|1|

5.6K 422 784
                                    

Yaşadığımız toplum bencil bir toplum. Her zaman yargılarlar. İnsanlar bilginin doğruluğunu umursamazlar. Ya da karşısında ki insanın ne hissettiğini.

Belki de 2 yıl önce hayatımın en büyük hatasını yapıp aileme eşcinsel olduğumu söylememeliydim. Şu küçücük kasaba artık yaşanmaz oldu.

Kasaba küçük olunca okul da küçük oluyor. Okulda toplasan 5 sınıf ya var ya da yok. O kadar az işte.

Aileme eşcinsel olduğumu söylediğim günden itibaren hayatım karardı. Evden atıldım, evin yanındaki küçük kulübede yaşıyorum. Herkes beni gördüğünde dalga geçiyor veya uğraşıyor. 5 yaşında ki çocuklar bile...

Yemek konusunda da fazlasıyla sıkıntı çekiyordum. Burada küçük bir bakkal var. Geçen gün birşeyler almak için gittiğimde 'ibnelere hizmet yok' deyip elimdekileri almıştı. Cidden açlıktan ölmediğime şükrediyorum.

En azından burada küçük bir yerde çalışıp para kazanayım dedim ama girdiğim işlerde görmediğim eziyet kalmadı. Üstelik çalıştırıp paramı vermiyorlardı.

Şu son 1 ayda düzene soktum bazı şeyleri. Kasaba dışında bir yerde iş buldum. Okul saatleri dışında oraya gidip çalışıyordum. Yemek ihtiyacımı da kasaba dışından bir yerden alıyordum. Tek korkum kulübenden de atılmamdı.

Neden mi buradan gitmiyorum? Denedim bir kere. Ailem polisi aramış, reşit olmadığım için paşa paşa burada yaşıyorum. Lise son sınıfım ve üniversiteyi başka bir şehirde okumak istiyorum. Mesela Seul?

Şimdi ise güneş doğdu ve gün başladı. Okul üstümü giyip, dün işten gelirken aldığım keklerden yedim. Hırkamın şapkasını kafama geçirip kulaklığım taktım ve çantamı aldım. Müziği son ses açtım, çünkü kimseyi duymak istemiyordum.

Kapıdan çıkar çıkmaz karşıda ki teyzenin iğrentili bakışlarını gördüm. Hayır, ağlamamalıydım. Daha yeni başlıyorduk, ağlayamazdım.

Yürümeye devam ettim, küçük çocuklar beni göstererek gülüşüyor, anneleri erkek çocuklarını benden uzak tutuyor, yaşlı teyzeler ve amcalar bana bakarak konuşuyor...
Ben bunları haketmiyorum...

5 dakikalık yolun sonunda okula geldiğimde direk sınıfıma girdim. En arkada ki sırama geçip oturdum.

Herkes bana bakıyor ve gülüyor. Öğretmen derse girdiğinde kulaklıklarımı çıkardım. Beni şu kasabada yargılamayan iki kişi vardı. Biri Bay Seo müzik öğretmeni, diğeri Bay Lee ingilizce öğretmeni. Yargılamıyorlar çünkü onlarda sevgili, fakat gizliyorlar. Dersimiz Bay Lee ileydi.

Öğrencilerin hepsi bana baktığında derin bir iç çektim. İşte başlıyorduk...

"Pişt, baksana Chan. Altta mısın, üstte mi?"

"Eğer alttaysan hamile felan kalırsın."

Herkes güldüğünde kafamı önüme eğdim. Hayır ben semeydim.

"Umarım geberirsin ibne."

İşte günün duası. Çok şükür.

Bay Lee bıkmış bakışlarını sınıfta gezdirip konuştu.

"Herkes sussun ve dersi dinlesin."

Ders boyunca rahattım en azından.

-

Günü yarılamıştık. Ama açtım hemde fazlasıyla. Kantine gitmeye korksamda gittim. Tabağımı alıp sıraya girdim. Sıra bana geldiğinde bütün yemeklerden azıcık koymaları sinir etse de eve gidene kadar idare edebilirdim.

"O tabağı bir daha buraya getirme!"

Tamam, en azından evimde ekstra bir tabak olacaktı. Mutlu olmalıyım değil mi?

Dışarıda kimsenin olmadığı bir yere geçip beni doyurmayacak olan yemekten ağzıma bir tane attığımda bozulmuş olduğunu farkettim. Hemen ağzımdan çıkarıp yanımda taşıdığım suyla ağzımı çalkaladım.

Artık tutamazdım. Duvarın dibine çöküp gözyaşlarımı bıraktım. Dayanılmazdı, artık dayanamıyordum. Hıçkırıklarım çoğalırken elimi duvara geçirdim. Bana sarılan iki kolla kendime geldim. Bay Seo...

"Ağlama artık, bak Felix bana browni vermişti sana vermem için. Bunları ye."

Bay Seo geri çekilip elindeki poşetten bir kap çıkardı. Bana uzattığında geri çeviremedim çünkü başım dönüyordu. Yavaşça yemeye başladığımda Bay Seo omuzumu sıktı. Bir süre sonra elinde sargı beziyle Bay Lee geldi ve duvara yumruk attığım elimi sardı. Cidden onlar olmasa ne yapardım?

"Daha iyi misin?"

Kafamla onayladım. Açlığım gitmişti, ağlamam durulmuştu. Şimdilik...

"Sen otur burada, çantanı alıp geleyim. Derse girme."

"Olmaz girmeliyim. Zaten beni bırakmak için fırsat kolluyorlar."

"4 ders kaldı. İkisi boş, diğer iki derste bana. Seni geçiririm."

Bay Seo bana gülümsediğinde kafamla onayladım. O gittiğinde Bay Lee'ye döndüm.

"Neden ders boş?"

"Hani şu seni sürekli dersinden bırakan Bay Park vardı ya edebiyat öğretmeni, kendisi öldü. Onun yerine yeni biri gelecek."

Şaşırmıştım. Adam cidden gıcık biriydi. Her zaman ona yaşlı bunak dememek için kendimi zorluyordum. Ama üzülmüştüm. Sonuçta bir can gitmişti, geride bıraktıkları...

Kafamla onaylayıp önüme döndüm.

"Yeni atanan kişi Changbin ve benim liseden arkadaşımız. O da eşcinsel ve saklamaktan asla çekinmez. Seni dersten geçirir ve korur."

İşte şimdi keyfim yerine gelmişti. Dersten geçirmesi veya beni korumasını istemiyordum. Edebiyatta iyiydim ve sürekli kalmam zoruma gidiyordu. Bana hakettiğimi verse gerisi önemsizdi.

Bay Seo çantamı getiridiğinde zorlaranarak ayağa kalktım. Onlara veda ettikten sonra kulaklığımı takıp eve yürüdüm. Herkesi görmezden geldim, sonunda kulübeye girdiğimde sinirle soluyan babamı gördüm...

•••

Bu şekilde ilerliycek

Az önce bi Changlix kurgusu yayımladım bakarsınız değil mi?

Umarım beğenmişsinizdir, oy verip yorum yaparsanız sevinirim

Sizi seviyorum bebeklerim💕

Flawsome -CHANMİN-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin