Ben?
Lee Minho?
Sevgilileri tarafından doğum gününde ekilen adam?
Ta kendisi.
Değil.
Sevgili-sonunda-olabilmemizden yaklaşık bir yıl sonra bana sürpriz parti yapabilmek için tüm gün boyunca beni yok saymışlardı ve ben doğum günümü unuttuğum için gerçekten de onların benden sıkıldığını zannetmiştim.
Aptalım.
Jisung ise bana cidden inanıp inanmadığımla ilgili bir şey sormuştu ama tam olarak hatırlamıyorum.
İnanmıştım unutulduğuma.
Hayır, unutulabilecek biri olduğum için.
Sonra da dayak yemiştim bunun aynısını söylediğim için. Daha sonra ise vurdukları yerleri öpmüşlerdi.
Öpücükler...
Alışmıştım onlara.
Bana sarılmaları, beraber uyumamız, her sabah onları kaldırmam, geceleri yaptığımız küçük kahve seansları ve daha fazlası...
Üç yıl önceki Minho'nun ikinci kez yaşamak istediğini yaşamıştım. Ne kadar geç fark etsem de olmuştu işte. Onlarla beraber olabileceğim gerçeğini geç fark etmiştim, değil mi? Aslında, pek sayılmaz.
İyileşme sürecim gayet hızlı ilerlemişti ve onları tekrar gördüğümde ilk hissettiklerim ile bir hafta sonra ile-arasında-bile dağlar kadar fark vardı, yani, bunu anlamam yedi yıl bile sürebilirdi ama öyle olmamıştı.
En önemlisi, onlar beni kabul etmişti. Beraber birbirimizin saçını-oldukça mantıksız ve saçma-renklere boyama seviyesine gelmiştik.
Etrafta üç tane, birleşince gökkuşağı olan, insan görürseniz onlar bizizdir.
Çok iyi, evet.
Doğum günümden sonraki gün uyandığımda; sağ tarafımda, sırtlarını birbirlerine dayamış iki mükemmel insan vardı. Hyunjin'in yüzü bana dönüktü ve belki de on beş dakika boyunca izlemiştim onu.
Kim olsa izler ama, benim suçum değil!
O kıpırdanınca ise kendime gelmiştim, hızlıca yataktan kendimi attım ve gürültüsüzce Jisung'un tarafına ilerlemişdim. Parkeden gelen sesler benim güzel ve yaratıcı küfürlerime maruz kalmıştı.
Jisung'un yanağındaki küçük benin üstünü öptükten sonra parmağımla yanağına da dokundum, okşadım ve birazcık da sevdim. Bunları yaparken ise manyakça gülümsemiştim.
Jisung'un arkasında, kafası zorlana görünen Hyunjin'e eğilirken Jisung, kafasını omzuma sürtmüştü. Olabildiğince çabuk Hyunjin'in gözünün altındaki bene denk getirmeye çalışmıştım dudaklarımı.
Geri çekildiğimde ise, Jisung'u arkadan sarmış Hyunjin'e gülümsemiştim.
Bir de, öküz gibi uyuyorlardı hâlâ.
Uyusunlar, sorun değil, sadece tatil günlerinde uyuyabiliyorlar.
Onları tatil günlerinde uyandırmama huyum vardı. Uyanır, kahvaltımı eder, bazı işelerimi halleder, televizyonun karşısına geçerdim. Onlar uyandığında; televizyonu devir alırdı, ben de-onlara-kahvaltı hazırlardım. Daha sonrası değişiyordu ama en genel kısmı: günü birlikte geçirmemizdi.
Onları seviyordum, tüm günümü boşverin, tüm hayatımı onlarla geçirebilirdim.
Asla bıkmazdım.
Asla.
Çok mu mükemmeldi ilişkimiz?
Hayır.
Her ilişkide problemler olur, hiçbir insan kusursuz değil sonuçta. Sadece, öğrenmiştik nasıl başa çıkacağımızı. Birbirimizin eksiklerini bir şekilde tamamlıyorduk-ben de bilmiyordum nasıl olduğunu.
İnsandık sonuçta; yapamadığımız, gücümüzün yetmediği, beceremediğimiz, anlayamadığımız çok şey vardı. Uyumlu olmamızın sebebi ise: benim bilmediğimi, Hyunjin'in bilmesi; Jisung'un yapamadığını, benim yapmam; Hyunjin'in anlayamadığını Jisung'un anlamasıydı.
Şanslıydım.
Onları bulduğum için şanslıydım.
Şanslıydık.
Birbirimizi bulduğumuz için şanslıydık.
Şanslıydık.
Bizi bulduğumuz için şanslıydık.
bitti fic burda aslında ama fark ettiyseniz tüm hikaye geçmiş zaman kipi ile yazılı yani özel bölüm tırak bişi atıp şimdiki zaman kipi ile yazacağım ama yakın bir zamanda gelir mi bilmem
ŞİMDİ OKUDUĞUN
feel it twice | hyunhosung
FanfictionMinho, ev arkadaşlarını üzmemek için elinden geleni yapmaya çalışıyordu. « hyunjin x minho x jisung »