Bölüm 7: Kana Bulanan Düşler
Zaman, bir kelebeğin ömrü kadar gibi kısa geldiğinde ne kadar önemli olduğunu anlaşılıyordu.
Zamanın elimden kayıp gittiğini ve fütursuzca harcandığını fark edemeyecek kadar zihnim bulanmışken bana söylenen sözler, görüntüler bulanıktı ve net olmak istemiyordu.
Karşımdaki genç adama baktım. Gözlerimde öyle boş, anlamsız ve asla anlam barındırmayacak bakışlar vardı ki ona baktığım her saniye varlığı zihnimden siliniyor ve sözleri yok oluyordu. Onun dudaklarından dökülen hiçbir söz benim ne kalbime ne de zihnime bir anlam yüklemiyor, bir duygu aşılamıyordu.
Oysa çok isterdim. Bir insanın sözlerinden, gözlerinden ve dokunuşundan bir şeyler hissetmeyi,diğerleri gibi varlığı bir ağırlıktan ziyada beni rahatlatacak, bana nefes olacak bir şey olmasını ve şu göğsümdeki boşluğun artık varlığını hissettirmesini isterdim.
Fakat hiç öyle olmadı. Ne sözleri beni bir şeyler hissetmeye itti, ne de varlığı beni rahatlattı.
Onun varlığı da diğerleri gibi ağırlıktan başka bir şey değildi.
"Sana karşı bir şey hissetmiyorum." dedim ve suskun dilim ona bomboş bakan gözlerimle beraber birkaç kelime döktü. Sesim oldukça soğuk ve mesafeli çıkarken bana çok da uzakta olmayan ve gözlerindeki umut dolu parıltıyla bana arkadaştan öte bir şekilde teklifte bulunan çocuğa hiç acımadım, "Hiçbir zaman da hissetmeyeceğim."
Saniyeler içinde sarf ettiğim cümleler yüzünden parıltının söndüğü gözleri gördüm kısa bir sürede. Her zaman dik olan omuzları bir anlığına çöküp alaylı ifadesi bozulurken ve hemen ardından gözlerine hayal kırıklığı çökerken bu görüntünün bana bir vicdan azabı aşılamasını istesem de hiç olmadı. Çünkü bunlar asıl hissettiğin şeylerdi, bana hiçbir duygu hissettirmeyen birine umut veremez, bana umut bağlamasını istemezdim.
Gözlerimi ondan ayırmadığımda kaşlarım alnımın tam ortasında bir boşluk yaratacak kadar çatıldığında onun gözleri benden ayrılmadı, "Benim için diğerlerinden farkın yok, hiç olmadı Armin." Neden bilinmez ama ona gerçekleri söylemek, eğer bana karşı herhangi bir duygu besleyecekse bile onu bu yoldan döndürmek istedim çünkü bana karşı ne hissederse hissetsin, bana ne söylerse söylesin ben sadece ona bomboş gözlerle bakacak ve hiçbir mimiğim oynamadan acımasız söyler söyleyecektim. Ben sadece kalp kırardım, "Bana sadece bir tehdit unsuru olarak görünen biriyle, arkadaşlıktan öte bir şekilde kahve içmeyi kabul edemem. Eğer sana bu konuda herhangi bir zamanda umut verdiysem," Ona bakarken kırılan bir çocuk gördüm. Gerçek anlamda hayal kırıklığı gözlerine çöktüğünde söylediğim her şey daha fazla üzülmemesi içindi aslında, "Sen yanlış anlamışsındır."
Rutubet kokan duvarlar arasında bir çocuğun kalbimin kırıp avuçlarının içine bıraktığımda asıl vicdan hissi belki tam o an kalbime çökmeliydi fakat olmadı. O an sadece doğruları söyleyip biraz rahatladığım için huzurlu bir his vardı içimde. Bana yaklaşması onun için sadece bir kalp kırıklığı olurdu. Benim için de hayal kırıklığı olurdu o bana çünkü bir kez daha hiçbir duyguyu hissetmediğimi, heyecanlanmadığımı, biriyle konuşurken göz temasını kesecek kadar çekingen olamayacağım gerçeği vurulurdu yüzüme. Ona bomboş, ifadesiz, anlamsız ve hiçbir his barındırmayan gözlerle bakarsam bir kez daha fark ederdim ki yaşamak için fazlasıyla yorgun bir ruha sahiptim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEDUSA AKADEMİSİ
Ficção AdolescenteBurası Novada. Varlığını Tanrı'nın bile unuttuğu hayalet kasaba. "Bir gün geldiğinde ve kader işlediğinde, kusurlu ruhlar birbirine sımsıkı düğümlendiğinde gün ışığım, gözlerini aralayıp başını gökyüzüne çevirdiğinde adımı üç kez fısılda." "Beni ku...