Bölüm 2: Yabancı ve Yalancı

122 7 54
                                    

Bölüm 2: Yabancı ve Yalancı

Rüyalar, kanla  yıkanmadığı sürece tatlı bir his gibi gelirdi.

Kanın rüyaları bozacağı söylenirdi ama işin içine şeytan girdiğinde bu imkansız olurdu. Şeytan en büyük oyunbozanken bazen tanrı bile kartları kendine çeviremezdi.

Ve kan, şeytanın elinden düştüğünde bazı rüyaları bozacak kadar güçlü değildi.

Karanlık sokakta yürüyen biri vardı o an için. Tanıyor muydum, emin değilim ama onu bekliyorum. Gözüm yolda gölgesini görmek için can atıyorum. Heyecanlıyım, öyle heyecanlıyım ki ellerim titriyor, kalbimin altındaki fay hattı parçalanıp tüm şehirleri yıkıp yok edecek sarsıntılara neden oluyordu. Biri geliyor, gölgesi üstüme düşsün, orada kalayım diyorum. Gölgesi, üstüme örtülen gökyüzü olsun istiyorum, istemekle kalıyorum,geliyor ama gölgesi bana düşmüyor.

Siyah botları gözüme çarpıyor sonra kaldırıma basarken, sağlam adımlarını sanki her an gücünü göstermek için basıyor yere. Eldivenleri görüyorum, hava sıcak neden eldiven takıyor yabancı? Sevdiğini anımsıyorum yeniden. O eldivenleri sever. O... O kim? O neden eldivenleri seviyor?

Adımları hızlanıyor, heyecanım artıyor. Sokakta kalmış bir çocuğun sahiplenilmesi gibi bir sevinçle doluyor için, ellerim titremeye devam ediyor. Ellerim titriyor, nabzım beni öldürmek istiyor. Ellerim ve nabzım korkudan değil heyecandan bu kadar hiddetli. İçimdeki tarif edilemez his benim yaşamam için tek sebepmiş gibi.

Hayır, sil.

Gibisi fazla.

O his benim yaşamamın tek sebebi.

Gülümsüyorum, dudaklarım sonuna kadar yukarı kıvrılıyor onun beyaz tenle kaplanmış yüzüne bakarken. Defalarca yutkunuyorum ama o his geçmiyor. Gölgesi yaklaşıyor bana, adımlarının tok sesleri ıslak kaldırımda yankı bırakıyor. Elleri cebine gidiyor sonra, başını kaldırıyor, yüzünü tamamen görüyorum bu sefer. Gözleri tenimi delip geçiyor, ama gözlerini göremiyorum. Yüzü var, tam orada. Birkaç metre ötemde bana bakıyor yabancı, yabancı ama tanıyorum. Gözleri buğulu, hayır, sis yok. Gözleri, yüzü gerçekten buğulu bir camın ardında. Elleri cebinde, üşüyor mu?

Yağmur yağıyor.

Ben mutluyum, bulutlar kime ağlıyor?

Kaşlarım çatılıyor, yabancı adımlarını durdururken.

Yağmur ona mı ağlıyor?

Neden durdu bu şimdi?

Heyecanım sönüyor, üşüdüğümü hissediyorum. Yabancının eli cebinden çıkıyor ama bu sefer boş değil. Eldiveniyle bütünleşmiş siyah şeyi görüyorum elinde. Bana doğrultuyor. Tam göğsüme hedef alıyor. Yaşadığı yeri mi vuracak?

Yaşadığı yeri mi yıkacak?

Yıksın diyorum sonra içimden. İstiyorsa yıksın, ben yeniden inşa ederim. İsterse yaşadığı yeri ince uzun parmaklarıyla sarsın, kanı çıkana kadar sıksın sorun değil, hiç sorun değil. Kan akan yerlere birkaç yara bandı yapıştırırım. Ya da istiyorsa yaşadığı yeri terk etsin, anlarım onu. Sonuçta o... Benim hep bir şeyim.

MEDUSA AKADEMİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin