ZEUS YAHUT JÜPİTER

10 4 0
                                    


Zeus Olympos dağının ulu tanrısı, dünyanın sahibi, tanrıların ve insanların babası idi. Göklerde, yerlerde ne varsa hepsi onundu. En değersiz bir ot parçasından, en büyük varlıklara kadar her şey onun buyruğuna tabiydi.

 Gök kubbenin en yüksek yerinde, tahtında oturarak, bulutlar ordusunu çeker, bazen mavi semayı güldürür, bazen ağlatır, bazen insanları sevindirir, bazen korkuturdu. Gerçekten insanların, umutları da, korkuları da hep gökten gelmekte idi ve insanlar tanrının rahmetini de, hiddetini de hep semadan beklemektedirler. 

 Ufuklarda bulutların bulunmadığı bir yaz sabahı; Yunanistan göklerinde görülen tatlı mavilik Zeus'tandır. Zeus, ilâhî güzelliğini oraya aksettirmiştir. 

Gökler kara bulutlarla kapandığı zaman Zeus rahmet halinde yağar, bazen da kar şeklinde yere düşer ve yerleri beyaz, parlak bir kürkle sarardı.

 Geceler de gündüzler gibi ondan gelirler ve onun buyruklarına boyun eğerlerdi. Gökleri lekesiz ve saf görmek, ufukları genişletmek ve aydınlatmak isteyince, bulutları dağıtır, Ebemkuşağını çekerdi. 

 Kuvvetini, kudretini göstermek isteyince, fırtınaların, rüzgârların zincirlerini çözer, onları denizlere gönderir, kayalık sahillere köpürerek çarpan, kırılan dalgaları coşturur, gemileri ceviz kabukları gibi suyun üstünde sallar dururdu.

 O zaman göklerde kara bulutlar, hiddetli hiddetli kaynaşır, mahpeslerinden çıkan kırıcı, mahvedici boralar, fırtınalar faaliyete geçer, denizler kudurur, yollar tozar, yıldırımlar düşer, gökler gürler, vadiler, dağlar inlerdi. 

 Zeus ekseriya yıldırımlar saçarak bulutları toplayıp fırtınalara yol verdiği ve bu suretle kudretini gösterdiği için onu Yıldırımlar Saçan Tanrı diye anarlar.

Alev saçan bir ok gibi olan yıldırım, onun kudretli elinde ne iş görüyordu? 

Zeus bazen dağların yalçın kayalarına çarptığı, bazen korkutmak istediği fanilerin yüksek evlerine düşürdüğü yıldırımları sadece eziciliğini, mahvediciliğini göstermek için mi kullanıyordu? 

Hayır... 

Yüksek taht üzerinde oturan bu ulu tanrı, kudretli ve kuvvetli idi, fakat adaleti, doğruluğu çok seviyordu. Onun fırtınaları, yağmurları, boraları vardı, fakat o bütün bunları yerinde kullanıyor, haksız olarak hiçbir faniyi incitmiyordu. 

Onun düşüncelerine, kararlarına kimse akıl erdiremezdi. O dilediğini yapardı, fakat onun takdir ettiği her şeyde bir hikmet, bir sebep vardı. İnsanların başlarına gelen bütün kötülükler, iyilikler onun güzel takdirinin haklı bir sonucu idi.

 İnsanlar iyi oldukları zaman kara toprak arpaları, buğdayları çokça yetiştirir; meyve ağaçları dolar dökülür, koyunlar, kuzular, sürüler artar, çoğalır, denizler bol bol balık verirdi. 

 İnsanlar kalplerinden adaleti, ruhlarından fazileti kovarak fena yollara saptıkları zaman kasırgalar kopar, fırtınalar çıkar, tufanlar olur, tarlaları, bağları, bahçeleri siler süpürürdü. 

Dağ yamaçlarında sellerden kendilerini kurtarabilen tarlaları, bağları da dolular yok ederdi. Bütün bu şeyleri yapan ulu tanrı Zeus'un da bir anası, bir babası vardı, fakat onun doğuşu fanilerin doğuşu gibi değildi.

 Bütün varlıklar, kâinat onunla başlamıştı, onunla bitecekti. Onun fanilerin akıl erdiremeyecekleri esrarlı bir varlığı, sonsuz bir hayatı vardı. 

Bazı şairler onun doğuşunu anlatırlar, fakat bu imkansızdır. Hangi insanın bütün varlıklara can veren, yaşatan, idare eden bu ulu varlığı, tanıtmaya; anlatmaya gücü yeter. Hangi kalem onun yaptıklarını yazabilir.

MİTOLOJİYE DAİR HER ŞEYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin