the script, flares.
james young, i'll be good.
haley reinhart, can't help falling in love.remus, yalnız bir çocuktu. zekiydi, özellikle ne hissettiğini saklama konusunda.
sirius, umursamaz, çapkın ve açık sözlüydü. kalbini kaptırınca işler değişti.
xxx
Sirius, onun ellerini tutuyordu ne yapacağını bilemez haldeydi ilk kez bu kadar uzun sürmüştü ilk kez bu kadar acısına tanık olmuştu, hep mi böyle oluyordu yoksa? Hep böyle acı çektiği için mi Remus onları yanında istemiyordu. Sirius umutsuzca James'e baktı, James'de cesaret verircesine şefkat dolu bakışlarını ona göndermişti. Peter, midesinin bulandığını söyleyerek yatakhaneye geri dönmüştü.
Sirius, evden ayrıldığında bir daha onları göremeyeceğini en çokta kardeşini özleyeceğini o zamanlar fark edememişti. Öfkeliydi, kızgındı ailesinin kafayı safkan ve üstünlükle bozmuş omasını daha fazla kaldıramıyordu içinden ne geliyorsa onu yapmak istiyordu sadece... İlk zamanlar kendini çok yalnız ve karanlığa sürüklenmiş gibi hissetse de hayatına James'in daha fazla dahil olması ile işler değişmişti. Üstelik şimdi Peter ve Remus'da vardı. Onlarla olmaktan memnundu. Eğer seçebilseydi, kesinlikle onları ailesi olarak seçerdi hatta kalıcı olmaları için elinden gelen her şeyi yapardı. Çünkü Sirius tüm o zenginliğin ve yüceliğin arasında yalnız bir hayat sürmüştü bunu belli etmeyi pek sevmezdi, ortam ne zaman ciddileşecek olursa, konuyu değiştirir her zaman olduğundan daha umursamaz gözükür ve ailesinden gelen temel bir iç güdü ile sözleri ile insanlara sataşırdı.
"Ah hayır Peter, durum senin sandığından daha karmaşık bir şekilde işliyor." Remus, Peter'a umut dolu baktı, sanki artık onu anlamasını istiyormuş gibi bir kez olsun onu şaşırtmayı istermiş gibi... Ama Peter ona o şekilde bakmadı."Gerçekten anlamıyorum, türler arası birleşme neden yasak? Baksana Hagrid'e ne kadar iyi biri, üstelik kesinlikle kimseye zarar verebileceğini sanmıyorum." diye yanıtladı Peter, çok geçmeden James onun ensesine şaplak attı.
"Salak mısın Peter? Bunun sır olarak kalması gerekiyor." Sesini gitgide alçaltacak etrafına bakındı kimsenin onları dinlemediğine emin olunca devam etti. "Hagrid'e söz verdik." diye tamamladıktan sonra yanından geçen Lily'e çapkın bir bakış fırlattı. Lily ona gözlerini devirip Snape'e dönünce James homurdandı. Snape'in yüzünde ise oldukça keyifli bir ifade vardı.
"Bu dediğinde derste işlenen farkı bir şey Peter." Remus artık sabırsız gözüküyordu ki o asla kolay kolay pes eden biri değildi. Sihirli Yaratıkların Bakım dersi için bir ödev hazırlamaları gerekiyordu ve normalde ödevleri hep Remus'un yapmasına rağmen, bu sefer hepsinin kendi başına yapmasını istiyordu, yine de elinde olmayan nedenlerle kendini yardım ederken bulmuştu."Şöyle açıklamama ne dersin dev bir örümcekle ejderhanın birleşmesi ile ortaya çıkacak şeyi düşün?" Remus'un sesinde bıkkınlık vardı James ve Sirius ise aynı anda öyle bir şeyi hayal edip "Iyy..." diye ses çıkardırlar. "Heralde kıllı kanatları olan sekiz gözlü bir şey olurdu." dedi Peter iyimserlikle. Remus eliyle kendi yüzüne şaplak attı biraz acımıştı ama umurunda değildi. Sirius ve James gülmeye başlamışlardı. Remus elini kıpkırmızı olmuş yüzünden çektiğinde elini Peter'ın omuzuna koydu ve ciddiyetle tekrar anlatmaya başladı sonra pes ederek alıp onun ödevini yaptı. "Umarım bir sihirli hayvanla çiftleşmeyi düşünmezsin Peter." dedi Remus.
"Neden olmasın ya bir Mantikor'a hayır demezdim?" Peter'ın sesi alaylı çıkmış olsada Remus kısa bir an duraksayıp onu ciddiye aldığını düşünerek endişe ile ona baktı. Peter'ın "Şakaydı." demesi ile Sirius ve James yeniden kahkahalarla gülmeye başlamıştı hatta James gülmekten yere düşerken, Sirius gözlerinden yaş gelene kadar gülmeye devam etti. Ödevler nihayet bittiğinde hepsi rahatlamış gözüküyordu James ve Peter esneyerek yatakhaneye gitmek için ayaklandılar, bu sırada Sirius ve Remus hala kitapları topluyorlardı ve aynı anda birbirlerine baktılar. "Yarın gelmeniz gerekmiyor, kalıp çalışmalısınız." dedi yumuşak bir ses tonuyla.
"Ama yalnız kalırsın." dedi Sirius kaşları çatılmıştı.
"Sorun değil, gerçekten değil. Çalışmanız ve geçer not almanız benim için daha önemli." Remus ona elini uzatarak oturduğu yerden kalkmasına yardım etti, kollarını birbirlerine dolayarak yatakhaneye doğru ilerlemeye başladılar.x
Gün doğumuna yakın her şey sessizliğe bürünmüştü sanki bir ses duyulursa kıyamet kopacak gibiydi. Remus'un gece boyu süren çığlıklarını bastırmak, James ve Sirius için zor olmuştu. Sirius gece boyunca uyumamış ve hiçbir şey yememişti zorla da olsa James'i yatağına göndermeyi başarmıştı ama kendisi bunu yapamazdı. Gözlerini açtığında onun yanında olmak istiyordu. Remus, hep kontrol altında tutabilmişti en azından bu zamana kadar, James ve Sirius onu Şamarcı Söğütün altında ki tünelde bulduklarında perişan haldeydi yarı çıplaktı titriyordu, yaraları vardı derin yaraları ama hala inanılmaz derecede yakışıklı gözüküyordu, kendinde değildi. Sirius ve James onu içeri taşımış Madam Pomfrey'e getirmişlerdi. Pomfrey, Remus'a ne olduğunu bilen nadir kişilerdendi ve o bile durumu çözecek bir şey bulamıyordu neredeyse üç gün geçmişti herkes endişelenmeye başlamıştı artık. Remus hastahane yatağında öylece yatıyor bazen kasılıp bağırıyor, kriz geçiriyordu. Sirius onun zayıflıktan kırılacak gibi gözüken parmaklarını kendi avucunun içine alıp sıktı. Kendine lanetler saydırdı neden onunla gitmemişti sanki? Neden onu dinlemişti? Bir daha yapmayacağına dair söz verdi kendine ve onunda duymasını istiyordu.
"Buradayım, Remus yanında ve seni bırakmayacağım."
Sahiden de bırakmadı. Tüm gece boyunca yanında kalıp alnında ki ıslak bezleri değiştirip durdu, ateşini sürekli kontrol etti. Kabus gördüğünde yada her sıçradığında ona güzel şeyler söyleyip sesiyle yatıştırmaya çalıştı. Güneş ışınları odaya vurduğunda, Sirius'un gözleri yorgunluktan sulanmıştı artık. Şikayetçi değildi ama artık uyanmasını istiyordu, uyanmalı ve tekrar birlikte yaramazlık yapmaları gerekiyordu, eğlenmeleri gerekiyordu... Onun yeşil gözlerini görmeye ihtiyacı vardı. Öğlen saatlerine doğru Remus parmaklarını kıpırdattı, dudakları aralandı, bir kaç saniye sonra gözelerini ne açtığında gördüğü ilk şey Sirius oldu. Yorgundu, zaman ve yer kavramını kaybetmişti, ne olduğunu hatırlamıyordu ama yine de gülümsedi. Her ne olduysa Sirius yanındaydı ve ellerini sıkıca tutup, göğsünde birleştirmişti."Berbat gözüküyorsun." dedi Remus ona alayla bakarak, dudakları kurumuştu tekrar gülümsemek istedi ama dudaklarından zayıf bir inilti çıkarabildi.
"Sen harika gözüküyorsun." dedi Sirius kızarmış gözlerle, gülümsemeye çalıştı. İkisi de oldukça bitkin ve yorgundu çok geçmeden Remus tekrar uykuya dalınca Sirius ona bir süre daha uzun uzun baktı. James onun kardeşiydi. Her zaman öyle olacaktı, öz kardeşi olsa bu kadar sevemezdi. Peter'i da seviyordu elbette ama Remus? İşte bu koca bir soru işaretiydi. Remus kalbinde hiç dokunmadığı yerlere dokunuyordu hatta bir lafı ile onu olduğu yerde kalmasına sebep olabiliyordu. O "Dur." dediğinde, Sümsükus'la bile uğraşmıyordu. Şimdi buraya böylece yatarken bile onu yanında kalmasını sağlayacak bir görünmez güç vardı. Oysa James ile böyle değildi yada Peter ile onlar ona bir şeyi yapmasını yada yapmamasını söylediğinde Sirius yine kendi bildiğini yapıyordu.15.05.2020
Sirius Black seni her zaman hatırlayacağım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
→ winter in my heart , wolfstar + lucius
Fanfiction"acıyı kabullenmek." "işin özü buradan geçiyor zaten, asla sahip olamayacağın asla senin olmayacak birinin içinde oluşturduğu o sarsıcı hissi kabul etmen gerekir. sevdiğin ve değer verdiğin birini kaybetmenin acısı kolay kolay geçmez anlıyorsun ya...