Arkadaşlar yeni kapağımı umarım beğenmişsinizdir. Beğeni ve yorumlarınızı bekliyorum. İyi okumalar.
"Bengisu'ya aşığım ben. İt gibi seviyorum onu. Ben uzaktan sevmeyi seçtim Ecmel. Bu yüzden gidip onunla hiç konuşmadım. Çünkü beni sevmemesinden korktum. O fark etmesede ben hep onun burnunun dibindeydim. Onun yanına yaklaşan, sulanan heriflerin cezasını vermekle geçiyor günlerim. Bengisu'nun sevdiğin zannettiği heriflerin hiçbiri de adam değil. Eğer gerçekte sevselerdi benim tehditlerimi hiçe sayarlardı. Henüz cesaretli olan denk gelmedi."
" Demek o yüzden iki gün sonra saçma sapan bahanelerle Bengisu'dan ayrıldılar. Onu seviyor olman bunları yapmakta özgür olduğun anlamına gelmez. Bengisu ne kadar üzüldü biliyor musun sen? Ayrılık sendromlarını sen değil ben çekiyordum. Her seferinde hüsrana uğraması onun erkeklere olan güvenini her seferinde çatlatıyordu." dedim. Emre'nin korkusuna atlyrılan çocuklar için kaç gece sabahlamıştık. Bunun acısını alacaktım.
"Ben farklı mıyım zannediyorsun. O, ayrıldığı zaman geçici acı çekiyor ama benimki geçici olmadığı gibi hergün daha zor.Hergün yanında bir başkasını görmek... Bu ne demek biliyor musun? Ya sol tarafımdaki acıya ne demeliyim?" yutkundu. Sanki canı yanıyormuş gibi yavaş yavaş konuşuyordu. Konuşurken takrardan yaşıyormuş gibi.
" hergün korkulu rüylar, ya gerçekten severse başkasını korkusu. Okulun bir köşesinden izledim onu oyuncağını başkasının almasından korkan bir çocuk gibi korumaya çalıştım onu. Giydiği o lanet etekler yüzünden kaç kere kavga ettim laf atan haydutlarla. " dedi. Boğazımda oluşan yumru nefes almamı zorlamıştı. Akkımın ucundan bile geçmezdi Emre'nin Bengisu'yu seveceği. Duyduklarım karşısında Emre'ye üzülmüştüm.
" Neden gelip konuşmadın peki?" diye sordum.
"Onun o heriflerle çıkmasının nedeninin aşk olmadığını biliyordum. Babasının ölümünden kendini sorumlu tuttuğu için sevemedi kimseyi. Üvey ağabeyinin yaptıklarının öcünü başkalarından çıkarıyordu. Çıktığı kişilerin onu sevdiğini düşünüyordu ama benim yüzümden o herifler ondan ayrıldığında da ne kadar sevmese de onlar için depresyona giriyordu. Bunu bile bile yapmamın sebebi Bengisu ne yaparsa yapsın sen onun yanındaydın. Beni rahatlatan tek neden de o. Bir şekilde sözünü dinletiyorsun ona. O erkeklere böyle hissederken gelip söylesemiydim? Ne değişecekti peki beni de onlardan biri zannedecekti. Benim diğerlerinden hiç bir farkım kalmayacaktı. Ben onu üzmek istemedim. Bunu sağlamak için yapacaklarımın sınırı yok. Benim duygularım geçici heves değil. Bunu zamanı gelince Bengisu' ya da ispat edeceğim. Kendine geldiğinde konuşacağım elbet ama daha zamanı var."
Neden bilmiyorum ama gözlerim dolmuştu Emre'nin bu haline. Emre' yi böyle tahmin etmemiştim ben. Besu'm farkında olmasa da ona layık birini buldu galiba. Çocuk nelerden bahsediyor ben de kalkmışım uykusuz kaldım diyorum. Bazen bencilliğime hayret ediyorum.
"Çok üzgünüm. Peki birşey yapabilir miyim senin için?"
" sadece ona belli etme. Konuştuklarımız aramızda kalsın yeter." dedi.
Bengisu ondan sakladığımı öğrenince çok kızacak ama olsun ne olursa olsun bu sırrı saklayacaktım. Emre, Bengisu'yu çözmüş. Bu her yiğidin harcı değil o yüzden benden onayı kaptı.
"Şüphen olmasın." dedim ve omzunu sıvazladım. Emre'yi böyle görmek bana ağır gelmişti. Seven insana dayanamazdım ki ben. Konuyu değiştirmek için
"Peki ne yapacağız? Aydemir eğer ölü...."
Sözümü kesti.
"Öyle birşey olmayacak!" dedi Emre.
"Umarım" dedim daha fazla üstelemeden çünkü ben de aksini düşünmek istemiyorum.
...Burak'ın aşırı ısrarlarına rağmen onu ikna edip eve yalnız gidiyordum. Evimle hastane arasında yürüme mesafesi yaklaşık bir saatti. Soğuk hava ve uzun yola rağmen yürümeyi tercih ettim. Sadece soğuk hava beni kendime getirebilirdi. Soğuk havanın yüzüme tokat gibi vurmasına rağmen aldırış etmedim, montuma iyice sarılıp yürümeye devam ediyordum. Cebimdeki telefonun titreşimini hissettiğimde biraz ürktüm. Ellerim soğuktan buz kesmek üzere olduğu için kısmen işlevini yitirmişti bu yüzden telefonu cebimden çıkarana kadar kapandı. Kenan'dan dört cevapsız çağrı vardı. Arasam mı diye düşündüm. Üstüste aradığına göre önemlidir dedim ve arama tuşuna bastım. Telefonum düştükten sonra ekranı kırılmışttı. Neyse ki hala çalışıyor. İlk çalışta açtı telefonu.
"Neredesin kızım sen kaç kere aradım!" dedi açaraçmaz.
"Duymamışım, kusura bakma."
"Neyse ne tamam bunun hesabını sonra alırım. Sen iyi misin?" dediğinde soğuktan dolayı unuttuğum Besu aklıma geldi ve ben ağlamaya başladım.
"De.. Değilim" dedim. Tutamadığım hıçkırıklar yüzünden yoldan geçenler bana bakıyordu. Gözyaşlarımı elimin tersiyle sildim ama arkası kesilmek bilmiyordu.
"Tamam ağlama, olduğun yerde kal beş dakikaya oradayım." dedu ve telefonu yüzüme kapattı. İyi de ben nerede olduğumu söylemedim ki nereden biliyor da yanıma geliyor? Olduğum yerde beklerken gözyaşlarım soğuk yüzünden gözlerime batıyordu. Akan yaş yanağımda donuyordu resmen. Beklediğim yerde daha da üşümeye başladım. Beş dakika beş ay gibi geçmiyordu. Ellerim acıyordu, vücudumu sıkmaktan damarlarıma kadar ağrı hissediyordum neredeyse soğuktan ağlayacaktım hava -18 dereceydi ve ben birazdan buzdan kadın olarak tarihe ismimi yazdırmak üzereyim. Ne diye Burak'ı dinlemediysem. İnatım işte. Kenan'ın arabasını gördüğümde gerçekten de tam beş dakika da gelmişti, benim için beş dakika uzun bir zaman olarak gelmişti ama neyse. Arabayla yanımda durunca birşey söylemesini beklemeden arabaya hızlıca bindim. Dişlerim birbirine vuruyordu şaka yapmıyorum cidden çenemin titremesine hakim olamıyordum.
Bana bakıp pis pis sırıttı. Arabanın içerisi çok sıcaktı fakat ben daha alışamadım. Vücudum soğuktan buz kesmişti. Arabanın sıcaklığına donmuş vücudum alışmaya başladıkça ben de mayışmaya başladım.
"Bana baksana bi sen" dediğinde Kenan'a döndüm. Yüzümü avuçları arasına alıp başparmağıyla yüzümde kalan gözyaşımı sildi ve
"Soğuktan gözyaşın da donmuş, onları boşa yoruyorsun." dedi. Önüne dönüp arabayı çalıştırdı ve gazladı. Gözlerimi ondan ayıramıyorum sebebini ben de bilmiyorum. Onun bu kadar kibar davranmasına alışık değilim sanırım onun etkisi diye düşünürken hala ona bakıyorsum. Üzerinde beyaz bir hardal sarısı v yaka hoş bir kazak vardı. Bir kazak bir insana bu kadar yakışabilir diye kafamdan geçirdim. Şöyle alıcı gözüyle bakınca harbi harbi gideri vardı. Gider mider ne diyorum ben öyle?
"Beni kesmeye devam edersen kaza yapacağım" demesiyle jet hızıyla gözlerimi yola çevirdim.
"Sana bakmıyorum, sadece dalmışım" bu kadar berbat bir yalancıyım işte. ' dalmışım' nedir ya tren zannettim deseydim bari. Bildiğin öküz gibi kestim çocuğu.
"Eminim öyledir" dedi sırıtarak. Yüz karasıyım işte rezil oldum. Bir de yetmiyormuş gibo gamzesini gözüme sokuyor. O gamzelere cevabım ' oyle orda durup da beni burada ezmeyin' gamzeler gideceği insanı bulmuş. Tamam saçmalamayı kesiyorum.
Arabanın durmasıyla etrafıma şöyle bir bakındım ama evimin önü değildi. Kenan bana birşey söylemeden arabadan inip pastaneye girdi. Elinde bir poşetle çıkıp arabaya geldi kapımı açıp poşeti kucağıma koydu ve sürücü koltuğuna geçti. Şaşkın şaşkın poşete bakarken " ne bunlar?" diye sordum. Bir yandan da kese kağıdından kekin birini çıkarıp gösterdim.
"Cidden neye benziyorlar Ecmel!" dedi alay ederek. Benim ki de soru işte kek bu ne olacak başka.
"Ye hadi." dedi. Besu'm orada yatarken ben nasıl yitebilirdim ki? Canım arkadaşım, iyileşeceksin. Gözlerim yine yanmaya başlamıştı. Aslında sabahtan beri birşey yemedim. Açım ama canım istemiyor. Ruh halim berbat. Poşedin içindeki sütlü kahve ve çikolatalı kekler ' Ecmel beni ye' diye triplerdeydi. Ona rağmen yiyesim yok.
Poşeti arka koltuğa bırakırken "tokum sağol" dedim.
" ne demek tokum lan! Birşey yenedin ki!" dedi. Hah işte ben de merak etmiştim öküz Kenan'ı. Yine kibarlıktan öküzlüğe terfi etti. İçindeki öküz bırakmıyor yakasını. Huylu huyundan vazgeçer mi? Geçmez. Öküz yine öküz. 'Lan' nedir ya!
"Yemediğimi nereden bikiyorsun? Tokum dedim. Beni biran önce evime bırakacak mısın yok sa taksi çağırayım mı?" dedim.
"Nerede olduğunu bildiğim gibi birşey yemediğini de biliyorum. Eğer kendi rızanla yemezsen ben zorla yediririm. Emin ol bunu istemezsin!" yok ben rızayla yemem başkasıyla yerim. Tamam kabul iğrençti. Kenan arabayı yolun kenarındaki parkın oraya çekti. Arkaya koyduğum poşetten kahveyi ve keki elime tutuşturdu.
"Bu son şansın. Yemezsen yediririm!" çok ciddiydi. Ben yemezsem o yediriyim derken boğardı beni kesin. Ofalayarak
"Tamam ben kendim yerim." dedim. Zafer kazanmış edasıyla bana gülücük attı sonra da kekin birisini tek seferde midesine gönderdi. Bense yuh diyen gözlerle ona baktım ama beni hiç aldırmadı bile. Kekten bir ısırık aldığımda
"Imm bu çok güzel!" dedim. Cevap vermeden beni seyrediyordu. Ben şuan kekimle bütünleşmiş durumdaydım çünkü fazlasıyla lezzetliydi.
"Sen beni neredn buldun yoksa takip mi ettin"
"Yanından hiç ayrılmadım ki." şoke şoke. Ne demek yanından hiç ayrılmadım.
"Na.. Nasıl yani?"
"Sarı kafa ve kankitoşkolarını sevmediğim için yanına yaklaşmadım diyelim" dedi. Kenan da bozdu kendini ' kankitoşko' dedi. "Herşeyi biliyorsun yani öyle mi?" diye sordum. "Evet" dedi. Sesi üzgün çıkmıştı.
Besu aklıma geldiği için ben yine ağlamaya başladım. Daha olayları sindiremediğimden olmalı ki tutamıyorum kendimi.
"Ağlama o iyi olacak."
"Bunu çok istiyorum" dedim. Hıçkırıklarımı yutmaya çalışırken.
"Tamam dedim Ecmel. Bengisu iyileşecek, yıpratma kendini. O piç de yaptıklarının cezasını çekecek elbet!"
"Bu arada ağlayınca çok çirkin okuyorsun, salya sümük iğrenç!" şebek gibi söylediği için kızmak yerine güldüm.
"Hah işte böyle. Gülmek bu kadar yakışırken neden ağlayasın ki?" bu cümleleri duyduğumda Kenan'ın bana iyi geldiğini hissettim ama biliyorum ki bu çok uzun sürmez.
"Beni evime bırakır mısın biraz daha geç kalırsam annem beni öldürecek." dediğimde ikimizde aptal aptal güldük.
"Yok sen bana lazımsın." dedi ve yine gamzeli bir gülücük attı. Arabayı hwr zaman ki gibi hızlı kullandı ve çok geçmeden evimin önüne geldik.
"Teşekkür ederim. Soğuktan kurtardığın ve kekler için. Arabadan inmek için elimi kapıya uzatmiştım ki benden önce davranıp kapıyı kitledi ve inmemi engelledi.
" heyy! Ne yapıyorsun? " bir yandan da kitli kapıyı açmaya çalışıyordum. Sanki açılacak. Refleks işte.
" O sarı kafayla bu kadar çok vakit geçirmeni istemiyorun."
"Sarı kafa desiğin benim arkadaşım ve onun bir adı var, BURAK"
"Hiç farketmez sarı kafayla görüşülmeyecek." pamağını havaya kaldırıp tehdit eder gibi söyledi.
"Bana karışamazsın."
"Karışırım!"
"Kim oluyorsun da karışıyorsun peki? Hangi sıfatla? Bugün ki davranışlarından dolayı senin de içinde insan olduğunu düşünmüştüm ama görüyorum ki yanılmışım. Sen insan olamazsın. Bu tavan yapan egondan kurtulamazsın. Sen duygularını toplayıp kalbine koymuşsun, üzerinden kilitleyip anahtarını okyanusa atmışsın. O anahtarı bulamadıkça sen hep böyle kalacaksın." hepsini bir nefeste söylemiştim.
" belki o anahtar sendedir"
" sanmam. Ben sadece senin için ulaşılması zor oyuncaklardan biriyim."
"İnsanlar değişebilir"
"Kendi ağzınla söylüyorsun insanlar degğişebilir. Ama sen odunlukta ödül alıp derece yaparsın. "
Annem kapıya çıkmıştı. Kenan bunu görünce kapıyı açmak zorunda kaldı. Arabadan inerken
" kalbimin anahtarı sende! Birgün bunu anladığında sen kaşarak geleceksin o kiliti açmak için. Ben bekliyor olacağım ama dediğim gibi sarı kafadan uzak durman gerekiyor."
"Sen rüya görüyorsun. Hatta kabus. Öyle birşey olmayacak." dedim ve kapıyı çarptım. Anneme doğru yürüdüğümde tozutarak arabayı çalıştırdı ve basıp gitti. Annem yüzümdeki kavga izlerini görünce endişelenip koştu ve " bunlar nasıl oldu?"
"Kızım çıkdırtma insanı da anlat ne oldu?"
Kanepede merakla yanıma oturmuş endişeli kadın konuşmam için uğraşıyordu.
"Seni dinliyorum Ecmel"
"Annecim önemli birşey yok sadece ufak bir kavga"
"Ne kavgası Ecmel? Normal birşeymiş gibi konümuşup beni sinirlendirme."
" okuldaki kızlarla tartıştık saçma sapan bir neden yüzünden ama hallettik merak edilecek birşey yok"
"Birşey yoköyle mi? Dua et baban gelmedi. Bu olanları görse neler olacağını az çok tahmin etmişsndir. Cezan olacak elbet ama sınava beş gün kaldığı için erteliyorum. Sınavdan sonra hesaplaşıcaz Ecmel hanım.
"Tamam anne, ne ceza verirsen ver kabul. Tüm suçlu benim. Herşey benim yüzümden oldu."
Ağlamaya başladım. Bugün gözyaşlarımın isyan günüydü sanırım. İsyanı bir türlü bastıramadım.
Annem bu halime dayanamayıp bana sarıldı.
Hadi meleğim Tamam suçlamıyorum seni."
Dedi ve beni öptü.
