8-SON

364 28 6
                                    

Sebastian. Niye böylesin? Seni sevmek istemiyorum. Neden mi? Çünkü içimdeki ses bana bu işin iyi bitmeyeceğini her saniye hatırlatıyor.

Görüşürüz içimdeki ses. Seni bir süre uzaklaştıracağım. Ben Sebastian ile mutlu olmak istiyorum. Bu benim hayalim değil mi zaten?

Akşam eve geldiğimde öfkeden kudurmuş bir baba ile karşılaştım. Bunu zaten tahmin ediyordum. Yanında kızlar vardı. Olmasa daha fena kızardı.

"Nerdesin sen Cloe!" diye bağırmaya başladı babam. Lafını kesemeyeceğimi bildiğim için susana kadar bekledim. Sonunda susunca açıklamamı yapmaya koyuldum.

"Baba görüyorsun ki iyiyim. Dedim zaten sana arkadaşım ile buluştum. Biraz lafladık o kadar." dedim onu sakinleştirmeye çalışırken.
"Kim o gece bu saate dönmenin sebebi olan arkadaş?"dedi babam. İşte şimdi çık işin içinden çıkabilirsen. Beynime hemen elimi daldırırken hızlı olmaya çalıştım.

"Hatırlıyor musun geçen sene okulda bir kız vardı. Beraber fen projesi yapmıştım. O kız. Bugün aradı beni, annesi yeni kafe açmış şehirde gel özlem giderelim dedi ben de kıramadım."

Yüzüme birkaç saniye baktıktan sonra yumuşadı. Yanıma geldi ve sarıldı."Özür dilerim Cloe. Sadece çok korktum başına birşey geldi diye. Bir daha öyle habersiz çıkma."diye tembihledi.

"Merak etme babacığım." dedim ve yanağına sulu bir öpücük kondurdum. "O zaman size iyi geceler çünkü ben çok yoruldum." dedim. Debby ise arkamdan "Yarın bize gel kahvaltıya." dedi ve göz kırptı. Detay isteyecekti cadı.

Sabah uyandığım gibi üstümü değiştirdi ve Debby'lerin evinin yolunu tuttum. Fırından geçerken taze poğaça kokusunu alınca durdum ve birkaç tane aldım. Kapıdan çıkarken ise birine çarptım. Tam 'Hey önüne bak!' diye bağıracakken Sebastian'ın yüzünü görünce durdum.

"Günaydın gizemli prenses." dedi yarım gülümsemesiyle. "O faslı geçtik sanıyorum prensim." dedim ve otuz iki diş gülümsedim.

Dışarı çıkarken "Nereye bu acele?" dedi ve kolunu omzuma attı. Hemen geri çekildim. Bana ters ters bakınca "Ya biri görürse." diye sessizce açıkladım. Benim bu ürkek halime güldü. "Ne o yoksa prenses hakkından korkuyor mu?" dedi alaycı bir şekilde.

"Hayır, kraldan korkuyor." dedim gözlerimi devirirken.

"Peki bu prenses şu anda nereye gitmekte?" dedi. "Arkadaşları ile kahvaltıya." dedim. "Peki prenses o zaman öğleden sonra sizi çalıyorum fakat şimdilik izinlisiniz." dedi. "Yok ya bu prenses istediği kişiyle, istediği zaman, istediğini yapabilir." dedim. Üzgün bir bakış attı. "Prenses prens ile zaman geçirmek istemiyor mu? Bu prensin canını yaktı." dedi. Hemen durdum. Ona baktım. "Ama prenses tercihini prensten yana kullanacak." diye kulağına fısıldadım.

Kahvaltıda detay verdikten sonra Debby'nin evinde oturuyorduk. Birden telefonum çaldı. Arayan Sebastian'dı. "Buyrun Cloe'nin telefonu." dedim sekreter sesini taklit ederek. "Acaba Cloe ile görülebilir miyim?" diye sordu Sebastian oyuna devam ederek. Güldüm. "Aşağı gel fıstık. Bekletme beni." dedi ve telefonu kapattı.

Kızlara 'lütfen izin verin' bakışı attım. Onaylayan gülümsemeler alınca ışık hızıyla aşağı fırladım.

Etrafa bakmıyordum. Ama Sebastian yoktu. Gözlerimi bir çift el kapatınca korktum ve küçük bir çığlık attım. Sebastian hemen beni kucağına aldı ve "Korkma, sadece prensin."dedi.

"Nereye gidiyoruz?" dedim arabadayken. "Sürpriz." dedi. Ah, yeter ama. Uzun bir süre yoldayık ve nereye gideceğimizi bilmiyordum.
Sıkıldığımı belli eden oflamalar sergilemeye başladım. Bana kısa ve kötücül bir bakış attıktan sonra radyoyu açtı.

Bir Genç Kızın GünlüğüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin