Sürüklenip duvara çarparak duran vagon da herkes bir yere savrulmuştu.Yerde boylu boyunca yatmakta olan Mavi biraz kıpırdamaya çalıştıysa da başaramadı.Göz kapaklarını yarı aralayabildi sadece .Başının çarpmanın ekisiyle çok acıdığını hissetti.O sırada vagonun sonunda tekli koltukta oturan Kutay koltuğu ile demirler arasında sıkışıp kalmıştı. Sol yan tarafında kalan kapı çarpmanın etkisiyle kırılıp çıkmış ve Kutay'ın koltuğuna doğru fırlayıp Kutay'ın koltuğundan kalkamadan sıkışmasına sebep olmuştu.Bu sırada Ilgın'ın da üzerinde bir kişi düşmüş ve ağırlığı ile Ilgın'ı yere sıkıştırmıştı.Üzerinde yatan kilolu adamın ağırlığı Ilgın'ın omzuna baskı yapıyor başındaki kan da Ilgın'ın yüzüne damlıyordu.
Gözkapaklarını açamayan Mavi çarpmadan önce duyduğu şarkı ile birlikte insanların hafif belli belirsiz iniltilerini işitti.İnsanların sesleri yavaşlayıp mırıltıya döndü.Daha sonra karanlığın boşluğundaki bu sesler uğultuya dönüştü.Birkaç saniye sonra da sesler kesildi. Sanki metronun koyu karanlık soğuk havası, belli belirsiz uğultuları içine çekip yutmuştu .Mavi şimdi sadece kulaklarında müziğin sesini duyuyordu.Şarkının sesi daha da yükselmiş ve notaların sesi kulaklarında daha cok yankılanıyor gibiydi.Davulun sesinin şiddeti arttıkça kalbinin ritminin hızlanıp daha hızlı çarptığını hissetti. Şarkıda davula her vurulduğunda Mavi'nin kalbi göğsünü delercesine deli gibi çarpıyordu.Ortak bir ritim tutturmuşlardı adeta karanlığın kaosuna inat bu müzikle birlikte.Ruhunun ve bedeninin gerilmeye başladığını iliklerine kadar hissetti.Kolunu kaldırmak istediyse de acısıyla kaldıramadı.Bacaklarını da kaldıramıyordu.Göz kapaklarını yarı araladı.Bu sırada vagonun ışığının bir açılıp bir kapandığını; cızırtılı sesini belli belirsiz duydu Mavi. Müziğin sesi cızırtı sesini bastırmıştı.Işık da cızırtıyla birlikte beraber ritim tutturmuşcasına birlikte açılıp kapanıyordu.Sanki sözleşmişler gibi ortak garip bir uyum vardı aralarında.Bir müddet boşlukta sallanıp duran sesi yarı açık gözleriyle dinlemeye çalıştı.
Bu sırada koltuğu ile kapı arasında sıkışmış Kutay sol kolunu kaldırıp, kapıyı iteleyip çıkmaya çalıştı .Omzunun ağrısından yapamayınca çabalamayı bıraktı.Omzum çıkmış olmalı diye düşündü. Birden çok severek dinlediği şarkının sesini telefonundan duydu.Telefonu yere düşmüş ve kulaklığı telefonundan çıkmıştı.Hafifçe dudaklarını kıvırıp acı bir şekilde gülümsedi.Omzu hareket ettikçe daha çok ağrıyodu.Derin bir nefes alıp dışarı verdi.Gözkapakları gittikçe kapanıyordu.''Uyumamalıyım!'' diye aklından söylenip durdu sinirlenerek.Sonra pes edip bıraktı.Birkaç saniye durup tekrar denemeliydi.Gözkapaklarının ağırlığına dayanamadı. Sanki tonlarca ağırlık gözkaplarına oturmuş kapanması için baskı yapıyordu. Gözkapaklarını açamayınca telefonundan gelen sese kulak verip gözlerini kapadı.Çok sevdiği şair Muhyiddin Abdal'ın dizelerini şarkıyla birlikte içinden mırıldandı:
.......................................................
Muhyiddin eder hak kadir,
Görünür her şeyde hazir.
Ayan nedir pinhan nedir?
Nişan nedir şimdi bildim!
Çarpmanın etkisiyle koridora düşüp yerde uzanan Ilgın omzunun üzerindeki adamın başından yüzüne düşen kanını hissetti.Adamın alnındaki kan Ilgın'ın yanağını yalayıp; dudağını geçmiş, çenesine doğru yavaşça süzülüyordu. Kıpırdamaya çalıştı fakat omzundaki ağırlığın etkisiyle yapamadı.Gittikçe nefesinin daraldığını hissetti.Şimdi kriz gelirse buradan kurtulamacağını düşündü.Gözlerini açamıyordu.Daha fazla direnemedi.Kıpırdamaktan vazgecti.Havada asılı duran bu kasvetli koku sanki ruhunu teslim almıştı ve onu derin bir uykuya çekiyordu.Kendini uykuya teslim etmeden önce Atlas'ın O'na *Antik Çağ'da insanların öldükten sonra Yeraltı ülkesinde ölülere Akheron ırmağını geçiren sandalcı Kharon aklına geldi.Sert,kaba ve pinti biri olan Kharon Akheron Irmağı'nın kenarında dururdu.Ölülerin ağzındaki obolos denilen(metalik) sikkeyi alırdı .Eğer Bu parayı almazsa asla ruhların Hades Bataklığı'nı geçmesine izin vermezdi. Ölülerin tek amacı ise toprağa kavuşmaktı.Gömülemeyen ruhlar yüzyıl havalarda serseri dolaştıkları, çektikleri çileden sonra kaderlerinin ne olacağı konusunda bir karara varıldığı söylenirdi. Acaba burda ölüp kalırsam bedenime ulaşabilecekler mi? diye sordu kendine.Yoksa ruhu metronun karanlık, kuytu, köhne bir köşesinde sıkışıp kalıp bedeninin kurtarılmasını mı bekleyecekti? ''Sanırım arafta olmak dedikleri böyle bir şeydi. Bunları düşünüp içinden geçirirken üzerindeki adamın kanını tekrar dudaklarında hissetti.Diliyle dudaklarındaki sıcak kanı yaladı.Öğürmemek için kendini tuttu.''Şu durumdayken niye aklıma gelir ki?''diye sordu kendine.Hani ölürken insanoğlunun yaşamı gözlerinin önünden film şeridi geçiyordu diye içinden hayıflandı sinirle.Alaycı bir şekilde gülüp ,çaresizliğine kızdı.Gözleri ağır ağır kapanırken havanın ağır kokusu onu zihninin derinliklere götürmüş karanlığın içine ağır ağır çekmeye başlamıştı.Kazanın verdiği şoku üzerinden atlatıp kurtulmaya çalışan bu üç kişi içeri hafif gri bir sis bulutunun girmesiyle ölüme yakın bir uykuya doğru dalmaya başladılar.Kutay sağ elini güçlükle ağzına götürüp öksürmeye başladı.Mavi ise havadaki gri puslu sisi ciğerlerine çektikçe nefes almakta zorlanıyor gittikçe gözkapaklarını açamiyordu. Elini zemine koydu son kez gözlerini açmaya çalıştı fakat yapamadı.Metronun girdap gibi kuytu karanlığı üçünü de artık tamamen içine çekmişti.Metrodaki kaosun bilinmezliğine doğru bu üç kişi yol alırken Mavi'nin gözünden tek bir damla yaş aktı.Yanağından süzülüp akan soğuk damlanın ürpertisini iliklerinde hisseden Mavi herşeyin bir rüya olmasını diledi.
Not: *Azra Erhat Mitoloji Sözlüğü syf:221 (alıntıdır.)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
M A V İ
General FictionLise de edebiyat öğretmenim ''İnadına yaşamak"adlı tiyatro oyununu önerdiğinde isminden çok etkilenmiş fakat ozamanlar bu iki kelimenin anlamını özümseyememiştim.Ta ki hikayemin başkahramanı Mavi'yle 3.5 yıl önce soğuk koyu gri bir şubat ayında tan...