|2|

4K 365 620
                                    

"Baba?"

"Kulübeden hemen çıkıyorsun?"

"Ne? Hayır. Nerede kalacağım?"

"Umrumda değil, hemen çık buradan. Akşama kadar çıkmazsan ben çıkarırım."

Çıkıp gittiğinde dizlerimin üstüne çöküp ağlamaya başladım. Hayatımda en korktuğum şey başıma gelmişti. Evsiz kalmıştım...

Ağlayarak işime yarayacak herşeyimi valizime koyarak kulübeden çıktım. Ben şimdi ne yapacaktım?

"Chan?"

"Bay Lee?"

"Hey, ne oldu?"

"Birşey olmadı."

Elimdeki valizi görünce olan biteni anlamıştı zaten. Bir süre sonra Bay Seo'da gelince derin bir nefes aldım. Ne olursa olsun beni bırakmazlardı. Adım kadar emindim.

"Bizde kalıyorsun. İtiraz istemiyorum."

"Ama Bay Seo-"

"İtiraz istemediğimi söyledim."

"Ama-"

"Düşük not veririz, ikimizde."

Tanrım! İnsanlara yük olmaktan nefret ediyorum.

Onları mahçupca onaylayıp arkalarından yürümeye başladım.

Onların evi kasabanın çıkışındaydı fakat hala kasaba içinde sayılırdı. Ayrıca herkes onları ev arkadaşı biliyordu. Onların ilişkisini öğrenmem de biraz tuhaftı. Sınıfa erken gitmiştim ve onları öpüşürken görmüştüm.

Eve geldiğimizde bana kalacağım odayı gösterdiler fakat şimdi çıkmazsam elimde olan işimi kaybedecektim.

"Benim işe gitmem gerek."

"Dikkatli ol."

"Tamam."

-

Gün çok yorucuydu. Kafede birilerine içecek yetiştirmek cidden zordu. Neyse ki çıkmama 5 dakika vardı.

"Bakar mısınız?"

Arkamı dönüp beni çağıran kişiye baktım. Bu... çok sevimliydi. Ciddi dursa da ciddi anlamda çok sevimliydi. Tek sorun, alt taraflarımın hareketlenmesi?

"Şu kasabayı biliyorsanız, bana tarif eder misiniz?"

Gözlerimi sevimli yüzden çekip telefonda gösterdiği kasabanın ismine baktım. Benim yaşadığım kasaba...

"Evet, ben burada yaşıyorum. Birazdan çıkacağım, isterseniz benimle gelebilirsiniz."

"Sorun olmazsa, isterim."

Ona gülümseyerek arka tarafa gidip üstümü değiştirdim. Geri döndüğümde girişte elinde ki içecekle, ayakta hafifçe sallanıyordu. Tatlı göründüğü için gülümsedim.

Kasabayı bulamayışı normaldi çünkü çok bilinmedik bir yerdi ve kasaba küçüktü. Bu da demek oluyordu ki, onunla karşılaşma ihtimalim yüzde yüzünde üstlerindeydi. Bu beni mutlu etmişti.

10 dakikalık bir araba yolculuğundan sonra indik ve yürümeye başladık. Çünkü buradan sonrasına araba girmezdi. Fazlasıyla sessizdi ve ben onunla konuşmak istiyordum.

"Bu kasaba bilinmediktir. Buraya pek fazla kişi uğramaz, ismin..."

"Ah, Seungmin. Kim Seungmin."

"Bang Christopher Chan. Chan diyebilirsin."

"Christopher daha güzel."

Bu ismimi hiçbir zaman kimse kullanmamıştı ve onun ağzına cidden çok yakışmıştı.  Bana her zaman böyle seslenmesini istemem normal mi?

O yürürken yüzünü izledim biraz. Yüzündeki her bir detay çok güzeldi. Beni kendine hayran bırakmıştı.

Ama o da o kasaba yaşayacaktı. O da ona öyle yargılayıcı bakışlar atacak mıydı? İğrenek bakar mıydı? Onu kınar mıydı? Ona hoş olmayan sözler söyler miydi? Eşcinselliği bir kusur olarak görür müydü?

Kafasını iki yana sallayıp bu düşüncelerden kurtuldu. Şimdilik tadını çıkarmak istiyordu. Aklında ki sorunu gözardı ederek...

"Peki bu kasabada ne işin var?"

"Ben edebiyat öğretmeniyim. Buraya atandım, ama kasabayı bulamadım. Arkadaşlarımda burada öğretmen."

Bu o muydu? Yani eşcinsel miydi? Beni yargılamazdı o zaman.

"Niye öyle gülüyorsun?"

"Arkadaşların Bay Seo ve Bay Lee mi?"

Bana dönüp baktı. Şaşırmışa benziyordu.

"Evet ama sen nereden tanıyorsun?"

"Sana kasabanın küçük olduğunu söylemiştim. Neredeyse herkes birbirini tanır."

"Uh, aklımdan çıkmış."

Tanrım! Ciddi anlamda çok sevimliydi!

"O kasaba hakkında birşey duydum. Eşcinselliğe karşı oldukları doğru mu?"

Gülen yüzüm solmuştu.

"Öyleler."

"Sen de öylesin o zaman."

"Hayır, ben gayim."

Kaşlarını çattı.

"Evet herkes yargılıyor."

Durdu. Bana dönüp bıkkınca bir nefes aldıktan sonra beklemediğim birşey yapıp bana sarıldı. Kokusu, beni saran kolları... neden böyle hissediyordum?

"Ben de öyle bir yerde yaşadım, bende yargılandım. Bende gayim. Senin yaşadıklarını tahmin edebiliyorum. Bu yüzden saklamaktan çekinmiyorum. İstersen ağlayabilirsin."

Fısıldadıklarıyla kendimi tutamadım. Zaten çok doluydum, birinin bana bu şekilde yaklaşması gözümde ki yaşları durdurmazdı. Hiçbirşeyi umursamadan kollarımı ince beline sarıp, saniyesinde hıçkırmaya başlamıştım. Boynuna doğru göz yaşlarım aktı.

Ensemde ki saçlarımı okşamaya başladığında yavaş yavaş sakinleşmiştim. Burnumu çekerek geri çekildiğimde sağ omuzunu tamamen ıslattığımı farkettim. Çok fazla ağlamıştım.

"Ağlamayı sana yakıştıramadım, gülerken çıkan gamzelerin daha hoş."

Yüzümdeki tüm ıslaklığı sildiğinde derin nefesler alıp sakinleştim. Gülümsediğimde ona gülümsedi.

"Evet, bu daha cezbedici."

Dediğine gülmemi tutamayınca o da güldü. Onu gördüğümden beri ilk defa gülüyordu. Her haliye güzeldi o.

Bang Seungmin, bu da yakışıyor ona. Belki bir gün... herneyse.

•••

Nasıl gidiyorum acaba?

Sizi seviyorum hoşçakalııınn💖

Flawsome -CHANMİN-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin