Bölüm 3: Kara Delik
Bir gün boğulurken insan omuzlarına gelen ağır yükle, diğer gün gerçekliğin alev almasıyla yanabilirdi.
Ben o gün gerçekliğin ciğerime düşen külleriyle yanıyordum.
Gerçekliğin, ağır yükü omuzlarıma yüklenmiş beni önce boğmuştu, sonra da bu gerçeklik yüzüme çarpıp yere düşmüştü. Düşerken açtığı kesikler bir benzin misali üstüne damlamıştı, ardından ciğerlerime bulaşan gerçekliğin yakıcı hissinden bir kıvılcım sıçramıştı ve yanmaya başlamıştı.
Yangın, içimi delip geçiyordu.
Yangın, beni yok ediyordu ama ben, sanki elim kolum bağlıymış, öylece duruyor, acınası halime bakıyor ve başkası yerine kendime acıyordum. Bana biri acımasın, kimseden o zayıf hissi almayayım diye kendi halime içten içe acıyıp kan ağlıyordum. Her seferinde başkası için ağlattığını düşündüğüm bulutlardan düşen damlalar bir asit olup ciğerime düşüyor ve oyuk oyuk açıyordu. Ciğerlerim tükeniyor, yangından ise batan göğsüm sıkışıyprdı. Gözyaşları beni tüketen diğer şey oluvermişti.
Tanrı'nın benim yerime ağlattığı bulutlar için, kendime acıyordum.
O yangına düşen kıvılcım bendendi. Yanmaya başlayan ateşin kıvılcımı benden düşmüştü. Elim kolum bağlı öylece dururken kendimin yok oluşunu seyrediyordum. Bunu istiyordum çünkü. Benden bir toz tanesi kalmayacak şekilde yok olmayı, silinmeyi ve bir boşluğa iz bırakmadan çekilmeyi diliyordum.
Bu yüzden yandığım ateşin odunlarını kendi ellerimle topluyordum.
Evrenin derinliklerinde kaybolmuş bir kara deliğin içinde bana verilen bir çatının altında yaşamayı sürdürmeye çalıştığımda ve buna zorla devam ettiğimde hissettiğim tek şey yanacağımı bile bile, tüm dumanı göğüs kafesime alana kadar kendime bir yangın yaratmak ve yangının odunlarını kendi ellerimle toplamaktı.
Yangından sonra yine boğuluyordum.
Ağır yük omuzlarımdan beni dibe itiyor ve üstüme bir karabasan gibi seriliyordu.
Yüzmeyi bilmiyordum ama koca bir okyanusun tam ortasındaydım. Alabora olmuş bir gemiden o okyanusa devrilmiştim. Okyanus kara bir delik gibi beni yutmuş içine çekmişti. Çırpınmak için uğraşan bedenim uyuşukluk hissine kurban gidip kendini bırakmıştı. Suyun dibine yavaşça batarken artık tüm umudum yitirilmişti. Boğuluyordum, boğulacağımı bile bile suyun altında kalıyordum o kara deliğin içindeyken.
Üstelik, ensemden tutup beni suyun içine hapseden yine benim ellerimdi.
Kara delik burasıydı, beni içine hapsetmiş ve istemediğim kısıtlı şartlar vermişti. Beni bileklerimden zincirlemiş burada yaşamamı emretmişti ve ben de kabul etmiştim. İstemeyerek, nefret ederek, bana ne kadar zarar verdiğini göz ardı ederek boyun eğmiştim, bu yüzden benim yangınım kendimdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEDUSA AKADEMİSİ
Teen FictionBurası Novada. Varlığını Tanrı'nın bile unuttuğu hayalet kasaba. "Bir gün geldiğinde ve kader işlediğinde, kusurlu ruhlar birbirine sımsıkı düğümlendiğinde gün ışığım, gözlerini aralayıp başını gökyüzüne çevirdiğinde adımı üç kez fısılda." "Beni ku...