"Hiçbirşeyi bilmiyorsun anne!" dedim ve sıkıca sarıldım ona.
"Bengisu çok kötü!"
"Korkutma beni de anlat canım"
Annemden kendimi çekip gözyaşlarımı sildim ve olan biten herşeyi anlattım. İlk başta duyduklarını sindirmeye çalıştı. Tanıdık doktor arkadaşlarından yardım isteyeceğini ve bana haber vereceğini söyledi. Ben de odama gidip yatağımın üzerine kendimi sert bir şekilde attım. Tavanı seyrederken aklıma Kenan ile son konuştuklarımız takıldı. "Kalbimin anahtarı sende" diye tekrar ettim. Gerçekten öyle mi ki? Kenan'dan bahsediyoruz, o kimseyi cidxi anlamda sevemez. Bu da beni kandırmak için söyledımiği yalanlardan biridir. Aklımı karıştırarak bir nevi başarılı olmuş sayılır. Yok saçmalama Ecmel. Asla inanmayacağım. Beynime söz geçirip kalbime geçirememekten korkuyorum. Gamzeleri hala gözümün önündeyken başarabikir miydim? Başaracaktım. Başarmam gerekiyor. Gamzeler yüzünden yüzümde oluşan gülümsemeyi elimle bozup kendimi banyoya attım. Soğuk bir duş alıp kendime geldim. Hala aklımda Kenan. Unut onu Ecmel unut! Yastığımın altına başımı gömüp kendimi uykuya bıraktım.
...
Susadığımı farkedip uyandım. Yarım yamalak açtığım gözlerimler saate baktığımda gece yarısı ikiyi gösteriyordu. Yalpalaya yalpalaya mutfağa yürüdüm. Bacağımı duran masaya çarparak sakarlık kotamı doldurdum. Canımın acısına birden gözlerim fal taşı gibi açıldı. Uykum tamamiyle anlamıyla kaçmıştı. Suyunu içip tekrar odama döndüm. Yatağıma girip gözlerimi kapattım ama uykumu geri getiremedim. Yatakta oturma pozisyonuna geçtim, telefonumu elime alıp whatsapp'a girdim Bengisu'ya mesaj attım. " Besu'm ,canım iyi misin? Umarım uyandırmamış ımdır ama seni çok merak ediyorum." mesaj görüldü ama cevap yok.
" uyumadığını biliyorum ama benimle konuşabilirsin" yine görüldü cevap yok." yapma Besu'm biz neler atlattık seninle bunu da atlatacağız. Sen istediğin kadar konuşma benimle ben senin yerine de konuşur cevap veririm kendime " mesaj görüldü ama yine cevap gelmeyince sinirlenip telefonu bir kenara bıraktım.Niye konuşmuyordu benimle tamam kimseyle konuşmasan ama sadece benimle konuşsun iyiyim desin yeter telefonum titreyince hemen aldım mesaj ve ondan diye bir hevesle açtım ama mesaj Kenan'dandı.
"Neden uyumadın sen hala?"
benim çevrim içi olup olmadığımı da mı takip ediyor bu."
uyku tutmadı "yazıp gönderdim "yarın okul var yat uyu"
" okula gitmeyeceğim Bengisu'yun yanına gideceğim."
" tamam o zaman sabah 8 de hazır ol"
" seninle gelmeyeceğim!"
" gelecek misin diye sormadım."
"kenan emir vermelerinden sıkıldım artık anlamıyor musun böyle şeylerden hoşlanmıyorum."
"ileride her halimi seveceksin az kaldı merak etme "
mesajı tekrar tekrar okudum sinirlendiğim için cevap vermedim telefonu da halının üstüne fırlattım Bengisu'yu öğrendiğimde elimden düşmüştü o zaman ekranı tuz buz olmuştu, daha annem görmedi. Canımı okuyacak yoksa babamı zar zor ikna edip bir ton para döktüğüm telefonu yere atar mıyım?Atmam, atamam ki yemez!

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gitmek mi Kalmak mı
Teen FictionBen 17 yasindayim. Kurguladigim bu hikayeyi sizinle de paylasmak istedim. Asil amac "Gitmek mi kolay kalmak mi" bunu anlatmak istiyorum aslinda ikisi de zordur degil mi? Bakalim gidene mi kolay olacak yoksa kalana mi ya da ikisine de zor mu olacak...