3-SİNDİRELLA

586 53 0
                                    

Arkadaşlar galiba multi bazı kişilerde görünmüyormuş. Bu sıkıntıyı nasıl giderebilirim? Bileniniz varsa lütfen bana ulaşın.

Hafif ve hoş müzik bir anda kesildi. Sebastian eline bir mikrofon almıştı. Boğazını temizledi ve konuşmaya başladı. "Hoşgeldiniz beyler, bayanlar. Okulumuzun prens ve prensesleri için yapılmış baloya hepiniz hoşgeldiniz. Buranın iyi yanını size söyleyeyim. Burada kimseyi tanımıyorsunuz. Tabi kostümünü bildikleriniz hariç." dedi ve gülümsedi. Hemen devam etti. "En güzel yanı bu. Rahat olmak. İyi tatiller ve iyi eğlenceler." diyip sözü bitirdi. O hafif müzik tekrar gelecek sanıyordum ama onun yerine daha hareketli bir müzik geldi. Bu kötü değildi ama diğeri daha hoştu. Sebastian'ın yanında Alexis vardı ve beraber konuşuyorlardı. Fakat Sebastian'ım gözleri sürekli salonu tarıyıp duruyordu. Alexis'in Alexis olduğunu sadece ben,Mary,Debby, Sebastian ve Alexis'in züppe tayfası biliyordu.

Balo olduğu gibi devam ederken sadece ben ve Mary kalmıştık. Sanırım Carl ve Debby oltasına bugün yeterince balık takmıştı. Elimizde içeceklerle öylece sallanıp duruyorduk. Slow bir şarkı çalmaya başlayınca ikimizde pes edip bahçeye yöneldik. Ne olduysa oldu! Sadece iki saniye! Mary'nin Alexis'e çarpması ve elindeki şarabı onun üzerine dökmesi sadece iki saniye sürdü. "Ayyy! Ne yaptığını sanıyorsun sen!?" diye ciyakladı. "Ben.. Ben, şey... Çıkarmaya yardım edeyim."dedi ama sesi çok zevkli  geliyordu. Bilerek mi yapmıştı? Sanmam.

Bu durumda Alexis olmadan başka kızlarla takılan Sebastian'ın gözleri hala birilerini arıyordu. Gizemli prensesi. Yaklaşık beş dakika sonra Mary banyodan çıktı fakat Alexis hala banyodaydı. Bir şeylerin iyi gitmediğini sezmiştim. Neler dönüyordu? Mary yanıma geldiğinde durmadı ama Alexis'i takip et işareti yaptı ve ilerledi. Birkaç dakika sonra Alexis üzerinde montuyla gizlice bahçeye çıkarken göründü. Sanırım sadece ben görmüştüm. Mary'ye baktığımda onu takip etmem gereken bir işaret yaptı ve hemen Alexis'in peşinden gitmeye başladım.

Kapıdan adımımı atar atmaz kolumu sıcak bir el tuttu. "Yavaşla gizemli prenses." dedi Sebastian. O anda sadece benim değil vücudumda felç olmuştu. Beni nasıl bulmuştu?! Şahin gözleri gibi gözleri var sanki. Dilimi yutmuş gibiydim. Bana bakan mavi gözlere bakmaktan başka birşey yapamıyordum. Acaba konuşursam sesimden anlar mıydı? Sanmam. Eli kolumu gevşek tutuyordu o nedenle kolumu kurtarmam kolay oldu. Hemen koşmaya başladım. Bunu neden yaptığımı bilmiyordum? Alexis için mi yoksa Sebastian için mi? Tabi ki de arkamdan koşmaya başlamıştı. Ayağımdaki topuklular bu işi zorlaştırıyordu.

Sonunda karanlığın içinden bir kız gölgesi seçebildim. Alexis olmalıydı bu. Fakat yanında bir gölge daha vardı. Bir erkeğin gölgesi. Çok yakın duruyorlardı. Hatta sanırım öpüşüyorlardı! Bu manzara karşısında donup kalmıştım. Kısa bir süre sonra Sebastian'da yanıma yaklaşmıştı. Baktığım yöne doğru baktığımda gördüğü manzara karşısında o da benimle aynı tepkiyi vermişti. Bizim varlığımızı fark etmiş olacaklar ki Alexis ve yanındaki gölge durdu. Alexis yavaş yavaş bize doğru yaklaşırken gölge ise tersi yöne gidip kaçmıştı.

"Vay."dedi Sebastian rahatsız edici bir sakinlikle." Sebastian... Açıklayabilirim."dedi Alexis çaresiz bir ses takınmaya çalışarak. Numara yaptığı o kadar belli ki.. "Sesinden bile numara yaptığın belli." dedi Sebastian beynimi okumuş gibi. Şu anda Alexis'in beni tanımaması için içimden yalvarıyordum. Gözleri bana kaydı fakat tanımadı. Aslında dikkat etse hemen anlayabilirdi. "Sebastian.. Lütfen.!" dedi bu sefer sesi cidden üzgün geliyordu. "Alexis, bitti!" diye bağırdı Sebastian birden. İkimizde yerimizden sıçramıştık. Sebastian içmiş miydi acaba? "Yeter artık, senden de senin salak oyunlarından da bıktım!" diye bağırdı. "Ama. Ama Sebastian.." diye yalvardı Alexis. Alexis'i ilk kez böyle görüyordum. İçimde bir yerde ona acıma duygusu belirdi. Alexis elini Sebastian'ın koluna uzattı fakat Sebastian ani bir hareketle elini geri itti. Alexis'in gözleri dolduğu zaman gerçekten bittiğini anlamıştım. Alexis üzülüyordu. Hızla arkasını döndü ve koşmaya başladı. Ağlamasını görmemizi istemiyordu.

Aniden Sebastian kolumu tuttu ve beni bahçenin en karanlık kısmına götürdü. Boy boy sıralanmış büyük ağaçlar yüzünden ay ışığı bile çok az görünüyordu. Beni bir ağacın gövdesine sertçe itti. "Kimsin sen?" dedi korkutucu bir sesle. Cevap vermeyince iyice sinirlendi ve bağırdı. "Kimsin sen!". Bana gittikçe yaklaşıyordu. Nefesini yavaş yavaş hissetmeye başlamıştım. "Lütfen... Lütfen söyle.. Kimsin sen?" dedi yalvarırcasına. Ağzından gelen içki kokusunu almıştım. Cidden içmişti ve şu anda çok sinirliydi. Tüm cesaretimi toplayarak"Yapma." dedim. "Bunu kendine yapma...". "Ama neden. Herşey gitti. "dedi. "Hayır,hayır gitmedi. Şu anda sarhoş ve kızgınsın." dedim. Bir süre ikimizde konuşmadık. Sonra benden uzaklaştı. "Yani senin hakkında gizemli bir prenses olman dışında hiç bir şey öğrenemeyeceğim?" dedi alaycı bir sesle. Güldüğünü tahmin ediyordum. Yutkundum. Sonra birden çalan saatin sesi babamı hatırlattı. Acaba saat kaçtı? Korkuyla telefonumun ekranına baktım. Saat birdi! Babam beni öldüremese iyiydi.

Anında koşmaya başladığımda bu hareketi beklemeyen Sebastian ancak bir kaç saniye sonra kendine gelebildi. Peşimden koşmaya başlamıştı ama bu sefer farkı açabilmiştim. Bir daha topuklu ayakkabıyla koşmayacaktım. Bunu kafamın bir yerine not ederken hızlıca yarısı boşalmış salona girdim ve gözlerimle kızlar ve Carl'ı şeçerek onlara beni takip etmelerini bildirdim. Tek hareketle anlamaları ne hoştu! Hızlıca otoparka doğru ilerlerken karanlıkta Carl'ın arabasını seçmem uzun zaman almadı. Hepimiz arabaya son sürat binerken elbisemin uğursuzluğu tutmuştu. Elbisem kapıya sıkışmıştı. Karanlıkta koşan bir gölgeyi görünce iyice panikledim ve elbisemdeki tüylerden birini kopararak elbisemi kurtardım. Son hızla yola koyulurken elinde düşürdüğüm siyah tüyle Sebastian'ın "Gizemli prenses Sindirella olmak istiyor!" diye bağırdığını duydum.

Arkadaşlarımın benden bir açıklama beklediğini biliyordum fakat şu anda hiçbir şey konuşmak istemiyordum. "Lütfen bana bir şey sormayın." dedim yorgun bir sesle. Onaylayan mırıltılar geldiğinde arkadaşlarımı ne kadar sevdiğimi bir kez daha anladım.

Kızları evlerine bıraktıktan sonra bizim eve doğru yol alıyorduk. Telefonumun şarjı bitmişti. Babam iyice küplere binmiş olmalıydı. "Carl sende benle gelip babama sadece baloda çok eğlendiğimi ve zamanın nasıl geçtiğini anlamadığımı anlatan bir konuşma yapmama yardım eder misin?" dedim yorgun bir sesle. "Tamam fakat neler olduğunu da anlatacaksın. Kaçma şansın yok." dedi Carl gözlerini yoldan ayırmayarak.

Eve geldiğimde babam beni kapının önünde bekliyordu. Kızgın bir surattan daha çok kaygılı bir suratı vardı. Beni ve Carl'ı gördüğü anda bize doğru gelmeye başladı. "Ahhh! Cloe!!" dedi. "Nerelerdeydin?" dedi kaygılı bir sesle. "Köşe başında tiner çekiyordum baba. Tabi ki balodaydım." dedim. "Saatin kaç olduğundan haberin var mı küçük hanım? Niye aramalarıma geri dönmüyorsun?" dedi ciddi bir tavır takınarak. "Şarjım bitti baba." dedim. "Ahhh! Beni nasıl korkuttun şapşal kız?" dedi ve sarıldı. "Her şey için teşekkür ederim Carl." dedi beni bırakırken. "Her zaman Bay Flair." dedi ve evine doğru yürümeye başladı.

Artık tek isteğim rahat pijamalarımla, rahat yatağımda, rahat bir uyku çekmekti.

Sevgili günlük;

Demiştim ya iki şans vardır diye. Yanılmışım.

Aslında üç şans var. İyi şans, kötü şans ve ikisinin ortası olan ama adı bilinmeyen şans. Şu anda ikisinin ortasında olmak kötü şanstan daha kötü hissettiriyor. Bilmiyorum ama sadece mutlu bir yaşam istiyorum. Herkes gibi...

YENİ BÖLÜM KISA OLDU FARKINDAYIM ANCAK OLSUN O KADAR DA!! NEYSE ARKADAŞLAR +100 OLMUŞUZ!!!!! +100 DANSI SJSJSJ!! BU ARADA CAĞĞĞNIM ARKADAŞIM buseakmese NİN DOĞUM GÜNÜNÜ KUTLUYORUM!!!! İYİ Kİ VARSIN!!! NICE SENELERE!!! OKUMAYA DEVAM!! Xx

Bir Genç Kızın GünlüğüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin