"Sırların zinciri koptu
Bedel kanla yazıldı
Yükselmek için yeniden doğdu
Yıkımın kıvılcımları dört bir yana savruldu."
*
Tanrıça tahtına kuruldu, kanını akıttı ve yalnızca sustu.
Topraktan doğan bir Kan Avcısı, kanına yazılan kutsal kaderde...
Break the truth inside of me Climbed down to hell on the devil's tree I clutched a branch of soot and flame The thought that rose, to scorch my feet
⚔️
Bir takım metaforlar!
Yeni karakterler tanıyacağız, yine. Ve Birlik'in ilk kitaptan beri uğraştığı planlarına çok daha yakından şahit olacağız✨
Keyifli okumalar!
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Umut.
Öyle bir duyguydu ki bu, tüm diyar başınıza yıkılırken tutunacak bir dal olurdu. Görkemli bir anda, şaşalı bir girişle belirmesine de gerek yoktu. Bir kere yeşermeye başladımı kalbinizin toprağında, kurtuluş için almanız gereken nefes olurdu.
Yüce savaşçıların, düşmanlarını ezip geçtiklerinde kalplerinde yeşeren o umut yuvalarına dönüş yolunda gözlerinde kocaman bir parıltıya dönerdi.
Ya da bir aşığın, sevdiğinin dudaklarından koparabildiği o minik kıvrım... Bir zaferle sonuçlanmışken, yeni umutların ve düşlerin kapısını aralardı hemen.
Ama en saf umut, bir çocuğun ruhunda görülebilirdi ancak. Çocuklar umudun ta kendisiydi aslında.
Mireva Myrenda hüzünlü bir tebessümle hanın avlusuna toplanmış çocukları izlerken bunları düşünüyordu. Avlunun bir köşesindeki sarmaşıklar kaplamış kameriyede otururken, bir yandan açık kumral saçlarını sağ omzuna doğru örüyor bir yandan da öğretmenin dersi başlatmasını bekliyordu.
İnsan, hane ferdi ve melez tüm ırktan çocuklar bir aradaydı. Tıpkı eski günlerdeki gibi.
Çocuklar, dökülen kanların, ailelerinin çektiği ıstırabın ve diyarın içinde bulunduğu büyük savaşın farkındaydı ama birbirleriyle ayrım yapmadan gülüşebiliyor, omuz omuza yaşayabiliyorlardı.
Aslında en iyi onlar biliyordu vahşetin, acının nasıl bir şey olduğunu ama henüz yolun başındayken, herkesten çok daha fazla umuda sahip oluyorlardı.
Mireva gibiler içinse ya kazanmak vardı ya da kaybetmek.
Öğretmenleri Su Ustası Athrelon çocuklara seslendiğinde, oflayarak adama döndüler. Tarihlerini öğrenmek istiyor, hanelerinin temel bilgilerini, matematiği ve dili çözmek istiyorlar ama elbette öğretmen ağzını açtığında sıkılmaya başlıyorlardı.
"Tamam, tamam oflamayın hemen," dedi Athrelon. "Bugün, tarih derslerimizi çok daha eğlenceli bir hale getireceğiz." Kameriyede oturan Mireva'ya baktı. "Bilmediğiniz ve çok öğrenmek istediğiniz bir hikâyeyi paylaşmanızı istiyorum benimle. Sırayla hepsini anlatacağım."