"Yaralar ve Yeminler"Hearing your voice, Iʼm calling your name
Lost in the dark, caught in the fray
Iʼm still here under the weightO, dövüşmeyi Zifir Ustası'ndan öğrenmişti. İradesi kırılmaz bir Kara Savaşçı olmayı, doğuştan çelik gibi bir deriye ve zihne sahip olsa da öğretilerinin yolundan giderek her seferinde kendine belirlediği sınırları tekrar tekrar aşmayı. Zatafne'nin kendisi gibi damarlarında, ruhunda ve derisinin altında diğer yarısını, iblisini taşıyordu ama ona hiçbir zaman boyun eğmemişti. Sokaklarda geçen çocukluğunda itiraf etmeli, epey dayak yemişti. İblisi, ruhundan taşmak için kükrese bile hanesinin belki de birçok ferdinden çok daha dirayetli davranmıştı. İblisine izin vermek, tek bir göz kırpışına bakardı. Karşısında dikilenleri kendi kanlarında boğmak, bir Kara Savaşçı'nın gerçekte ne olduğunu hatırlatmak tek bir nefes kadar kolaydı. Elbette yapmamıştı. Yüzündeki yarayı kazandığı, Zifir Ustası'nı kaybettiği ve neredeyse öleceği gecede bile kurmak için çabaladığı gelecek adına metanetli davranmıştı.
Ama daha önce hiç işkence görmemişti. Daha önce hiç, bedeni gibi içindeki gücünde prangalara vurulduğu olmamıştı. Eğer bir şansı olsaydı, bu sefer hiç kimseye merhamet etmezdi. İblisine yıllarca karın tokluğu yaşatacak bir vahşetin ziyafetini çektirirdi.
Açlıktan ölmemek için yedikleri kuru ekmeğe bile yatıştırıcı zehir koyuyorlardı. Uykusuzluğa ve bitkinliğe yenik düştükleri anlarda zindanlara girip, uykularında karışımlar yutturuyorlardı. Öyle ki uyuşukluktan, yarılan etinin, darmadağın edilen yüzünün acısını bile hissedemiyordu artık. Rhyvar, Zehircilerden insanlardan ettiğinden daha fazla nefret ediyordu. Tanrıları Dayenx'in bile Zanosrit'teki Zehircileri kendi zehirlerinde boğmak istediğine emindi.
Zindana atıldıklarından bu yana üç ya da dört gün geçmişti, ayı ya da güneşi yalnızca şu an zincirlendiği kendi tabiriyle işkence odasına geldiğinde görebiliyordu. Hücresinden pek de uzak sayılmazdı, Katrileah'nın mesafeyi bilinçli bir şekilde açmadığını biliyordu. Sırayla, usanmadan, işkence odasına her getirildiklerinde Annarithel'ın herkesin çığlıklarını duymasını istiyordu. Bazılarında başarılı olmuştu. İsimleri Roenya ve Kaphreim olan Göçebe Zanosritler sırtlarına inen kırbaçlara uzun süre dayanamamıştı. Koyu tenli diğer kadının ağzı en az Annarithel kadar bozuktu ve yalnızca kükreyip küfürler ediyordu. Bir diğer Zehirci olan Göçebe-onun adını bir türlü aklında tutamıyordu- tıslamıyordu bile. Rhyvar Zehirci'nin yüzünü işkence sırasını değiştiklerinde görüyordu sadece ve yüzünden damlayan kanlara rağmen, sanki hiçbir şey olmamış gibi ifadesiz bakıyordu. Diğer Zanosritlere ne olduğunu bilmiyordu Rhyvar, Annarithel her defasında onları soruyor ama kaltak Katrileah'dan kısa bir gülücükle cevap alıyordu.
Callidus hâlâ kırılmamıştı, Annarithel'ın ayakta kalabilmesinin en büyük sebeplerinden biri buydu. Dostunun inlemesini duyarsa, kafayı sıyıracağını biliyordu Rhyvar. Ve Kael... Kael'i yalnızca bir defa görebilmişti. Kaşında koca bir yarıkla koridorlarda sürükleniyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zalim Ruhların Dansı (Kanın Şarkısı Serisi 2)
Fantasy"Sırların zinciri koptu Bedel kanla yazıldı Yükselmek için yeniden doğdu Yıkımın kıvılcımları dört bir yana savruldu." * Tanrıça tahtına kuruldu, kanını akıttı ve yalnızca sustu. Topraktan doğan bir Kan Avcısı, kanına yazılan kutsal kaderde...