"ikimizde bu dünyanın acımasız olduğunu biliyoruz, ama ben yine de şansımı deneyeceğim. beni sevdiğin sürece senin platinin olacağım, altının olacağım gümüşün olacağım."
x
Sirius o günün akşamına kadar kusmuştu. Madam Pomfrey'in yaptığı açıklamaya göre aşk iksiri yüzünden olmamıştı, biri yediği bir şeye büyük ihtimalle bir şey katmıştı. Sirius kusmayı kesebilirse eğer gidip o pisliği bularak kendi elleri ile cezalandıracaktı. Remus bir saniye olsun onu yalnız bırakmamış, gözlerini hep üzerinde tutmuştu.
"Remus biliyorsun ki ben bebek değilim." Sirius, saatler boyunca kusmuklarla boğuştuğu için bedeni yorulmuştu ve mutsuzdu o yüzden de biraz huysuzlaşmıştı. Yanında da Remus'tan başka kimse olmadığı için ona sataşıyordu.
Remus'un gömleğinin yakası karnına kadar açıktı üstüne başka bir şey giymemişti dikkatli bakılırsa teninde ki izler yakasının açıklığından gözüküyordu, gömleğinin kollarını dirseğine kadar kıvırmıştı kovaya batırdığı bezi sıkarken ona yarım gülüşle bir bakış attı. "O zaman neden bebek gibi mızmızlanıyorsun?" Doğrulup yanına gitti ve bezi alnına yerleştirirken parmaklarını tersiyle yanağını okşadı. "Bazen seni dövsem mi yoksa öpsem mi bilemiyorum."
"Ne?" Sirius, acaba kusarken beynini de mi boşattığını düşündü.
Remus yatağın kenarına oturup elini elinin üstüne koydu, yüzünde anlaşılmaz bir ifade vardı. "Beni yanında istemiyor musun?" Sorusu sert olsa da sesi yumuşak çıkmıştır.
"Elbette seni istiyorum." Sirius aklını kaçırdığını düşünüyordu daha Lucius'un söyledikleri üzerine düşünememişken şimdi Remus üzerine geliyordu normal şartlarda bundan asla şikayet etmez hatta üzerine bir sürü teori düşünürdü ama kusarken tek düşündüğü şey kusmamaktı.
"O zaman yanında beni tut Sirius, bir başkasını değil." Remus ona doğru eğilerek alnında ki bezi alıp tekrar kovaya daldırdı, bezi sıkarken canı sıkkın gözüküyordu. "Neden sürekli senin etrafında?" Nazik dokunuşlarla bezi tekrar onun alnına yerleştirirken, konuşmaya devam eder. "Garip bir şekilde etrafında sana saldırmıyor, elbette sana saldırmasını istemiyorum ama sende ona sataşmıyorsun." Remus artık sakin durmuyordu, sinirlendiğinin göstergesi olarak göğsü inip kalkıyordu nefesi sıklaşmıştı. "Ondan nefret edersin."
Sirius bir şey söylemek için açtı kimden bahsettiğini çok iyi biliyordu bundan bir kaç hafta önce olsa evet ondan nefret ediyorum diye bağırabilirdi ama şimdi içinden söylemek gelmiyordu ve Remus'un bu halinden biraz hoşlanmıştı demek başkası ile yakınlaşması hoşuna gitmemişti.
"Birde Peter konusu var." Remus oturması için üzerine eğilip onu sırtından tutup doğrulttu çok yakınlardı ikisi de birbirinin nefes alışverişlerini duyabiliyordu geri çekilirken Remus'un dudakları onun saçlarını teğet geçti. "Sana bunu sormayacaktım." Yanakları şimdiden kızarmaya başlamıştı öfkesinin yerini utanç alıyordu. "Ama kime sorarsam sorayım tatmin olmuyorum, senden duymam lazım." dedi bakışlarını kaçırarak. "Ona karşı hislerin mi var?"
Belki oda hastalandı diye düşündü Sirius, yoksa neden böyle şeyler soruyordu ki? Peter konusu salak James yüzündendi zaten ama Remus'un bu halini görmek gerçekten hoşuna gitmişti. "Remus, Merlin'in sakalı aşkına bir düşün sence Peter ile beni bir hayal edebiliyor musun?" Sirius'un midesi yine bulanmaya başlamıştı. "James yanlış bir izlenime kapıldı. Lily'i sevdiği için kendini aşk tanrısı falan sanıyor. " Peter'ı açıklamak kolaydı ama Lucius konusunda sessiz kaldı, en azından şu aptal mektubu bulana kadar... "B-bana neden öyle bakıyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
→ winter in my heart , wolfstar + lucius
Fanfiction"acıyı kabullenmek." "işin özü buradan geçiyor zaten, asla sahip olamayacağın asla senin olmayacak birinin içinde oluşturduğu o sarsıcı hissi kabul etmen gerekir. sevdiğin ve değer verdiğin birini kaybetmenin acısı kolay kolay geçmez anlıyorsun ya...