını salladı. "Sana da günaydın Elsa. Neden bu kadar erken uyandın bakalım?"
Şirin, bebeğine bakıp iç çekti. "Çünkü ben uyuyamadım. Benim üzgün olduğumu hissetti."
"Üzgün mü?"
Şirin başını salladı. Boynunu yana yatırmış, göz ucuyla dayısına bakarken minik dudakları masumca büküldü. Bu kırılgan halinin genç adamın kalbini ne kadar sızlattığını bilmiyordu.
"Sen neden üzgünsün Şirin'im?"
"Dün hep seni aradık ama gelmedin. Neden gelmedin?"
Sarp, küçük kızın saçlarını şefkatle okşayıp uykuyla karmakarışık olmuş düğümlerini çözerken samimi bir dürüstlükle, "Gelmeyi çok istedim ama işlerim vardı. Erken bitiremedim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFSUN
General FictionEfsun, yirmi yaşına kadar baba sevgisiyle yakınlığına muhtaç ve annesinin onu terk edişini içinde taşıyarak büyüyen buruk bir genç kızdır. Evinin sınırları içerisinde, babasının kurallarını koyup belirlediği küçücük dünyasında ona arkadaş olan tek i...