4-AÇIĞA ÇIKAN SIR

556 53 0
                                    

Güneşin hafif ışıkları odama dolarken kendimi hiç dinlenmiş hissetmiyordum. Olanlar rüyama bile yansımıştı. Bir de olanları daha anlatmam gerekiyordu.

Yavaş yavaş yatağımdan kalkarken banyoya yöneldim. Ayna canlı olsaydı çığlık atıp intihar ederdi. Yüzüme çarpan soğuk su beni biraz da olsa kendime getirmişti. Ev çok sessizdi. Ya babam hala uyuyordu ya da acil bir toplantısı çıkmıştı. İkinci ihtimal bana daha mantıklı geliyordu. Yavaş yavaş odama ilerlerken tekrar yatağıma yatmak ve sonsuza kadar orada yaşamak istiyordum.

Odama vardığımda dolabımı açtım ve rahat bir siyah kotla mavi bir kazak çıkardım. Hala düz olan saçlarımı at kuyruğu toplayarak ve telefonumu alarak odamdan çıktım ve mutfağa doğru ilerledim.

Mutfakta bulduğum notla babamın uyumadığını anlamış oldum. Notta acil bir toplantısının çıktığını o nedenle şehre gittiğini ve geç döneceğini söylüyordu. Alışık olduğum bir durumdu. Ama yine de gözlerimi devirdim. Dolaptan bir çikolata kapıp koltuğa yattım ve televizyonu açtım. İlk geldiğim kanalda bir çizgi film vardı. Biraz izledikten sonra bunun Sünger Bob olduğunu anladım. En sevdiğim çizgi film! Evet,ben hala çizgi film izliyordum.

Telefonuma gelen mesaj ile gözlerimi televizyondan ayırdım. Mesaj Mary'dendi. Sunny Cafe'de Debby ile beni beklediklerini söylüyorlardı. İç geçirdim. Gerçekten hiç bir şey konuşmak istemiyordum. Sadece burada oturup televizyon izlesem olmaz mıydı? Ardından 'Tüm gününü televizyon izleyerek geçirimezsin.' diye bir mesaj gelmişti. Bunun üzerine televizyonu kapattım ve üzerime montumu geçirdim. Çantamı da alarak çıktım. Kızlara anlattıktan sonra Carl'a tekrar anlatmak istemiyordum. O nedenle Carl'ın evine doğru yöneldim. Kapıyı çaldım. Carl'ın annesi kapıyı açtı. "Günaydın Cloe." dedi sevecen bir sesle. "Günaydın." dedim gülümseyerek. "İstersen içeri gel bizde Carl ile kahvaltı ediyorduk." dedi. "Çok teşekkürler fakat bende kızların yanına kahvaltıya gidiyordum. Acaba Carl'da gelebilir mi?" dedim mahcup olmuş bir sesle. "Tabi ki!" dedi. İçeriden Carl'a seslendi. Bir kaç saniye sonra Carl gözüktü. "Günaydın." dedim. "Günaydın." dedi. Annesine el salladıktan sonra arabaya yöneldik. Arabaya binince "Sunny Cafe'ye." dedim. Arabayı çalıştırarak Sunny Cafe'nin yolunu takip etti. "Ne olduğunu anlatacak mısın?" dedi uzun bir sessizlikten sonra. "O nedenle kafeye gidiyoruz." dedim bıkkın bir sesle.

Kapıdan içeri girdiğimizde bizi kızlar karşıladı. "Günaydın Cloe, günaydın Carl." dedi Debby. "Günaydın." diye karşılık verdim. "Biz kahvaltıyı söyledik gelin oturalım." dedi Mary. Başımızı olumlu bir şekilde sallarken masaya doğru yürümeye başlamıştık bile. Kendimi yumuşak sandalyeye bıraktım ve kahvaltıyı beklemeye başladım. "Ihıhım!"dedi Debby." Buluşma nedenimizi unutmayalım."diye devam etti. 'Offf' diye iç geçirdim. Cidden anlatmak istemiyordum. "Sonra anlatsam ben çok açım." dedim sıyırmaya çalışarak. "Olmaz." dedi. "Offf arkadaşlar." dedim. Bana hayır cevabını kabul etmeyecek gözlerle baktıklarında bundan sıyıramayacağımı anladım. Derin bir nefes aldım ve anlatmaya başladım. Bir süre sonra kahvaltı gelince kestim ama tekrar anlatmaya devam ettim.

"Ya kızım açıkla kimliğini." dedi Debby. Mary ile beraber çok romantik bakıyorlardı. Fakat Carl'ın suratı pek birşey anlamış gibi görünmüyordu. "Bir dakika her şeyi geri alın." dedi Carl. "Nereden çıktı bu gizemli prenses?" dedi aklı karışmış bir şekilde. Tam ağzımı açacakken Mary ve Debby benden önce davranıp olayı bir çırpıda anlattılar. Bir süre sessizlik oldu. Sonra "Vay." dedi Carl dalgın bir şekilde. "Sadece vay." diye ekledi. Üç kız soru sorarcasına bir bakış atınca hemen toparlandı. "Yani iyi anlamda vay. Sonuçta Sebastian Cloe'nin hayali." dedi ve ağzına bir yumurta parçası tıktı. "Hayır cidden açıkla kimliğini." dedi Debby. Gözlerimi devirerek kafamı Mary'ye çevirdiğimde onu husursuzca saate bakarken yakaladım. "Ne oldu Mary?" dedim. Hemen kafasını saatten kaldırdı ve bana baktı. "Şey... Yani ben.. Of! Yok bir şey." dedi. Yalan söylediğini o kadar belli oluyordu ki. "Mary yeter artık. Bu Alexis'in seni tehdit ettiği olay olabilir." dedim. "Evet. O olay!" dedi patlayarak. "Tamam Mary sakin ol ve bize anlat." dedim. Gözleri dolmuştu. "Anlatmak istemiyorum." dedi çaresiz bir şekilde. Ona ters ters bakınca iç geçirdi ve anlamaya başladı. "Gidiyorum." dedi sessizce. "Nasıl yani gidiyorum?"dedi Debby." Kısa ve öz gidiyorum."dedi. "Mary şuna açıklık getirir misin?!" dedim. "Annem birini buldu. Toplantı yaparken tanışmışlar ve yaklaşık bir senedir beraberler. Fakat adam Fransa'da yaşıyor ve bizim de onla gelmemizi istedi. Annem de itiraz etmedi. Sürekli meşgul oluyorum çünkü ya Fransızca kursuna gitmem lazım oluyor ya da okul araştırmalarına."dedi ve göz yaşlarına boğuldu. Hepimiz şaşkınlık içindeydik. "Peki ne zaman gidiyorsun?" dedim konuşmaya cesaret ederek."Haftaya pazar."dedi sessizce. Şok üstüne şok! Haftaya pazar ne demek? Mümkün değil! "Neden bize daha önce söylemedin?" dedim şaşkın bir sesle. "Çünkü her gün bunu hatırlamanızı istemedim!" dedi. Artık gözleri kızarmıştı. Carl ona sarıldı. "Keşke söyleseydin daha iyi zaman geçirmeye çalışırdık." dedi Carl. "Sizle geçirdiğim her zaman iyi." dedi. "Korkuyorum, oraya uyum sağlayamamaktan çok korkuyorum." diye ekledi. "Mary." dedi gözlerinden yaşlar süzülen Debby. "Seni seviyorum." diye bitirdi. "Bende sizi." dedi Mary.

Hayal kırıklığı ve üzüntü ile biten kahvaltı sonrası benim evimde buluştuk. Kanepede oturmuş televizyondaki filmi izlemekle meşguldük. En azından öyle görünüyorduk. Ben Mary'siz nasıl olacağını düşünüyordum. Eminim Carl ve Debby'de öyle düşünüyordu. "Baksanıza." dedi Mary aniden. "Bu kadar somurtmak yeter." dedi. "Bu durumda nasıl somurtmayalım ki?" dedi Debby. "Offf! Böyle yapacağınız için size birşey söylemek istemedim. Arkadaşlar Carl birkaç gün sonra gidiyor. Hadi birşeyler yapalım!"dedi." Ama ben geri döneceğim. "dedi Carl ve neşesiz bir gülümseme ardını takip etti. Sonunda pes ederek koltuktan kalkan Mary'ye bakıyorduk. Montunu ve çantasını alıp kapıya yönetirken " Hey! Nereye gidiyorsun?"diye sordum. "Markete." dedi. "Neden?" dedi Debby. Cevap vermeden çıktı ve gitti. Bir süre birbirimize şaşkın gözlerle baktık.

Bir saat sonra elinde abur cubur ve çeşitli parti eşyaları ile Mary geldi. "Nerelerdeydin ve elindekiler ne?" dedim hesap sorarcasına. "Markette olduğumu söylemiştim ve eğer kalkarsanız elimdekilerin ne olduğunu görürsünüz." dedi.

Israr etmeden koltuktan kalktık ve yanına gittik.

Sevgili günlük;

Sırlar açığa çıkarlar. Aslında onlar bir tür el bombası gibidirler. Tehlikeliler. Çok tehlikeli... Açığa çıkan sır beni derinden yaralamış, yerden yere sürmüş ve kalbimi kırmış olsa bile hala Gizemli Sindirella sıfatını tanıyordum. Ya da maskesini...

IHH İÇİME HİÇ SİNMEYEN BİR BÖLÜMDÜ. O NEDENLE SONRAKİ BÖLÜM MÜTHİŞ OLACAK! BU ARADA +200 OLMUŞUZ!!!!! SİZİ YERİM BEN!!! OKUMAYA DEVAM!! XXX

Bir Genç Kızın GünlüğüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin