Bu kadar acı veriyor olması gerekmezdi.
Sadece saçma bir dürtü olarak kalmalıydı.
Bu kadar ilerlemesine gerek yoktu.
Neden bunun olmasına izin verdim?
Neden kendimi tutamadım.Lucius, yatağına oturmuş geceyi izliyordu işaretli kolu açıktı, omuzları biraz düşmüştü yorgun bir hali vardı gözlerini kapatıp geçen kollarının arasında hissettiği huzurun bir nebze de olsa aynısını hissetmek istiyordu. Yada hiç bir şey hissetmemek. Eski halini hatırlayınca gülümsedi üstelik çok değil sadece 9 ay öncesini, ne kadar farklı biriydi.
"Luci?" Regulus fısıldayarak yanına geldi.
Lucius kafasını kaldırarak ona baktı en az kendi kadar perişan gözüküyordu. "Regulus ne oldu? Bella mı?" Lucius ayağa fırlamıştı onu bileğinden tutarak arkasına çekti görünmez bir şeyden onu koruyor gibiydi. "Yoksa?" Tuttuğu bileğini kendine doğru çevirdi gömleğini sıyırıp tenine baktı boş olduğunu görünce derin bir nefes aldı. "İşaretlendin sandım." dedi zorlukla.
Regulus onu inceledi. "Lucius uyuman gerekiyor artık." Onu omuzlarından tutarak yatağa oturttu. "Beni düşündüğünü biliyorum ama kendini de düşünmelisin." Duraksadı günlerdir sormak istediği soruyu artık sormak istiyordu. "Neden?"
Lucius yine başını kaldırıp gri gözlerini onunkilerle buluşturdu, onun gözleri yeşildi ve ona baktığında acı çeken küçük bir çocuk görüyordu belki de o yüzden ona yardım etmeyi bu kadar çok istiyordu. "Ne neden Regulus?"
"Neden benim için bu kadar uğraşıyorsun neden kendin gibi davranmıyorsun?" Regulus, yanına oturdu onun açtığı gömleğini geri kapatırken, cevap bekliyordu. "Sirius bile senin kadar önemsemiyor."
"Sirius seni seviyor." diye hemen cevap verdi Lucius adını bile duymak onda panik dalgası yaratmıştı. "Keşke sende onu gibi yapıp, kaçsaydın."
"Lord Voldemort'un yanında yer almak istemiyorsan..." Regulus onun kolunu işaret etti. "Neden kendine yardım etmedin." Regulus bunu kızgınlıkla sormamıştı sesinde merak vardı, Lucius'u değiştiren şeyi ciddi anlamda merak ediyordu, içten içe biliyor olsa da ondan duymak istiyordu.
Lucius sessiz kaldı bir şey söylemek istemiyordu o içini dökebilecek türden bir insan değildi, hem kendisi de ne olduğunu bilmiyordu ki? Hissettiği şeyin sadece göğüs kafesinde ağırlık yarattığından emindi. Ona bir şey söylemeden yatağa uzandı ve çarşafı üzerine çekerek ona arkasını döndü.
Regulus ise pes etmeyecek kadar kararlı gözüküyordu. "O seni değiştirdi. Aslında o mektubu ona iletmemi söylediğin gün anladım. Aynı değilsin önceki olduğun kişi değilsin onu sevdiğin için değiştin, iyi anlamda."
"Ne farkeder?" Lucius aniden konuşarak onun sözlerini yarıda kesti.
"Ne mi farkeder? Çok şey. Bellatrix'e kafa tutuyorsun onun bile bilmediği konularda arkasını kolluyorsun. Beni bile korudun, senden önce işaretlenmem gerekiyordu. Kendini öne attın, ama neden biliyorsun da aslında, o bıraktı ailesini, safkanlığını, diğer bütün şeyleri... hiç biri onun umurunda değil bazen ben bile..."
"O seni seviyor." dedi Lucius tekrar üstüne bastırarak ve yatakta döndü şimdi yüzü ona doğru dönüktü.
"Peki sen? Sen onu seviyor musun?" Regulus ileri gittiğini biliyordu ama yine de ondan duyması gerekiyordu.
"Ne farkeder?" dedi yine Lucius sesinde bir burukluk vardı.
"Fırsat buldukça yanındasın sürekli ona yardımcı oluyorsun, oda sana karşı çıkmıyor eskiden birbirinize asalarını çekmediğiniz bir gün olmazdı oda değişti fark edebiliyorum."
Lucius yine onun lafını kesti bu sefer o soğuk mesafeli sesi geri dönmüştü. "Başkasına da aşık olduğunu bilmen gerekiyor o halde!" diye tısladı dişlerinin arasından...
Regulus bir süre sessiz kaldı ama yataktan kalkmadı, tekrar konuştuğunda sesi yine sakin ve şefkatliydi. "Yine de bilmeye hakkı var." Regulus yataktan kalktı ve gitmeden önce ona bir bakış attı. "Sirius çok şey atlattı abimi seviyorum ama zor biridir bazı şeyleri kabullenmesi zaman alır, zaten bildiği bir şeyi bilmiyormuş gibi davranır inkar eder." Son cümlelerini de söyleyip uzaklaştı.
x
Remus, Marlene ile Gryffindor'un masasında gülüşerek bir şey konuşuyorlardı, Sirius'un yüzünde heran kusacakmış gibi bir ifade ile onları izliyordu. Çatalını etine saplarken, vahşi bir dürtü ile tabakta ileri geri savurdu. Peter ve James'de ikisi arasında kalmıştı hangisi daha korkutucu karar vermeye çalışıyorlardı. Yemeklere savaş açmış Sirius mu yoksa kızlarla flört eden Remus mu? Sirius'un tabağında ki et parçası fırlayıp, Marlene'nin alnına yapıştı.
Sirius'un yüzünde zafer kazanmış gibi bir gülümseme oluşurken, Marlene çığlık atıyordu. "Etleri de hiç iyi pişirmiyorlar bu ne ya?" Sirius olaydan habersizmiş gibi James ve Peter'a döndü. "Dumbledore'a bildirmemiz gerekiyor." diye devam etti oldukça normal bir şekilde gülümsemesini bastırmaya çalışırken...
Marlene'in ise çığlıkları, hıçkırıkla dönüşmüştü... ağlayarak masadan uzaklaşırken Remus'ta gülüyordu. Sirius'un yanında ki sandalyeye çökerken aynı şekilde gülümsemesini bastırmaya çalışıyordu. "Yüz ifadesini gördünüz mü?" Elini ağzına götürüp gülümsemesini sakladı. "Biliyorum, biliyorum gülmemem lazım ama ŞILAP diye ses çıktı." Etin yapışma anını göstererek alnına vurdu. Sirius kendisine kızacağını düşünürken, Remus oldukça keyifli ve mutlu gözüküyordu.
"Beni azarlarsın sanıyordum." dedi Sirius yandan bir sırıtışla...
"Neden?" Remus gözlerini onunla buluşturdu. "Yanlış bir şey yapmadın sonuçta."Remus kolunu onun boynuna doladı. "Ayrıca çok konuşuyor başımı ağırttı. Hogwarts Tarihinde ki her şeyi virgülüne kadar ezberlemiş." Remus duraksadı. "Tamam bende bir kaç kez okudum, hadi ama kitaptan soğuttu beni düşünebiliyor musunuz?" Remus eline bir çatal alıp Sirius'un tabağına daldı bir parça eti önce kendi ağzına götürdü ardından Sirius'a uzattı.
Sirius bir şey demeden uzatılan parçayı aldı içinde tarif edilemez bir his yaşıyordu. Remus çok keyifli ve enerjik gözüküyordu, geçen gün yaşadıkları olaylara rağmen eskisi gibilerdi.
"Bilmediğim bir şey mi oldu?" Sirius hafifçe onun kulağına doğru fısıldamıştı yine yoğun çikolata kokusu kendisini esir alıyordu.
"Senden uzaklaşmak istemiyorum, hiç bir nedenden ötürü... her zaman önceliğim sen olacaksın Sirius bir başkası değil." Remus tane tane konuşurken, masanın altından onun elini tuttu. "Halletmemiz gereken çok şey var ama zamanımız bol değil mi?"
Sirius ufak çaplı bir şok geçiriyordu ama gayet memnundu, karşılık aldığına inanamıyordu bir türlü, Remus'un dokunduğu yerler tatlı bir şekilde yanıyordu. "Remus." diye fısıldadı yine onun kulağına doğru...
"Hımm?" Remus başını hafifçe geri çekip onun yüzüne baktı. "Bana öyle bakmaya devam edersen, buradan hemen kalkmamız gerekecek." deyip gülümsedi.
Sirius Black bu zamana kadar asla kızarmadığı bir şekilde kızardı normal şartlarda karşı tarafı utandıran hep o olurdu ama şimdi koşullar tamamiyle değişmişti. "Sanırım Pomfrey'e gözükmen gerekiyor." Sirius uzanıp elini onun alnına yerleştirdi, ateşi yoktu, dolunaya da vardı.
"İyiyim Sirius iyiyim." Alnında ki elini tuttup geri çekti ama bırakmadı. "Seninle anlaşamadığım bir dünyada var olmak istemiyorum." Sesini biraz daha alçaltı. "Senin benimle konuşmadığın zamanların hayatımın en kötü zamanları olduğunu farkettim, bununla yaşayamam." Remus şimdi duraksamış bakışlarını aşağı indirmişti ona çıkıştığı ve terslediği için kendini kötü hissediyordu.
Sirius bakışlarını bir saniye olsun bile ondan ayıramıyordu, yüzünde huzur verici bir ifade vardı eğer bu kadar kalabalık olmasa uzanıp onu öpebilirdi. "Başına belayı aldın Remus Lupin." diyerek gülümsedi.
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
ŞİMDİ OKUDUĞUN
→ winter in my heart , wolfstar + lucius
Fanfiction"acıyı kabullenmek." "işin özü buradan geçiyor zaten, asla sahip olamayacağın asla senin olmayacak birinin içinde oluşturduğu o sarsıcı hissi kabul etmen gerekir. sevdiğin ve değer verdiğin birini kaybetmenin acısı kolay kolay geçmez anlıyorsun ya...