|11|

2.7K 231 281
                                    

2 ay sonra

"Yeonjun'un babaannesi, ölmüş."

Duyduklarımla yaptığım yemeği bırakıp Seungmin'e döndüm.

O günden sonra hala aynıydık. Değişen hiçbirşey olmamıştı. Sevgili değildik, hala kasabadakiler aynıydı bana karşı. O küçük Yeonjun hariç. Her sabah yanıma gelir, benimle sohbet ederdi. Kendimize özel bir yerimiz olmuştu zamanla. Gizli gizli oraya kaçıp sohbet ederdik. Seungmin de bilirdi ona olan hassasiyetimi. Kardeşim gibi görüyordum onu.

Bu süre içinde kasabada başka bir eve taşınmıştık. Seungmin beni de yanına almıştı. Çoğu kişi bunu farketsede, Seungmin'in sadece yardımsever olduğunu düşünmüşlerdi.

Changbin hyung ve Felix hyung eve geldiğinde bir tane yatak görünce bize imayla bakmışlar ama tek kelime etmemişlerdi. Onlar öyle bakınca ister istemez biz de utanmıştık.

Elimdeki bıçağı bırakıp devam etmesi için bekledim. Burukça gülümsedi.

"Dün gece saat 11 gibi ölmüş. Yeonjun'u yetkili kişiler almaya geldiler ama Yeonjun kayıpmış. Büyük bir ihtimal oraya gitmek istemiyor. Christopher, senin onunla farklı bir bağın var. Onu bulmalısın."

Kafamla onaylayıp dışarı çıktım. Nereye gittiğini az çok tahmin edebiliyordum. O yaşlı kadına bir gram bile üzülmüyordum. Her ordan geçtiğimde bana ettiği küfürler, ettiği hakaretler ondan nefret etmem için yeterli bir sebepti. Şu kasabada toplu ölüm olsa kimseye üzülmezdim. Hatta sevinirdim.

Eski binaya gelip, balkonuna atladım. Tahmin ettiğim gibi buradaydı. Yavaşça yanına oturdum.

"Nasılsın?"

Cevap yok.

"Babaanneni kaybettin."

"O melek oldu değil mi?"

Ne demezsin, ne melek ama?

"Evet, melek oldu, cennete gitti."

"Yalan söylüyorsun."

Kaşlarımı kaldırıp ona döndüm.

"Jeongin hyung kötü insanların cehenneme, iyi insanların ise cennete gideceğini söyledi."

"Evet."

"Ama benim babaannem kötüydü. O zaman cehenneme gidecek."

"Kötü mü? Nereden çıkardın bunu."

"Sürekli sana kötü şeyler diyordu. Sana çikolata verdiğimde bana vurmuştu. Senin gibi olmamı istemiyormuş. Sen ibneymişsin."

Ağzım şaşkınlıkla açıldı. İbne olarak anılmak çok kırıcıydı. Ağlamamak elde değildi.

"Olur mu hiç öyle küçük adam. Babaannene öyle söylememelisin. Ben ibne değilim, o da kötü değil. Anlaştık mı?"

"Hayır. O kötü, sen de ibne değilsin. Benim babaannem kötü!"

Bağırınca susup onun dolu gözlerine baktım. Hiç üzüntü yoktu. Çok korkuyor gibi duruyordu. Gözlerinden yaşlar akarken minik kollarıyla bana sarıldı.

"Beni o adamlara verme Chan~ah! Onlarla gitmek istemiyorum! Çok korkuyorum!"

Küçük bedenini kucağıma çıkarıp gözündeki yaşları sildim.

"Şimdi gitmelisin ama sana söz seviyorum. Seni hep ziyaret edeceğim. Sürekli yanına geleceğim. Seni asla bırakmayacağım."

"Yine de korkuyorum."

Minik ve tatlı surata bakıp gülümsedim. Onu bırakmak istemiyordum. İmkanım olsa, alır yanıma bakardım. Kendi oğlum gibi büyütürdüm. Ama bunu yapamazdım. İlk olarak henüz bende reşit değildim, ikinci olarak okulum vardı.

Serçe parmağımı ona uzattım.

"Okulum bittiğinde, reşit olduğumda ve bir işe sahip olduğumda, seni yanıma alıp asla bırakmayacağıma dair söz veriyorum."

Önce bir süre elime bakmış, sonra da serçe parmağını benimkine geçirmişti.

"Sözünü tutmazsan seninle birdaha konuşmam Chan~ah."

"Tutacağım."

Onu kucağımdan indirip bende kalktım.

"Şimdi, o adamlarla gideceksin. Orada arkadaş bul kendine. Tamam mı küçük adam?"

"Tamam."

-

Herkesin toplandığı evin önüne gittiğimizde bir anda babam benim üstüme yürümüştü. Attığı yumrukla kendime gelemezken yakamdan tekrar tutulmuştu. Bir kez daha vurduğunda yere düşmüştüm.

"Sana insanlardan uzak dur dedim! Hastalığını herkese bulaştırıyorsun!"

Acıyan yanağımı tutup ayağa kalktım. Gözyaşlarım düşerken, kafamı önüme eğdim.

"Özür dilerim, bir daha olmayacak."

"Defol git buradan!"

Yerdeki gözlerimi Yeonjun'a çevirdiğimde bana korkuyla bakıyordu. Ona gülümseyip, eve doğru gittim. Gözyaşlarımı silip, eve girdiğimde Seungmin hemen yanıma koşmuştu.

"Buldun değil mi?"

Gülümsedim.

"Buldum."

İçeri geçip oturduğumda yanıma oturdu. Gözü yanağıma geldiğinde kaşlarını çattı.

"O ne?"

"Ne?"

İnanın hala gülümsemek benim için çok zordu.

"Yanağın kızarmış."

"Etrafa bakınarak Yeonjun'u arıyordum. Farketmeden ağaca tosladım."

Elini getirip yanağıma parmak uclarını değdirip okşadı.

"Kim ve neden yaptı?"

Neden senden birşey gizleyemiyorum Seungmin? Sıkıntıyla derin nefes alıp, gözlerimi kapattım.

"Babam ve Yeonjun'a yaklaştığım için."

Kaşlarını çattı. Sorar gözlerle bana bakıyordu.

"O da gay olur diye."

Elleri iki yanına düşüp, ağzı daha da fazla açılırken, gözlerimi kaçırdım.

"Tanrım! Paraya kıyıp bu kasabada yaşayanlar için özel ders verdireceğim sonunda! Buradakiler neden bu kadar cahil olmak zorunda! Saygısız, piçler."

Tamam, ilk defa ağzından küfür duyuyordum. Şu anda sadece biraz uyumak istiyordum.

"Beni uyutur musun?"

Gülümsedi ve elimden tutup odaya çekiştirdi. Birlikte yatağa uzandığımızda yanağıma birkaç kez öpücük bıraktı.

Sevgiliymiş gibi davranıyorduk ama friendzone duk?

Gözlerim yavaşça kapanırken dudağımda hissettiğim dudaklara gülümseyip, tamamen uykuya daldım.

•••

Fanboy okuyucum var mı?
Gay ve sevgilisi olan var mı? Bi tane fanboy arkadaşım olsun, böyle sevgilisi olsun. Çok güzel olurdu biliyonuzmu? Ben ne güzel onların aşkını felan kıskanırdım. İki tane erkek sevgili, ne güzel^^

Bu bölümde böyle oldu... sınav haftasına giriyoruz o yüzden bölüm atamayabilirim

Bu arada garip bi şekilde bu kitap için ilham gelirken, The Best Secret kıtabım için ne yazıcağımı inanın bilmiyorum. Orda düşünme yetim gitti.

Herneyse

Sizi seviyoruuuuuummm💕

Flawsome -CHANMİN-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin