"Geçmişin ve geleceğin,
Bu günün ve dünün
Ağlayan kızın
Gülümseyen oğlun
Kalbine saplanan bıcağın
Çok yakınında kızım."Gözlerimi kağıttan ayırırken, lavin hanım ile göz göze gelmiştik.
"Bu ne?" demiştim.
"Şey..." demişti.
"Ney?" aramızdaki saçma diyalog uzayacağa benziyordu.
"Benden bir şeyler saklıyordun gerçekten değil mi?"Gözlerini kaçırırken bileğimi tutan elin, ince bileğini sıkıca kavramıştım.
"Bir şey sordum Lavin Hanım."
"Bakın-"
"Tabii ki sakladınız."Bileğini yavaşça bırakırken kağıdı gömleğimin kolundan içeri sokmuşum.
"Kağıdı verin."
"Hayır."
"Kağıdı verir misiniz? Demedim. Kağıdı verin dedim Meyus bey."
"Bu davayla ben ilgileniyorum ve her kanıt beni de ilgilendirir böylesine önemli bir kanıtı herkes tarafından baş şüpheli olarak görünen bir kadına verecek değilim?"Lavin Hanım bir süre gözlerimin içine öylece bakmıştı.
"Siz de mi beni şüpheli olarak görüyorsunuz?"
"Ben herkesi şüpheli olarak görüyorum."
"Ben herkesi sormuyorum..." bana bir adım atmış ve kolumu tutarken, işaret parmağıyla kendini göstermişti "Beni şüpheli olarak görüp görmediğinizi soruyorum."
"Ben de herkesten bahsediyorum... Sizden değil."Kaşları çatlımıştı.
"Bana öyle bakmayın Lavin Hanım görevim bu."
Kaşlarını kaldırıp indirmiş ve ardından çantasını omzuna takmıştı.
"Size görevinizde başarılar o zaman..." demiş ve kapıya doğru ilerlemişti, kapıyı açtıktan sonra bana dönmüştü. "Meyus Bey..." demişti dudağının sol tarafı yukarı doğru kalkarken.
O odadan çıkarken öylece kalmıştım.
"Bu da neydi şimdi?"
Kendimi koktuğa atarken aklıma kağıt gelmişti. Arka cebimi yoklarken orda olmadığını fatk ettim.
"Has..." diğer ceplerimi acelelyle kontrol ederken bir yandan da ayaklanıyordum.
"Nerde lan bu?" aklıma Lavin Hanım gelirken odadan koşar adımlarla çıkmış ve resepsiyona inmiştim.
"Meyus Be-"
"Lavin Atısoy hangi odada kalıyor?"
"Bu bilgiyi si-"
"Verirsin veririsin."
"Maalesef. Gizlilik kurallarımı-"
"Gizlilik kurallarına başlatma! Hangi oda dedim?"Resepsiyondaki görevli bir şey daha söyleyecekken arkadan kurtarıcının sesi duyuldu.
"Kuzen?"
Derin bir nefes alırken Cihan'ı kenara çekmiştim.
"Bana birinin oda numarası lazım."
"Yani kuzen?"
"Cihan sen salak mısın?"
"Yok niye ki?"
"Gizlilik bilmemnesine göre veremiyorlarmış sen buranın sahibi değil misin?"
"Meyus?"
"Efendim."
"Asık sen salak mısın? Sen savcısın kendine gel ya!"Sinirle Cihan'ın yakasından tutmuştum.
"Cihan... Oda numarasını iste şu yarmadan yoksa çok fena olacak!"
Cihan ellerini havaya kaldırırken görevlinin yanına gitti ve bir kaç dakika sonra geri döndü.
"635. Oda. Bu da anahtarı."
"Teşekkür ederim kardeşim iyi akşamlar."Gayet sakin bir şekilde elinden anahtarı almış ve asansöre binmiştim.
Ardından onuncu kata çıkmıştım. Koridorun sonundaki odaya gidip kapıyı açmıştım. İçeriye girdiğim anda yüzüme çarpan kahve kokusuyla buranın Lavin Hanım'ın odası oldupuna emin olmuştum. Ana odaya doğru ilerlediğimde içeride kimsenin olmafığını gördüm. Biraz daha içeriye girdiğimde arkamda bir ses duydum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARIN LANETİ: LAVİN
Teen FictionKarın laneti olan bir kız... + "Saçları ve gözleri bir kömür kadar siyah, dudakları pespembe, cildi bir kar kadar beyaz-" "Kalbi ise gözlerinden farksız simsiyah bir mil çekilmiş gibi."