"Size mutluluk dilemeyenin yüreğinden, acı ve keder eksik olmasın."
-W.Shakespeare, Fırtına
x
Revir titrek mum ışıkları altında ürkütücü gözüküyordu, gece yarısını geçmişti baykuşların sesleri dışarıdan duyuluyordu, havada karanlık bir huzursuzluk vardı. Sirius iki yatağın ortasında sandalyeye oturmuş başını ellerinin arasına almıştı bir süre öyle kaldıktan sonra sırtını sandalyenin arkasına yaslayıp cebinden sigara paketini çıkardı dalı dudaklarının arasına koyarken ikisine de bakmıyordu, diğer cebinden kibriti çıkartıp sigarasını yaktı ve ince dalı dudaklarının arasına koyup dumanı içine çekti ve havaya doğru üflerken, dudaklarında ukala bir gülümseme belirdi.
"Orospu çocuğu." diye fısıldadı sol tarafta yatan Lucius'a baktı ve bacak bacak üstüne atıp bir nefes daha çekti ve sağ tarafa bakıp iç çekti günlerdir buradaydı ikisiyle birlikte, uyandıklarında ne yapacaklarını bilmeden... Neler olmuştu öyle? Lucius'un söz verdiği gibi Remus'a bir şey olmamıştı. Ama Lucius, bencil piç arkasında bir yıkım bırakarak uykuya dalmıştı. Pomfrey onun bir daha uyanabileceğini sanmıyordu, Sirius'a söylediği buydu ama Dumbledore daha inançlı bir yaklaşım göstermişti. Bu sabah odasındayken aralarında kısa bir sohbet bile geçmişti, Sirius sigarasını tekrar içine çekerken konuşmayı hatırladı.
"Bunu söylemek garip geliyor biliyorum ama o bizi kurtardı efendim." Sirius önüne düşen saçlarını geriye atarken, Dumbledore'un şefkatli bakışları üzerinde geziniyordu.
"Biliyorum, Sirius biliyorum."
"Aslında." Sirius duraksadı neden bilmiyordu ama içinde ki o huzursuzluğu birine anlatması gerekiyordu. "Ondan uzunca bir süre nefret ettim, defalarca onu öldürmeyi kafamda kurdum ve şimdi kendimi aptal gibi hissediyorum." Sirius ellerini kaldırıp ona gösterdi. "Ona bunu ben yaptım, neden söylediği şeyi yaptım bilmiyorum bile - şimdi bir daha uyanamayacak olması bana acı veriyor. Onun ölmesini istemiyorum."
Dumbledore elini onun yanağına götürüp okşadıktan sonra destek olurcasına omuzuna koydu. "Senin suçun değildi Sirius biliyorum, bir çok şey olabilirsin ama katil değilsin... kendine bu kadar çok yüklenme." Dumbledore'un bakışlarında farklı bir şey vardı sanki onu gerçek anlamda anlıyor içini görüyormuş gibi.
"Asla arkadaş olamayacağımızı biliyorum." Sirius bakışlarını ona yönlendirdi şimdi söylemezse hiç söyleyemezdi. "Bana kendimi farklı hissettirdi, o - o bir şekilde nasıl yaptı bilmiyorum ama onu kaybetmek istemiyorum şimdi durumun böyle oması acı veriyor." Sirius sustu, gözleri dolmuştu. "Siz olsaydınız bunu nasıl kabullenirdiniz? Sizin için kendini feda eden birinin yok oluşunu nasıl atlatırsınız?"
Dumbledore anlayışla gülümseyip, konuşmaya başlamadan önce boş eliyle sakalını okşadı. "Sana genel bir açıklamada bulunacağım, şimdi hissettiklerin ve gelecekte olabilecek tüm şeyler hakkında, ben zor yollardan geçerek öğrendim, sende öğreneceksin." Dumbledore diğer elini de onun omuzuna koydu."Öncelikle acıyı kabullenirdim, işin özü buradan geçiyor zaten, asla sahip olamayacağın asla senin olmayacak birinin içinde oluşturduğu o sarsıcı hissi kabul etmen gerekir. Sevdiğin ve değer verdiğin birini kaybetmenin acısı kolay kolay geçmez anlıyorsun ya? Ölüm bile üstesinden gelemez. Her zaman senin için orada tüm ışıkların ve güneşli günlerin ardında seni bekler. Onu savuşturamaz yada susturamazsın, bu yüzden kabullenmen gerekiyor, acını kabullen. Ve ona sahip çık unutma ki eğer öyle hissetmeseydin kendinin farkında olmazdın. Ağlamak yada birini koşulsuzca sevmek seni aptal yapmaz. diğer herkesten daha çok insan olduğun anlamına gelir hemde bir çok yönden daha iyi... kendine yüklenmek istiyorsan durma yap ama bu sana ne kazandıracak? Oysa kendine sürekli neden onu bu kadar çok sevdiğini hatırlatabilirsin? Hiç bir şey yapmadığı halde hayatını nasıl böyle sarsabildi? Sana dokunmuş işte bunu da kabullen, her ne yaptıysa ona sadece biri olarak bir yüz olarak bakmıyorsun. Anlıyorsun ya içinden bazı parçalara onu koymuş kendinle özleştirmişsin ne kadar farklı olursanız olun o senin insanın ve hiç bir şey bunu değiştirmez ona karşı o an ne hissediyorsan onu yaşamana izin vermen gerekiyor. Ondan gurur mu duyuyorsun? O zaman göğsün kabara kabara bunu söyle. Eğer kalbini kırarsa, kırıldığı için şükret hala umut var demektir. Asla ama asla imkansız olduğunu düşünme sonu ne olursa olsun nasıl bitmiş olursa olsun o her zaman senin hissettiğinle senin düşüncelerin ve senin ona bakış açınla içinde yaşayacak senin tek yapman gereken onun o şekilde kalmasını sağlamak."
Sirius öksürük sesiyle tekrar revire döndü sigarası bitmişti külleri yere düşmüştü hemen ayaklandı çünkü Remus kendine geliyordu hemen yanına koşup, elini onun başının altına koyarak doğrulttu masaya uzanarak ona su içirdi. "Remus?" Sirius usulca saçlarını okşayıp yorgun yüzüne baktı. "İyi misin?"
Remus evet anlamına gelen bir mırıltı çıkardı gözleri yeni yeni ortama alışıyordu ve başı zonkluyordu ama daha kötülerini yaşamıştı. "Neler oldu öyle?" Elini Sirus'un bardağı tuttuğu eline götürerek, elinin üstünden onu kavradı ve bardağı dudaklarına doğru getirdi, boğazı acıyordu.
"Saldırıya uğradık." dedi Sirius üzgün bir sesle.
"O çocuk?" Remus'un sesi endişeli çıkıyordu yavaş yavaş aklına olanlar geliyordu.
"Üzgünüm, o kurtulamadı Remus." Sirius boşta olan eliyle onun yanağını okşuyordu, yatağın ucuna oturarak ona gülümsemeye çalıştı. "Ama sen iyisin en önemli olan şey bu - senin için çok endişelendim." Sirius yutkunarak konuşmuştu bardağı kenara bırakıp onun elini tutarak üzerini öptü sonra onun avuç içini kendi yanağına bastırıp gözlerini kapatarak içine dolan huzuru hissetti. "Bir daha bu sıcaklığı hissedemeyeceğim sandım."
Bu küçük jest karşısında Remus doğrulup kollarını onun boynuna doladı ve onu kendine çekip sıkıca sarıldı bir süre öyle kaldılar ve sonrasında Sirius ona her şeyi anlattı. Lucius'un hayatlarını kurtarmaya çalıştığını, Murry'nin neden öldüğünü ve içlerinde bir köstebek olduğunu söyledi, kardeşi ve Bellatrix'i anlattı.
"Peki kim olabilir sana bunu kim yapar Sirius?" Remus zekiydi, olanları hemen kavramıştı sadece çok üzücü bir durumdu, kendisi bile kabullenemiyorken, Sirius nasıl başa çıkabiliyordu acaba? "Peter ve James iyi mi?" dedi birden, aklına elbette en yakın iki dostu gelmişti onlarda tehlike altında olabilirdi.
"Onlar iyi hedef asla onlar olmadı zaten." Sirius başını kaldırınca Lucius'un bedenine kaçamak bir bakış attı. "Lucius hiç uyanmayabilir Remus."dedi son gelişmeyi de aktararak.
"Ah." Remus onun aksine direkt olarak ona bakabiliyordu. "Yapabilecek hiç bir şey yok mu?"
Sirius sessiz kaldı gözlerini onun üzerinde gezdirdi, Remus onun konuşmak istemediğini hemen anladı ve yatakta kayarak ona yer açtı Sirius'da itiraz etmeden yanına uzanıp ona sarıldı. "Senin mekanın olmaya başladı burası." dedi gülümseyerek. Sirius'un bu eğlenceli yorumu ile Remus'un aklına dersleri geldi. "Bu yıl mezun olamayacağım." dedi üzüntü ile ve Sirius kahkaha attı ilerleyen dakikalarda birbirlerine sataşıp durdular ve bol bol gülüştüler sonra Remus'u ilaçlar yüzünden tekrar uyku bastırınca Sirius sırtını ona vererek döndü ve direkt olarak gözüne çarpan ilk şey Lucius'un gümüş sarısı saçları ve solgun yüzü oldu, hiç kıpırdamadan öylece uyuyordu tıpkı bir ölü gibi yaşadığına dair tek kanıt hafifçe inip kalkan göğüsüydü ve Sirius yine Dumbledore'un söylediklerini hatırladı, konuşmasında neden aklına gelen ilk isim Lucius olmuştu, onun acısını nasıl kabullenebilirdi?
xxxxxxxxxxx
Lucius ah benim üzümlü kekim :'(
ŞİMDİ OKUDUĞUN
→ winter in my heart , wolfstar + lucius
Fanfiction"acıyı kabullenmek." "işin özü buradan geçiyor zaten, asla sahip olamayacağın asla senin olmayacak birinin içinde oluşturduğu o sarsıcı hissi kabul etmen gerekir. sevdiğin ve değer verdiğin birini kaybetmenin acısı kolay kolay geçmez anlıyorsun ya...