Bölüm 14: Cehennemin Kıyısında

32 2 15
                                    

Bölüm 14: Cehennemin Kıyısında

23 Ocak 2018
Rusya
Park Lee Chung

Bir insanın inancı yoksa tutunacak bir dalının olmadığını söylerler.

Saçmalığın daniskasıydı.

Bu bir batıl inanç saçmalığı mı yoksa inananlar için gerçek mi bir fikrim yok çünkü yaşamda tutunacak  bir dal arayacak kadar aciz olmamak için çalıştım her zaman. Bu yüzden de kalbimde varlığını hissedemediğim bir ilahi güce bel bağlamadım hiçbir zaman diliminde. İnsan var olduğu süreçte kendini kurtaracak kadar bile gücüne sahip olacakken neden bir tanrıya inanırdı?

 Belki de bu düşüncelerim kaderim için gökten birini suçlamamdandı hep.

 Çok küçükken, ailem ölümü, bana tercih edip gittiğinde kimsesizler mezarlığına gömülecek olduğumun farkında olarak büyüdüm. Benden yaşça küçük bir çocuğa bunu sorduğumda tamamen saçmalık olduğunu söyledi fakat oraya ait olmadığıma beni inandırmadı. Bense çoktan emindim, bir babam, annem ya da kardeşim yoktu ve bir tanrıya bile inanmayacak kadar uzakken gerçekten kimsesizler mezarlığına aittim.

 Adım Chung. Hiçbir şey beni bir adım geri gitmeme neden olmaz ama kimsesizler mezarlığına gömülmekten ölesiye korkuyorum.

Katolik kilisesinin önünde kar beyaz zemine düşerken en tepedeki çana bakarken hangi insanın bu sesi umursayıp bu soğukta kiliseye koşturacağını düşünüyordum. Soğuk hava üniformamın oldukça kalın olmasına rağmen tüm tenime işlerken dişlerimi sertçe birbirine kenetleyerek çenemi vücudumu ısıtmak için giydiğim polar kazağın için doğru çektim ve sabretmeye devam ederek onun gelmesini bekledim.

 Gözümün önündeki puslu duman ciğerlerime aşıladığım zehrin bir göstergesiyken dibine gelen izmariti parmaklarımın arasından yere bıraktım ve karların içine gömülüp ucunun kor alevinin sönüşünü izledim. Karın üzerinde bıraktığı iz büyürken alev söndü. Dudaklarımın arasında kalan son dumanı da havaya üflediğimde  başımı kaldırıp kilisenin kapısına bakmaya devam ettim.

Gözlerim soğuğa rağmen hiçbir şey yokmuş gibi gezinen birkaç insanın yüzüne takılıyor, onlar garip bakışlarını bana çevirmeden çoktan başka bir kişiye odaklanmış oluyordum. Yüzümün çoğunu gizleyen kasket olsa bile yine de rahatsızdım. Peşimi bırakmayan uyarıcı his yine varlığını yoğun bir şekilde hissettiriyordu ve bunun tamamen zihnimin kurmacası olduğuna inanmak için çabalıyordum. Zihnimde binlerce bana karşı kurulmuş tuzak vardı, tutsak olmamak için soğukkanlı olmam gerekiyordu.

Siyah, parlak ve oldukça lüks görünen arabaya yaslanıp beklemeye devam ettiğim yarım saatin sonunda kilisenin kapısından, siyahlar içinde, yüzünü tamamen gölgelerle gizlemiş, kimliğini yalnızca kendinin bileceği kadar gizemli bir silüet çıktı. Uzun, kaşe bir palto giymiş, ellerindeki deri eldivenlerle beraber tenini herkesten gizliyordu. Sağlam adımları öyle bir yere basıyordu ki içimde gurur duyan bir dürtü uyandı. 

 Onu görünce kolumu yaslandığım yerden ayırıp çenemi hafifçe dikleştirerek gizlediği yüzünde herhangi bir ifadeyi görmek için gözlerimi kıssam da her zamanki poker suratı yine yerli yerindeydi. Hızlı adımlarıyla aramızdaki mesafeyi kapattığında elini bir anlığına cebine daldırıp arabanın anahtarını çıkartırken, "Поехали."(Gidelim.) dedi ve anahtarı bana doğru fırlattı.

MEDUSA AKADEMİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin