"Buldun kızım
Mutluluğun anahtarını
Buldun kızım
Tüm gizemin anahtarını
Ve buldun kızım
Bir kurdun efsanesinin başlangıcını.""Ananı-"
"Ne demek istiyor."
"Senin... Bir çok şeyi yakında çözeceğinden bahsediyor."
"Way."#
Elen ayarladığım evine giderken ben de odama çıkmıştım. Bir kaç belge ile ilgileniyorken içeri Meyus Bey girmişti. Pardon... Dalmıştı.
"Lavin Hanım?"
"?"
"Bu akşam sizi yemeğe davet etmek istiyorum... Asu'yu sizinle barıştımak istiyorum."
"Gelemem."
"Neden ama? Kızım ve siz çok iyi anlaşıyorsunuz onu uzun zaman sonra bu kadar mutlu ilk def-"
"Bakın..." derin bir nefes almıştım "Ben de kızınızı çok seviyorum ancak siz bana 2 akşam önce falan hayatınızdan çıkmamı söylediniz, şirket dışında görüşmek istemediğinizi söylediniz ve ben de sizin dediğinizi yapıyorum. Bu kadar."
"Ama şimdi fikrim değişti."Kaşlarım çatılıtken ayağa kalkmış ve bir kaç adım üstüne doğru atmıştım. Ben üstüne gittikçe o da geri geri gidiyordu. Bir süre sonra arkasındaki kitaplığa çarpıp durdu. Kolumun birini kitaplığa koyarken Meyus Bey'i kitaplıkla arama almıştım.
" Siz beni canınız sıkıldığınızda kullanabileceğiniz bir tür oyuncak mı zannettiniz? Üzgünüm, pardon değilim ama dediğiniz şeyler bir yere kadar. Ben ne zaman istersem o zaman Asu ile barışırım, Çünkü bu benim ve Asu'nun arasında olan bir olay anlaşıldı mı? "
Meyus Bey beni dinlemiyor gibiydi gözlerini takip ederken dudaklarıma baktığını fark ettim. Bir kaç saniye sonra yakınlaşmaya başlayınca ani gelen bir refleksle tokat attım. Kafası sola kayarken bir yandan da bana bakıyordu.
"Ben oyuncak değilim. Bunu unutmayın."
10 gün sonra
Saat yaklaşık akşam sekize geliyordu ve ben yeni arabama binmiştim. Çalan telefonumla arabayı çalıştımadan telefonu açmıştım.
"Alo?"
"Alo? Lavin abla?"
"Asu? Ne oldu? Kimin telefonu bu? İyi misin?"
"Şey bu öğretmenimin telefonu da... Babam hala beni almaya gelmedi... Ben de senin numaranı ezberlemiştim bir ara-"
"Tamam geliyorum."Telefonu kapatıp olabildiğimce hılzı bir şekilde anaokuluna sürmeye başlamıştım.
10-15 dakika sonra vardığımda kapıda öğretmeniyle bekleyen Asu'nun yanına gitmiştim. Asu beni gördüğünde gözlerini silmiş ve bana doğru koşmuştu. Onu kucağıma alıp sarıldığımda öğretmen bana hiçbir şey demeden ordan uzaklaşmıştı bile.
"Güzelim? İyi misin?"
"Lavin Abla gidelim..."
"Tamam kızım gidiyoruz güzelim."Kucağımdaki Asu'yu arka koltuğa oturtup arabayı çalıştırmıştım.
#
Otele gelmiştik.
"Meyus Karaca'nın oda anahtarını rica edecektim."
"Maalesef gizlilik-"
"Gizlilik? Ben buraya bir modelle geldiğimde ama maşallah gizlilik falan kalmıyor? Ver şu anahtarı yoksa gizliliğin de kalmaz açıklığın da!"
"Ama efen-"
"Ver lan!"Kadın tekrar ağzını açtığında arkamızdan bir ses duyulmuştu.
"Neler oluyor burda?"
"Cihan Bey bu hanım Meyus Bey'in oda anahtarını istiyor."
"Ne-"Cihan denen adam sözünü tamamlamadan Asu kafasını kaldırmıştı.
"CİHAN AMCA!" Adamın kucağına atlarken adam şaşkınlıkla kalmıştı.
"Asu?... Verin oda anahtarını!"Kadın hemen anahtarı vermişti. Cihan denen adam asuyla beraber giderken ben de onları takip ediyordum. Asansöre bimdiğimizde sürekli göz göze gelmiş ama her seferinde gözlerimizi kaçırmıştık. Meyus Bey'lerin odasına geldiğimizde içeri girmiştik. Cihan Bey, Asu'yu odasına götürürken Asu tepinmişti.
"Ne oldu prensesim?"
"Ben Lavin Abla'yı istiyorum!"
"Lavin kim?"
"Arkandaki man kafa!"Adam bana bakmış ve aydınlanmıştı. Ardından Asu'yu bana verip oturma odasını göstermişti.
"Sen Asu'yu yatır ben burdayım bir şey olursa seslenirsiniz."
Kafamı sallamış ve odaya geçmiştim. Ceketimi çıkartırkrn Asu'da pijamalarını giyiyordu. İkimiz de yatağa otururken kitaplıktan bir kitap almış ve yanına oturmuştum.
"Hayır!" demişti "Ben hikaye istemiyorum. Konuşmak istiyorum!"
"Konuş bakalım."
"Tamam... Bir şey soracağım önce. Aşk ne demek?"
"Aşk kelimesinin nerden geldiğini biliyor musun?"
"ben daha ne demek oldupunu bilmiyorum ki?"
"Farsça bir kelime olan "aşk" yine Farsça bir kelime olan "Aşeka" dan geliyor. Aşeka sarmaşık demektir. Sarmaşıklar kuşattığı acağın tüm besnine, suyuna, hayatına ortak oluyor. Bir süre sonra ağaç hem kendini hem sarmaşığı beslemek zorunda kalınca ölüyor. Sarmaşığın kuşattığı ağacın suyunu emmesi, onu soldurup zayıflatması ve bazen kurutması gibi aşırı sevginin de sevenin sevdiğinden başkasıyla ilgisini kestiği, onu sararıp soldurduğu için bu duyguya aşk demişler."
"Çok iyi... " demişti yavaş yavaş kapanan gözlerine karşılık sesi kısılırken." Babam aşık oldum derken hasta olmaktan bahsetmiyormuş... "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARIN LANETİ: LAVİN
Fiksi RemajaKarın laneti olan bir kız... + "Saçları ve gözleri bir kömür kadar siyah, dudakları pespembe, cildi bir kar kadar beyaz-" "Kalbi ise gözlerinden farksız simsiyah bir mil çekilmiş gibi."