07

3.1K 303 53
                                    

Ben geldim! 💜💜

***

"Peki Akın?" diye sordu Efsun bu defa kafa karışıklığıyla. "Ben ambulanstayken peşimizden geliyormuş ama saatler oldu hala ortada yok. Mutlaka gelirdi. O nerede?"

"Gelmeyecek."

Efsun'un kaşları anlamsızca çatıldı. Akın'ın ne denli endişelendiğini tahmin ediyordu ve yanına gelmeyecek oluşuna anlam vermekte zorlanıyordu. Bunu asla yapmazdı. Çelişki içerisinde babasına baktığında onun telefonuyla ilgilendiğini gördü. Onu tanıyordu. En azından etrafındaki herkesten daha çok tanıdığını düşünüyordu. Sadece Akın'ın gelmeyeceğini söylemiş ve kestirip atmıştı. Bu konu hakkında başka bir şey duymak istemiyordu ama neden?

Belki de ilk kez geri çekilmeyip merakına yenik düşerek, "Gelmeyecek mi? Ama neden ki?"

Babasının soğuk bakışları ayağına kaydığında, bir anda onun neden Akın hakkında konuşmaya bu denli isteksiz ve sert yaklaştığını anladı. Onu suçluyordu! Bu gece başına gelenlerin bütün yükü Akın'a bırakılmıştı. Bu yüzden çok istese bile onu görmeye dahi gelemiyor olmalıydı.

Bu haksızlıktı.

Akın'ın yanından ayrılan kendisiydi. Gizlice dışarıya çıkıp uzun dakikalar boyunca Sarp'ın yanında kalarak Akın'ı yeterince endişeye sokmuştu. İstemeden bile olsa onun gecesini mahvetmiş, telaşlandırmıştı. Eğer deprem olmasaydı, açıklanamayacak vaziyette berbat olan saçları, yırtılan üstü ve darmadağın olmuş görünümüyle Akın'ı endişeden ziyade çok daha zor bir duruma sokacak, yine babasıyla karşı karşıya gelmesine neden olacaktı. Her iki durumda da suçlu olan kendisiydi.

Eğer gecenin başından beri onun yanında olsaydı Akın mutlaka sağ salim dışarıya çıkmasını sağlar, onu korurdu. 

Babasının bu durumu nasıl anlamlandırdığını çok iyi biliyordu. Çocukluğundan bu yana Efsun hiç tek başına dışarıya çıkmamıştı. Küçükken dadısı hep yanında olurdu. Okula gidip gelirken şoförü ve aynı zamanda koruması olan bir adam ona eşlik ederdi. Başına buyruk bir şekilde, habersizce evden adım attığı asla görülmemişti. Babasının her adımından haberi olurdu ve korumalarla iletişimini asla kesmezdi.

Efsun, onun diğer babalardan farklı olduğunu görebiliyordu. Çok daha korumacıydı hatta boğucu derecede tutucuydu. Bazen, yoğun bir bunalımla kendini çok değersiz bir tutsak gibi hissetmeden edemezdi ama özellikle son olanlardan sonra babasını daha iyi anladığını düşünür olmuştu. Karısından sonra onu da kaybetmek istemiyordu ve mantıklı davranmak yerine korkularıyla hareket ediyordu.

Birbirlerine yaklaştıkça ve en zayıf noktalarını göstermeyi öğrendikçe ilişkilerinin çok daha sağlıklı bir boyuta ulaşacağını biliyordu fakat şimdilik babasının, Akın'ı yargılamasına neden olan çok keskin bir bakış açısı vardı.

Onu Akın'a emanet etmişti. İlk kez çıktığı bir yardım gecesinde bütün sorumluluğu ona değil, Akın'a vermişti. Şimdi, kontrolünü devrettiği adamın her şeyi mahvettiğini düşünüyordu.

"Baba," diye konuşmaya çalıştı dikkatle. "Bu onun suçu değil. Gerçekten bü-"

Turgut, yüzündeki hoşnutsuz kırışmayla elini hızla havaya kaldırıp kızının sözlerini böldü.

"Kendini yorma Efsun. Akın bu gece ne yapması gerektiğini biliyordu ve bunları yapamadı."

"Ama-"

Babası çelik gibi soğuk ve sert gözlerini yüzüne diktiğinde, Efsun söyleyeceklerini yutup zorlukla yutkundu ve olduğu yere sindi. Depremde yaralandığını öğrenerek büyük bir endişeyle hastaneye gelen babası öyle sıcak, öyle ilgili davranmıştı ki Efsun'un sevgiye aç olan ruhu bu yakınlıkla mest olmuştu. Şimdiyse babasının birdenbire o soğuk ve mesafeli haline acımasızca geçişiyle sanki yüreği buz kesmiş, içi acımıştı.

EFSUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin