'and I'm ready if you're ready to go,'
゚
*
* ・゚゚° ° *・゜゚
Tamı tamına iki gün boyunca Beliz hayatında hiç olmadığı kadar neşeliydi. Etrafa yaydığı pozitif enerji öylesine kuvvetliydi ki ailesinin sürekli kavga edişleri, annesinin bağırışları bile bu mutluluğunu etkilemiyordu.
Uzun zaman sonra ilk kez böylesine bir şey yaşıyordu. Göğsündeki yürek, bu denli hayat doluydu. Tüm gününü okulda harcarken sorularla dolu kağıtlara bakarken zihni onu alıyor ve kütüphanede Ulaş ile olan anlara götürüyordu. Öğlen, çardakta yemeğini yerken öğrencileri parlayan gözlerle izliyordu. Yediği yemek ilk defa nefis kokuyor, lezzetli tadı dilindeki tat tomurcuklarına şevkle yayılıyordu. Eve dönüş yolunda dinlediği şarkıların sözlerine dikkat kesiliyordu. Uyuduğu uykular daha keyifli ve huzurluydu. Evet, hissettiği bu idi Beliz'in.
Huzur.
Yüreği korkuyla, endişeyle ya da bilinmezliğin getirdiği karmaşık hislerle dolu değildi. Uysal şekilde huzurla düzenli atıyordu.
Okul tuvaletindeydi.
Yüzünü incelemek için yaklaştığı aynadan uzaklaşarak saçlarını belki de yüzüncü kez titreyen parmakları yardımıyla düzeltti. Bakışları tekrardan kıyafetlerine düştüğünde sıkıntıyla ofladı. Çoğu zaman kıyafetlerini kendi bedeninden bir beden büyük, geniş kesim alırdı. Herhangi bir yoruma karşı kendini her zaman oversize kıyafetlerin ardına saklardı, çünkü insanların ona ne kadar zayıf olduğuna dair eleştiri yapmasına ve işe yaramayacak tavsiyeler vermesine katlanamıyordu. Bu şekilde ne kadar hissedilebilirse o kadar güvende hissederdi.
Derin nefes aldı ve aynadan yüzündeki yanak kaslarını ağrıtmış şekilde varlığını sürdüren gülümsemeyi izledi. Kahverengi gözleri ise neşeyle parlıyordu. Bu içindeki sevimsiz huzursuzluğu eritirken daha da mutlu olmasına sebep oldu. Kendini bu şekilde görmeyeli uzun zaman olmuştu.
Ulaş'ı düşünmek bile bu kadar heyecanlandırırken onunla buluşacak olması ayaklarını yerden kesiyordu.
Bir kez daha üzerini düzeltme ihtiyacı hissetti. Elinde değildi. Mükemmel görünmek istiyordu. Ulaş da onun hissettiği gibi hissetsin, karşısında dünyanın en güzel varlığı duruyormuşçasına baksın istiyordu.
'Zorlanacak olsa gerek.'
Kendisini küçümseyen iç sesine kulak asmamışken tuvalete gülüşerek girenleri duydu. Bugün okuldakiler bile moralini bozamazdı ancak aynadan göz göze geldiği kişiyle dudaklarındaki tebessüm yavaşça soldu.
"Beliz, sen hâlâ gitmedin mi eve?"
Aynanın yanında duran askılıktan çantasını alırken cevap vermedi.
"Her zaman forma giyerdin, bugün serbest gelmişsin."
Saçlarını parmakları yardımıyla düzeltip bir zamanlar en yakın arkadaşı olan kişiye baktı. "Anneme seninle olacağımı söyledim. Seni ararsa pot kırma, lütfen."
Söyledikleriyle Yaprak küçük bir çığlık atıp yanına koşturdu. "Sevgilin mi var?!"
Yaprak'ın arkadaşları ise onları hiç umursamadan ayna önünde makyaj yapmaya devam ediyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
no tears left to cry
Short Story"Asla yalnız olmayacaksın." dedi gülümsemesinden akan merhametle. Soğuk avuç içini genç kızın yanağına koydu ve değerli bir varlığa dokunurcasına teninde narince gezdirdi parmağını. "Benliğimden eksilecek olsam bile her zaman seni tamamlamak için b...