Ey şiirlerimden anlayan...
Gönlümün ortasına konan...
Ne aşikâr, ne aşksız...
Bir dal koparıp getirsen, bir çiçeğe kıysan...
Zalim olmaz mı insan?Sahi neydi insan?
Derdi dünya olan...
Sen neydin?
Şiirlerimden nefes alan...
Yok mu senin efkârca söylenişin?
Bir yaprak kadar korkaklığın...
Savruluyorsan, dokunmuyorsan o an...
Bir yorgun kalbi delmişsin, ne o zaman?Yalnızlık bileklerine döşenmiş...
Kılcal damarların sızı bırakıyor, bir savaşın felaketinde...
Nefes alsan ya, bir ay düşse, bir güneş dokunsa yer yüzüne...
Çiçekler açı verse ya, bir sen gelsen gökyüzü...Üç günlük dünya, altı gün de yaratılmış...
Gel, yaşa da git...
Yaşam neydi?
Bir sen idi..
Bir sen kadar güzel, asaletin dökülüyor...
Kalp kırmak mı? Haşa!
Yazmaz kitabımızda, saklarız derin uykulara...
Nasılsa uyanmaz o yorgun umut...Akşam üstü, yaz sabahı, bir bahar gülüşün geliyor aklıma...
Bir sensizlik kelepçesi sarıyor...
Anahtar sende sevgili...
Ya da kal...
Kalmak ile kalma, toprağıma gömül...
Dayıyorum, saklı yüklerimi yüreğimin en hafif köşesine...
Bir nefes çekmek, ne büyük nimet...Saklıyorum kullanmak için saf duyguları...
Aşk gibi...
Kirletilen ne çok şey var, yazılmaya mahkûm onca şiir...
Sen okursun, ben bilmem, sen anlatırsın ben duymam...
Ne çok az, az çok...
Dünyama aldanma, tutun hayal bulutuna...Kaç satır, kaç sayfa,
kaç bitti gittiler
ve kaç canlar...
Hepsi heba oldu, aşksız ruhuna...
Yazarak kanımı döküyorum, senden birer birer dökülen yaş gibi...
Ne kış ne yaz uykusu tutuyor gözlerimi...
Sayfalar, sokaklar, çaylar, tenha köşeler....
Nasılda dize geliyo hepsi...Yorgunluğum çok mu belli yoksa?
Ince belli yâr...
Kırık çıkık, onarmak...
Çelişiyor hepsi...
Nasıl tamir edeceksin en çok kırılan kemiksiz yeri?
Bir düş kadar yakın, bu çağ bile üretmiş...
Ne gizli söylesen ya, ne dolu dizgin yanı başında...
İnce sesin ile ayaklanan insanlar...Beyin yaprak dökerken, kalp tohum ekermiş...
Yeşeren, filizlenene aldanırmış insan...
Üzerine basar, 'nasıl olsa' der durur.
Nasıl oldu?
Yanaklar yol çiziyor, gözden akan yaş için...
Dudaklar kurumuş, gül gibi...
Insan tohumdur aslen, çiçek misali...
Toprak ile buluşunca, nefes alır...Yoksa gördüklerin mucize değil midir?
Gördüklerin sahte midir?
Dağlar, ovalar, denizler...
Birer şahit midir?
Ney dersin, üfler bir acı kelâm içine...
Söyleyiverdi acı kadar acı hayatı...
Ne yangınlar görmüş, ne yangınlar sönmüş..Ah bu hayat mıdır, seni toprağından ayıran?
Bir sevda mıdır seni sensiz bırakan?
Neredesin desem, cevap bile vermez senin için atan...
Bana sorsan ya yolu..Sonu ben diyeyim...
Ateşe atılan peygamber, nasılda gül bahçesinde buldu kendini?
Aşk ateşinde yanan ben,
bir dokunuşun ile açmaz mı kır çiçekleri,
bir ah'ın mükafatı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüzgar & Gülü
PoetryInsan bunca kalabalıklarda yani bol bol insanın kaynadığı yerde nasıl ama nasıl yalnız kalabilir? Bilakis çokta acayip bir şey değil bu... Cevabı belli, sırf O bir insan yok diye kalabalıklarda yalnız kalırız... Sırf onun gülüşü yok diye, dünyanın...