Saçını gelişigüzel karıştırıp başını yatağın bitişiğindeki duvara yasladın. Baş parmağın ile işaret parmağının birleşimini sıkmanın yanı sıra dişlerini de birbirine kenetledin. Elmacık kemiklerin kendisini dışarı attı. Elinin ağrısından fırsat buldukça parmaklarını şakaklarının arasına götürdün, dirseğini diğer elinle destekleyerek şakağında daireler çizdin.
Olmadı. Hiçbirinin sana yardımı dokunmadı. O gün, zihninde hiç ara vermeden tekrarlanmaya devam etti. Oysaki bunları sadece bir kez kaleme almıştın, bir daha da hatırlamamak üzere anının üstünü örümcek ağları ve tozlar ile örtmüştün.
Oda yalıtılmıştı. Hava durumunu bir kenara bırak, saatten bile haberin yoktu. O zaman kulağının dibinde aralıksız yağdığını duyduğun yağmur sesi nereden geliyordu? Bu yağmur, şimdiki zamana ait bir yağmur değildi. O gece durmak bilmeden yağan yağmurdu. Onun için fırtına da bir tür destek noktası olmuştu. Belki biraz daha şiddetli olsa evlerin çatıları uçup dünyanın öbür ucuna kadar gidecekti. Gece olması ayrıca manidardı. İstenmeyen olaylar zaten hep ışıklar söndüğünde, insanlar yatağına girdiğinde, kendini tamamen kapatıp yorgunluğu üzerinden atmaya hazır olduğunda gerçekleşirdi.
O olay da bundan farklı değildi. Annenin feryatları... Sen odanda oturup kendince bir şiir yazarken içeriden gelen o inilti ile karışık çığlık âdeta ciğerinden kopmuştu. Sesi ciğerinde, kalbinde, boğazında, dudaklarında, gözlerinde, kirpiklerinde, parmaklarında ve hatta tüylerinde bile kendini göstermişti.
Bütün vücudun titrerken ayıcıklı pelüş ayakkabını giydin, kapını araladın ve onunla karşılaştın. Karşındaki kanlı canlı babandı. Mecazi anlamda değil, üzerinde gerçekten kan vardı. O kanın kime ait olduğunu başta anlamadın, yaşananları sırasına oturtup bütün bu olanları anlamlandıramadın. O senin babandı. Hiç düşünmeden kucağına atladın. Sana senin şarkını mırıldanırken yerde kanlar içinde yatan anneni gördün. Gözyaşlarınla babanın arkasında tuttuğu bıçağı ıslattın.
"Bırak beni," dedin fısıldayarak. Şarkını mırıldanmaya devam etti. Bu kez daha vurgulu bir şekilde söyledin:
"Bırak beni! İndir beni!"
Sırtını sarmalayan kolunu gevşetip eğildi. Kolunu çekip seni bıraktı. Kaşları hafif kalkık, dudakları birbirinden uzaktı. Yutkunup kanlı eli ile sakalını kaşıdı ve aynı elini sana uzattı. Kendini geri attın.
"Ona ne yaptın?" dedin kısık sesinle. "Ona ne oldu?"
Gözyaşlarını sildin, yenileri aktı. Kapının arkasından annenin olduğu yeri işaret ettin.
"O neden orada yatıyor? Ona ne yaptın?"
Dudağının bir ucunu dişinin altına aldı ve arkasında tuttuğu bıçağı arkasına attı. "Tatlım, ben... Üzgünüm, Duru. Beni hayatın boyunca affetmeyeceğin bir şey yaptım. Kendimi hayatım boyunca affetmeyeceğim bir şey yaptım."
Dizlerinden tutup kalktı. Montunun fermuarını çekip arkasını dönüp yürüdü. O giderken kapıdan kafanı uzattın. Annenin yanından geçti, kapıyı çarpıp evden çıktı.
Görüntüler bir anda kesildi, bundan sonrasını hatırlamıyordun. Kaldı ki yağmur da dinmişti. Yinelenen görüntüleri bir kenara ittin. Yerinden kalktın, kapıyı yumruklamaya başladın.
"Baba!" diye bağırdın. "Beni buraya kapatamazsın. Onu görmek benim de hakkım. O senin karınsa benim de annem! Onu görmeye ihtiyacım var."
"Baba!" diye bağırdın bir kez daha. Kapının kilidini açtı, havada kalan yumruğunu indirip birkaç adım geri gittin.
Sulanmış gözlerini üzerine doğrulttu. Birbirine kavuşturmakta zorlandığı dudaklarını sıkıca birbirine bastırıp yutkundu. "Hale," dedi. Elini gözlerine götürüp ağlamaya başladı. Elini indirip kolunu gözlerine götürdü. Gözyaşlarını silip kollarını açtı ve sana sarıldı.
"Haklısın," dedi nefesini çekerek. "Haklısın."
Burnunu çekip kollarını serbest bırakıp geriledi. O kadının kaldığı odayı işaret etti.
"Ona yakın olursak belki daha çabuk ayağa kalkar. Belki de eskisi gibi ailemiz bir araya gelir."
Elini uzattı. Silkelenip elini tuttun ve yürümeye başladınız. Kadının kapısını açtı ve içeri girdiniz. Elini bırakıp eliyle onu gösterdi. Ona doğru ilerledikçe annenin burnunu, gözlerini, dudaklarını, saçını görmeye başladın. Yatağının kenarına gelip dizlerinin üzerine oturdun. Yere düşmüş elini tutup kaldırdın ve ellerinin arasına aldın.
Arkandan gelip omzunu ovaladı, yanına geçip oturdu.
"Sana yıllardır bir şey sormak istiyorum. O gün çekip gittin, ben de unuttuğumu sandım. Şimdi fark ettim ki unutmamışım."
"Ne soracakmışsın bakalım," dedi bıyığının altından gülerek.
"Onu neden öldürdün? Bunu hep merak ettim. Akşam yemeğimizi yerken dünyanın en mutlu ailesiydik. Eminim. O an bizden daha iyi bir ailenin olmadığına yemin bile edebilirim. Ne oldu da onu öldürdün? Neden beni annesiz bıraktın?"
Başını ona çevirdin. "Ne saçmalıyorsun sen?" dedi başını sana doğru eğerek. "Anneni ben mi öldürdüm? O gün akşam yemeği bile yemedik. Onu gerçekten ben mi öldürdüm?"
Görüş alanını kapatan gözyaşlarının arasından seni seçmeye çalışıyordu. Gözyaşlarını eliyle sildi ve "Onu öldüren sendin," dedi dişlerini birbirine bastırarak. İşaret parmağını önce göğsüne bastırdı sonra da yataktaki kadına çevirdi. "Onun karnına bıçağı sen soktun!"
Dudakların açık şekilde onu izliyordun. Elini ensesinden alnına doğru sürttü. "Bunun için kendini suçlama. O iyileşecek, ayağa kalkacak. Bizimle olacak tıpkı eskisi gibi."
"Sen ne anlatıyorsun?" dedin elini kaldırıp. "Kendini böyle mi teselli ediyorsun?"
Ayağa kalktın ve yatakta uzanan kadını gösterdin. "O senin yüzünden öldü! Onun katili sensin!"
Elini kaldırıp sakin kalmanı işaret etti.
"Hale, kendini yine o odaya kapattırma. Belli ki iyi değilsin, zihnin kendince bir şeyler uyduruyor."
Yatağın yanındaki komodinin üzerindeki abajuru alıp kafasına vurdun. Yere düşerken kafasına abajurla vurmaya devam ettin. Kablosunu boynuna doladın ve var gücünle kendine doğru çektin. Yere vuruşlarına hiç aldırmadın.
"Onu sen öldürdün!"
Birkaç saniyenin sonunda çırpınmaları son buldu. Abajuru bırakıp üzerinden kalktın ve tükürdün.
"Onu sen öldürdün!"
Yüzünü tutup ağladın. Bir süre boyunca anneni onun öldürdüğünü tekrarlayıp durdun. En nihayetinde derin nefes alıp yatağın öbür kenarına gittin ve kanlar içinde yatan kadının yanına kıvrıldın. Ona sarılıp gözlerini kapattın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Açık Kapı
Misteri / ThrillerEvinden kaçmak zorunda bırakılıyorsun. Yardım çağrına sonuna kadar açık, zifiri karanlık bir kapı yanıt veriyor. ❝ Karanlıktan gelen davetsiz konuklar, renkli ışıklarla süslenmiş hayatınızı değiştirebilir. ❞