train wreck, james arthur
elini tutmamıştı.
Kötü izler bırakan o geceden sonra, Remus ve Sirius pek denk gelemiyorlardı, sanki birbirlerinden kaçıyor gibi bir izlenim oluşturuyorlardı. Yanyana geldikleri ortak dersler ve yemekler de hiç konuşmuyorlar olabildiğince az sohbet ediyorlardı. Bunun yanı sıra okulda büyük bir balo düzenenleniyordu bütün kızlar şimdiden elbiseler seçmeye başlamıştı bütün okulda kıkırdamalar susmak bilmiyordu.
"Bence kimin aklına geldiyse, fikir oldukça iyi oldukça gizemli olacak sizce birbirimizi tanıyacak mıyız ha?" Peter çatalı kenara bırakmış tavuk budunu eline alarak iştahla yemeye başlamıştı, James de onu görünce omuzlarını silkip gülümseyerek tavuğu elleriyle yemeye başlamıştı.
Remus kaşlarını çatıp ikisine bakarken, "Barbarca." diyince James ona dil çıkardı.
"Bahçede büyük bir şölen olacakmış! Ne diyorsunuz ha?! Ne diyorsunuz? Sizde kalacaksınız değil mi? Hey-." Tavuk parçası boğazına kaçınca Peter öksürmeye başladı tavuk parçaları ağzından fışkırıp her yere saçılıyordu. Slytherin masasından sesli kahkahalar gelmeye başlayınca Sirius onlara ters bakışlar attı. Remus'da Peter'a yardım ediyordu, aklından çok kısa bir an onun boğulmasını izlemek istediği geldi, ama yapmadı - yapamazdı?
"Merlin!" düzgün yesene şu yemeği... James saniyeden de kısa bir anda ellerinde ki yağı temizlemiş ağzını silmişti şimdi çatal ve bıçağı ile çok sakin bir şekilde yemeğini yiyordu.
"Ha?" dedi Peter şaşkınlıkla.
O sırada arkalarından Lily Evans'ın melodi gibi sesi duyuldu balo halkında arkadaşlarıyla gülüşerek yanlarından geçtiler. James'in yanakları hafiften kızarmış elini çenesine yerleştirmiş aptal aptal ona bakıyordu.
Sirius, Remus ve Peter aynı anda, "Oooo." diye uludular. James kendine gelip onlara patates parçaları fırlattı. İşte yine eskisi gibi olmuşlardı.Slytherin masasında ise işler biraz karışmış gibiydi. Oğlanlar kızları reddediyordu. Lucius halinden pek memnunmuş gibi etrafına sırıtıyordu. Regulus abisiyle göz göze gelince anlık bir duraksama oldu sanki ona bir şeyler söylemeye çalışıyor gibiydi. Sirius içinde bastırmayı başaramadığı inatçılığı bir kenara bırakabilirse, gidip onunla konuşabilirdi. Ama yapmadı. Yemek bitmek üzereydi, şimdi Peter'ın susmadan konuştuğu balo hakkında bir şey yapabilirlerdi. James şimdiden planlar yapmaya başladı en çarpıcı kendisi olmalıydı, kesinlikle Evans'ın nefesini kesmeliydi tüm bunları yaparken de Snape'i kilitleyecek bir yer düşünmeye başladı günün ilerleyen saatlerinde Sirius'a kesinlikle bu plandan söz etmeyi kafasına not etti.
"Şey, Merhaba!"
Dördünün de kafası aynı anda sesin geldiği yere döndü. Marlene Mckinnon karşılarında duruyordu. Hufflepuff'dan sarışın, kocaman yeşil gözleri olan bir kızdı kahkülleri yüzüne ayrı bir sevimlilik katarken çilleri belli oluyordu, saçlarını sıkı bir at kuyruğu yapmıştı.
"Merhaba..." diye mırıldandılar.
"Acaba merak ediyordum da uzun süredir, düşünüyordum." Marlene'in tatlı sesi Remus'a doğru şakırdıyordu. "Benimle baloya gelmek ister misin?"
James ve Peter birbirlerine manalı bakışlar atmaya başlamışlardı Gryffindor masası çoşmaya başlamıştı, neden yaptığını bilmeden Remus'un gözleri Sirius'a kaydı. Ne söylemesi gerektiğini bilmiyordu ama ondan gelebilecek herhangi bir tepki ne yapacağını söyleyebilirdi. Sirius hafifçe tebessüm edip, umursamaz bir tavır takındı. "Evet desene Remus neyi bekliyorsun?" dedi zorlukla gülümseyerek.
"Evet seninle baloya gelmeyi çok isterim Marlene." Remus sahte kibarlık belirtisi ile ona gülümsemişti, Marlene yüzünde kocaman bir gülümseme ile masadan ayrılırken, herkes onu tebrik ediyordu. Remus'un içinde huzursuz bir duygu yerleşmişti, Sirius ise gücenmiş tavrını belli etmemek için elinden geleni yaptı.x
İksir dersine girmeden hemen önce çok tuhaf bir şey oldu. Regulus elinde bir parşömen ile tuvalette ileri geri gidip geliyordu kafası karışık bir hali vardı. Sirius da yüzünü yıkamak için gelmişti, kendini oldukça bitkin hissediyordu belki de hasta olacaktı?
"Regulus?" dedi onu görünce şaşkınlıkla...
"Sana bir şey vereceğim ama lütfen bana söz vermelisin, bilirsin aptalca bir şey yapmayacağına dair?" Regulus direkt konuya girmiş ona doğru yürüyerek abisine büyük bir özlemle bakmıştır, parşömeni ona vermeden önce ona tebessüm ile bakmıştır.
"Sen kime aptal diyorsun? Aptal." Sirius'un kaşları çatılmıştı.
"Sana aptal demedim, aptalca bir şey yapma dedim." diyerek düzeltti onu Regulus. "Hiç dinlemiyorsun Sirius hiç, asla denemiyorsun bile." Regulus alınmıştı ve her şekilde bunu belli etmeye hazırdı. "Neyse bunu sana Lucius yolladı, lütfen diğerleri yanında olmadığı zaman aç."
"Lucius mu?" Sirius sanki ona korkunç bir lanet büyüsü söylermiş gibi baktı. "Ah şimdi salakça oyunları için küçük kardeşimi mi kullanıyor onun kafasını yılan gibi ezeceğim." Sirius tek yumruğunu sıkıp, açık olan eline bastırdı. "Nerede o şerefsiz?!"
"Bir sakin olsana şaka falan değil ama sır olarak kalmalı." Regulus parşömeni onun eline sıkıştırdı. "Her şeyden önce kardeşim olduğunu hatırla. Sana gerçekten zarar verecek bir şey yapabilir miyim Sirius?" Regulus'un sesinde yine özlem'le dolu bir tını vardı. "Ben senin ailenim. Her ne kadar sen beni öyle göremesende." Regulus iç çekip bir şey söylemeden tuvaletten çıktı.
Sirius hiç olmadığı kadar sinirlendi. Önce James sonra Remus şimdi de Regulus bütün evren bir olmuş onun üstüne geliyor gibiydi, parşömeni cebine sokuşturup, tuvaletten çıktı.
Ders boyunca kimse ile konuşmama kararı alan Sirius gelen bütün teklifleri geri çevirdi gelen 2 Ravenclaw, oğlanının kafalarını neredeyse kazana sokacaktı. Kızlar ağlayarak sıralarına dönüyordu ve Sirius hepsini korkunç bir şekilde geri çeviriyordu.
"Böyle devam edersen, yalnız gideceksin..." diye fısıldadı James kulağına. "Biliyorum Peter'a teklif etmek zor biliyorum sen daha kendini açıklamadın şey hakkında?"
Sirius, Peter'ın adını duyunca bir kez daha öfke saçmaya hazırdı. "Tanrım ne zaman bırakacaksın şu saçma konuyu James?" Duraksadı ve asıl koyması gereken öz iksiri yerine ne olduğunu bilmediği yeşil bir şişeyi kazana boşalttı üstelik iki damla koyması gerekirken... "Ayrıca ne açıklaması? Kimi sevdiğimin ne önemi var? Yada kimi seçtiğimin? Kimseye kendimi açıklamak zorunda değilim." Sirius'un cümlesinin sonu gelmesiyle kazan patladı ve her yer yapış yapış yeşil sümüklü bir şeyle kaplandı.
Bütün Gryffindor Snape ile dalga geçmeye başlamıştı bile... "Bak Sümsükus tam senin rengin." dedi James alayla.
İksir hocası Sirius'dan 10 puan silip tüm öğrencileri sınıftan kovdu.
"Sanki çokta umurumda." Sirius her zaman ki umursamaz tavrı ile sınıftan çıkıp yalnız kalıp sigara içebileceği bir yer aramaya başladı kuzey kanadına doğru yürürken, biri onu bileğinden kavrayıp duvar boşluğuna doğru çekti.
"Malfoy?!" dedi Sirius kükrercesine, "Napıyorsun?" Sirius sırtını taş duvara çarpmıştı, canı acımamıştı ama siniri bozulmuştu.
"Kötü gözüküyorsun." dedi Malfoy soğuk bir sesle, buz gibi bir sesi vardı gümüşü sarı saçları farkedilmemesini imkansız kılıyordu. Sirius'un ki kadar gri olan gözlerin de yeşil kıvılcımlar geziniyordu sanki...
"Ee yani ne olmuş?" elini ondan çekip, onu ittirerek uzaklaştırdı.
"Uzun zamandır seninle ilgilenemiyordum, özür dilerim?" Karanlık bir sırıtış ile ona gülümserken, Sirius asasını mı çıkarsa yoksa yumruklarını mı diye düşünüyordu. "Hiç havamda değilim biliyor musun? Yani geri bas Malfoy yoksa ağzının ortasına geçireceğim." Sirius onun cevabını beklemekten yanından ayrıldı ve omuzunun üstünden korkunç bakışlarını ona gönderdi sonra yürümeye devam etti.Marlene Mckinnon
Lucius Malfoy
ŞİMDİ OKUDUĞUN
→ winter in my heart , wolfstar + lucius
Fanfiction"acıyı kabullenmek." "işin özü buradan geçiyor zaten, asla sahip olamayacağın asla senin olmayacak birinin içinde oluşturduğu o sarsıcı hissi kabul etmen gerekir. sevdiğin ve değer verdiğin birini kaybetmenin acısı kolay kolay geçmez anlıyorsun ya...