I don't know what's worse, getting broken or making it break

939 89 47
                                    

Elimde duran telefondaki fotoğrafları bir ileri bir geri kaydırıp her ayrıntısına kadar inceliyor, başa dönüp yine aynı fotoğrafları tekrar tekrar incelemeye devam ediyordum.

"Ne yapıyorsun?"

Yerimde sıçrayıp arkamı döndüm ve kapı pervazına yaslanmış bana tek kaşını kaldırarak bakan Hyunjin'i inceledim.

Üstünde mavi bir tişört altında da siyah bir şort vardı.

Mavi tişört geçen gün Jisung'un üstündeydi.

"Ciddiyim, bu evde kimsenin kişisel eşyası yok."

Gülerek odanın içine girdi.

"Elindeki telefona bakınca anlıyorum."

Sırıtarak telefona indirdim bakışlarımı.

Küçük bir şaka yapsam ne olurdu?

"Jisung birileriyle flörtleşiyor. Sanırım, daha büyük bir eve ihtiyacımız var."

Gözleri büyüyen ve gülümsemesi silinen Hyunjin yatakla arasındaki mesafeyi yok sayıp üstüme atladı. Ciddili atladı. Biz debelenirken elimdeki telefonu aldı, kıpırdamamam için ellerimi vücudumun iki yanında koyup karımın üstüne oturdu. Sırtını tekmeliyordum ama normalde olsa hastaneye gitmek isteyecek adam şu anda dikkatle elindeki telefona bakıyordu.

"Şifreyi unuttun, değil mi?"

Dudağını büzüp kafasını salladı.

"Bir öpücüğe söylerim."

Tanrı bu çocuğu siksin ellerim uyuşmaya başlamıştı.

"Hyunjin hayvan gibisin."

Tek elinin yardımıyla arkasına uzanıp ayağımdaki çorabı çıkardı, önünde geri döndüğünde bana bir kaç soğuk bakış attı.

"İntikam soğuk yenen bir yemektir, Lee Minho."

Bir saniye sonra ağzımda çorabım vardı.

Üstümdeki öküzden kurtulmak istiyordum ama benden daha uzun olmasının getirdiği bir kilosu vardı. Hyunjin'i ve Jisung'u aynı anda taşıyordum ama bu gerizekalının kör nokta olarak adlandırdığı karnıma oturduğunda ellerim olmadan onu kaldıramıyordum.

"Şifresi sanki 1103'dü."

Kafamı sağa sola sallamaya başladım.

"Kabul etmiyorsan öyledir."

Bu çocuğu hiç sevmiyorum, beni iyi tanıyor.

Telefonu açıp en son benim çıktığım uygulama olan galeriye girdi ve çatık kaşlarla incelemeye başladı. Telefonun sol üst kısmına basınca klasöre geri döndüğünü anladım.

"Niye burda sadece ikimizin fotoğrafları var."

Hâlâ telefona bakarken sorduğu soruya güzel bir cevap verebilirdim ama çorap yemekle meşguldüm.

"Bahsettiğin dörtüncü kişi bizim suratımızın edit programıyla birleşmiş hâli olabilir mi?"

Tuhaf bir onaylama sesi çıkardığımda Hyunjin bana baktı. Ağzımda bir çorapla nasıl mırıldanabilirdim ki!

"Bak, şimdi çorabı çıkaracağım sonra gidip ağzını yıkayacağız ve sen bunu unutup bana bir öpücük vereceksin."

İşaret parmağını bana doğrulmuş sakin ama bir o kadar da tedirginliğini belli eden sesiyle konuşuyordu.

"Şimdi siktim sizi! Bensiz ne yapıyorsunuz?"

Havaya kalkık kaşlarımla uyumlu büyümüş gözlerimi kapıdaki Jisung'a diktim. Gel, sen de gel. Sen de sik belamı.

feel it twice | hyunhosungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin