9"LO$ER=LO♡ER"

226 31 12
                                    

Kangsung içeri girip Jisung'un peşinden gitti. Asıl odaya vardıklarında Kangsung hemen misafir koltuklarından birine otururken Jisung ayakta kaldı. 

"Bir şey içer misin?" diye sordu. Kangsung başını iki yana salladı.

"Hayır teşekkür ederim." dedi. 

"Hava sıcak. Su getireyim." deyip odadan çıktı Jisung. Kangsung'un çekindiğinden isteyemeyebileceğini düşünmüştü. Hemen buzdolabından bir şişe su ve iki bardak alarak odaya döndü. 

Kangsung beklentiyle Jisung'un gözlerine bakarken Jisung da derin bir nefes aldıktan sonra konuşmuştu. "Alt katımda Jungwoo var. O inşaat mühendisi olduğu için erişimi daha fazla. Senin için ayarlayacağını söyledi."

"Gerçekten mi? Nerde? Gerçi nerde olsa yaparım." dedi Kangsung hızlıca. Sonrasında güldü.

"Sana telefon numarasını vereyim onunla konuş. Endişelenme. Kaba biri değil. Rahat olabilirsin." dedi masanın üstüne önceden koyduğu Jungwoo'nun numarası yazan kartlardan birini alarak. Kangsung gülümseyerek kartı elinden aldı. 

"Teşekkür ederim."

"Hem... Bir sıkıntın olduğunda bana da gelebilirsin. Tamam mı?"

Kangsung gülümseyerek hızlıca başını salladı. "Tamam. Gerçekten çok teşekkür ederim." dedi kartı elinde sıkıca tutarken. "Doğruyu söylemek gerekirse bana gerçekten yardım edeceğini düşünmemiştim." dedi ardından sessizce.

"Neden?"

Kangsung omuz silkti. "Yani... bana davranış şeklin benden pek haz etmiyorsun gibiydi." 

Jisung derin bir nefes aldı. "Saçmalama. Sana öyle gelmiştir." dedi umursamazca. Kangsung dudaklarını birbirine bastırarak gergince başını salladı. 

"Ben de seni ilk gördüğümde pek haz etmemiştim çünkü." dedi Kangsung. Jisung sessizce güldü.

"Niye napmışım ben?"

"Jeongin'i üzdün." dedi Kangsung sessizce, gözlerini kaçırarak. Jisung hareketsiz durmaya devam ederken gözlerini öylece Kangsung'a dikti. Kangsung'un söylemek istediği bir sürü şey olsa da her zaman yaptığı gibi yine içinde tuttu. Saygısızlık etmek istemiyordu. Ya da ondan önemlisi Jeongin'in arkasından konuşmuş olmak istemiyordu.

"Bak, seni anlıyorum ama ben de o üzülsün istememiştim."

"Neyse. Uzatmak istemiyorum. Ben gideyim artık. Teşekkür ederim." dedi Kangsung hafifçe gülümseyerek. Ayağa kalktığında elindeki kartı cebine koydu. Çıkışa yönelirken Jisung da peşinden gitti.

"Kangsung..." Jisung çıkmak üzere olan çocuğun kolundan tutup durdurmuştu. Kangsung ona döndü. "Üzgünüm. Tamam mı? Elimde olsa Jeongin'in beni değil seni sevmesini sağlardım."

Kangsung'un gözleri dolarken başını salladı. "Tabii..." diye mırıldandı. "Eğer dünya adaletli bi yer olsaydı gittiğinde zaten onu kaybetmiş olurdun ama aradan geçen onca yıla rağmen geri geliyorsun ve o hala seni bekliyor oluyor. Ben de kazanmadan kaybetmiş oluyorum. Ama tek takıldığım nokta Jeongin'in sen geldikten sonra daha fazla üzülmeye başlaması." dedi. Dudaklarını birbirine bastırıp ağlama isteğini geri gönderdi.

"Düzelteceğim." dedi Jisung.

"İyi olur. Tekrardan teşekkür ederim." dedikten sonra arkasını dönüp hızlıca merdivenlerden indi Kangsung.

°°°

Cumartesi günü, sabah saat 9 sularında evin kapısı sertçe çalınmaya başlamıştı.

If It Was You // JEONGSUNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin