'kıskanır rengini baharda yeşiller,
sevda büyüsü gibisin sen firuze.'゚
*
* ・゚゚° ° *・゜゚
Saat dörde gelirken yaklaşık iki saatlik süren hediye bulma maceraları Ulaş'ın yardımlarıyla sonunda sonlanmıştı.
Şu anda ise gezmekten yorulan ikili oturduğu sandalyenin rahat gelmesiyle deyim yerindeyse yığılıp kalmışlardı. Tabii, yemek yemeleri de iyice mayıştırmıştı.
Baygın gözleri masanın üzerinde duran arkadaşının doğum günü için almış olduğu hediyeye kaydı, sonrasında Ulaş'a.
"Çok teşekkür ederim Ulaş. Sen olmasan daha kaç saat orada dururdum bilmiyorum."Etraftaki gelip geçen insanları izleyen kahveler Beliz'in konuşmasıyla kızın yüzüne çevrildi ve tebessüm etti. "Rica ederim. Umarım arkadaşın hediyeyi beğenir."
"Beğenir, beğenir merak etme." dedi ve daha sonra devam etti. "Efe ile tanışmak ister misin?"
"Elbette isterim."
"Tamam." dedi Beliz son heceyi uzatarak.
Ve sonra yine sessizlik çöktü aralarına. Ulaş'ın hareleri daldı Beliz'in yüzüne.
Ağır ağır kaldırdı başını genç kız ve göz göze geldi sevdiği çocukla. Masaya doğru eğildi Ulaş ve ellerini birleştirdi. Bakışları ellerine düştü. Bugün parmaklarında gümüş yüzük falan yoktu. Siyah, normal bir yüzük vardı ama daha çok doğal taşa benziyordu.
"Berk ne yapıyor bu arada? Uzun süredir konuşmuyoruz."
"Bildiğin Berk işte. Okuldan sonra yüzme kursuna gidiyor, Ahu ile takılıyor. Günleri geçiriyor öyle."
"Of ya." diyerek dudak büzdü. "Sevgilisini aşırı merak ediyorum. Nasıl biri?"
"Bizden çok daha yetenekli olduğu için oldukça meşgul. Milli takıma girmek için voleybola epey vakit ayırmak zorunda. Berk ise sürekli yakınıyor sevgilimi göstermiyorsunuz diye."
Sandalyede iyice yayılıp başını geriye yaslarken güldü.
"Nasıl tanıştılar peki?""Hatırlıyor musun seninle tanıştığımız zaman bir kafede oturmuştuk?"
Ulaş'ın anlatacaklarına kulak kesilmişken onaylamak için hızla başını salladı.
"Berk ile ne zaman o semtte olsak mutlaka bu kafeye uğrarız. Çok muhteşem ya da göz kamaştırıcı bir yer değil ama ortaokulda okuldan kaçtığımız zamanlar oraya giderdik. O zamandan beri ikimizinde hoşuna gidiyor orada bulunmak."
Ulaş'ın manevi değeri olan bir yere kendisini götürmesi öyle değerli hissettirdi ki, kalbi sımsıcacık oldu.
"Laf arasında da Ahu'ya bahsetmiştim kahveleri çok lezzetli diye. O günde arkadaşlarıyla yakın yerlerdeymiş, onlardan ayrıldıktan sonra eve dönmeden önce kahveyi denemek için uğramış kafeye. Biz de o sıra Berk ile oradaydık. Öyle tanıştı ikisi ama Berk nasıl flört etmeye çalışıyor, görmeliydin. Her şeyi eline yüzüne bulaştırdı. Ahu da buna sinirlenip beş dakika oturamadan gitti yanımızdan."
Elini dudaklarının üzerine kapatıp güldü. "Nedense tam Berk'e uyan bir tanışma gibi hissettiriyor."
Ulaş da Beliz'in dediği şeye güldü. "Aynen öyle, Ahu'nun içeceği başından aşağı dökmediği için dua ediyor. Karizması bozulabilirmiş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
no tears left to cry
Short Story"Asla yalnız olmayacaksın." dedi gülümsemesinden akan merhametle. Soğuk avuç içini genç kızın yanağına koydu ve değerli bir varlığa dokunurcasına teninde narince gezdirdi parmağını. "Benliğimden eksilecek olsam bile her zaman seni tamamlamak için b...