~14.BÖLÜM ~

102 7 4
                                    

Bugün büyük gündü. Sınav günü. İnek gibi çalıştığım o kadar yılın karşılığını iki saat kırk dakika içinde verecektim. Taki düne kadar. Ceyda'nın barış amaçlı gönderdiği çikolatalardan yiyene kadar. İlaçları içine doldurduğunu nereden bilebilirdim ki? Çikolatanın içine mide bozucu ilaç koymuş, süslü bir paket yaptırıp evime geldi.
Kenan konusuna bir son verdiğine, şimdiye kadar bana yaptıklarından dolayı pişman olduğunu söyleyip özür diledi. Ben o kadar safım ki söylediklerine inandım. Oyun olduğunu anlamadım. Getirdiği çikolatalardan habersizce yedim. Düşmanını -yani beni- iyi tanımış ve çikolataya dayanamayacağımı anlamış. Zaafımdan yararlanmayı becerdi. Sonuç olarak çikolatalar midemi fena bozdu. Yetmezmis gibi gecemi hastanede kusarak gecirdim. Serumlar, ağrı kesiciler, hastane kokusu... Sabaha karşı serum bittikten sonra eve geldik ama iş işten geçti sınava girmeyi bırakın kolumu kaldırmaya bile halim yok. Kusmaktan bayılıp durdum ve şuan hala midem fena bulaniyor. Sınav işi yattı. O kadar halsizim ki sinirlenmeye bile gücüm yok. Saat oğlen 12yi coktan geçti. Telefonum çalıyor ama açmaya gücüm yok. Hala çalmaya devam ediyor.
Besu Mustafa'nın evinde kalıyor. Kenan Bengisu'ya bakması için hemşire tuttu. Bengisu'nun herşeyi ile ilgileniyordu.
Mustafa'yi da Mete'nin yanına postaladı. Hergün ziyarete gidiyordum ama bugun gidemeyeceğim iki iki daha dört.
Emre'ye olay çıkmaması için nerede kaldığını söylemedim. Aydemir de iyice kendine gelmeye başlamıştı ama henüz ifade vermedi. Sözde bugun onunla konuşacaktım ama o iş de yattı bu halde bir yere kıpırdayamam. Gözlerim daha fazla dayanamayıp kendini uykuya bıraktı. Böylece tüm düşüncelere ara verdim. Taki annem beni uyandırana kadar.
"Ecmel! Kalk hadi kızım saat altı oldu."
Ağzımdan küçük bir inilti çıktı.
"Anne midem hala berbat."dedim. Hala midem bulaniyordu ve kusmaktan boğazım fena hırpalanmıştı. Konuştukça aciyordu.
"Kalk hadi bir duş al atesin var"
"İstemiyorum. Kıpırdayacak halim yok."
"Hadi ama iyi gelecek" dedi ve beni kaldırdı. Banyoya sokup kapımı örttü. Çok yavas hareketlerle ılık bir duş aldım. Saçlarımı kurutup, mor çicekli pijama takımımı giydim. Annem kolumdan tutup beni mutfağa götürüp sandalyeye oturttu.
" ilaçlarını içmen için birseyler yemen lazım"
"Canım istemiyor." kücük çocuk gibi mızmızlanmıştım.
"İtiraz istemiyorum" dedi ve mercimek çorbasını önüme koydu o da yetmezmiş gibi küçük çocukmuşum gibi bu son bu son diye diye koca kaseyi içirdi. Çorba iyi geldi aslında kusmaktan sırtıma yapışan midem az da olsa kendine geldi.
"Anne ben özür dilerim"
Annem sasirdi ve elindeki kasigi birakip pür dikkat beni dinlemeye başladı.
"Ne için?"
"Sınava giremedim. Daha dikkatli olsaydım hastlanmazdım " dedim burada kastım Ceyda'ya dikkat edemediğim. Bunu anneme söyleyemediğim için böylesi en mantıkli olan. Kendimi tutamayıp ağlamaya başladım. Ceyda aklıma geldikce sinirden ağlayasım geliyor ve kendimi tutamıyorum. Bu kadar ileri gidebileceğini gerçekten hiç düşünmemiştim.
"Senin suçun değil birtanem. Demek ki böyle olması gerekiyormus sen de biliyorsun ki hastalık randevulu gelmiyor." annem çok anlayısliydi üzüldüğümü bildiği icin üzerime gelmiyordu ve kendi üzüntüsünü içine atiyordu. Sıkıca sarıldim ona.
"Anlayışın için tesekkur ederim" diye mırıldandım. Annem dinlenmek için kendi odasına ben de kendi odama gittim. Telefonum hala çalıyordu. Daha fazla calmasına izin vermedim ve telefonu elime aldım. 18 cevapsız çağrı 21 mesaj vardı.
Cevapsız çağrı kaydına baktığımda Kenan ,Burak ve Ceyda'dan. Hepsini anlarımda Ceyda ne alaka? Zaferini mi kutlayacaktı? Yaptığı hainliği mi vurgulayacaktı utanmadan. Hızlıca mesajlara baktım.
"Sınava giremediğin için üzülme seneye tekrar denersin" Ceyda seni öldüreceğim. Yaptığı çok güzelmiş gibi dalga geçiyor bir de benimle. Yüzsüz! Ben sana soracağım ama intikamım acı olacak Ceyda hanım.
"Ahh canım bu kadar üzme kendini. Üniversiteden el sallarım ben sana." demis diğer bir mesajda da. Ben sana çok güzel bir el sallayacağımda terbiyem müsade etmiyor. Nasıl bir kız bu ya. Gel beni döv diye yalvarıyor resmen.
"Ecmel üzüntüden cevap da vermiyorsun. Hala mı kusuyorsun yoksa. İĞRENÇ " yazmış ben bu kızı öldürsem kaç yıl yerim acaba. Ama ölüm onun için kurtuluş olur. Sana öyle bir ders vereceğim ki iğrençliği o zaman göreceksin. Daha fazla dayanamayıp Ceyda dan gelen diğer mesajları okumadan sildim. Diğer bir mesaj da Kenan'dandı. Yine herzaman ki gibi emir dolu cümleler.
"Çağrımı görünce beni ara!" aramayacağım işte.
Burak'tan gelen bir mesaj da vardı.
"Ecmel sınavın nasıl gecti? Kendini iyi hissettiğinde beni ara lütfen!" sınava giremedim ki iyi geçsin. Oflayarak telefonu bıraktım. Yatağa kendimi sertçe atıp kollarımı başımın altında birleştirdim ve tavanı seyretmeye başladım. Telefonum yine çalmaya başladı ama açmamakta kararlıyım. Telefonu duymazdan gelip tavanı ızlemeye devam ettim. Ard arda gelen mesajlar yüzünden merakıma yenik düşüp telefonu yine elime aldım.
"Telefonumu açmazsan evine gelirim." Ahh yine Kenan ve emirleri.
"İnanmazsan camdan bak kapının önündeyim." yataktan fırlayıp cama koştum. Gerçekten de kapının önündeydi. Beni görünce yüzüne pis bir sırıtış yayıldı. Hemen aradım onu mesajla vakit kaybedemezdim.
"Ne işin var burada?"
"Şu telefonumu biraz kibar açsan ne olur sanki?"
"Kibarlıktan bahsedene bakıyorum ama birşey göremiyorum. Evimin önünde ne işin var. Haneye tecavüz derler buna " dedim sinirle. Kahkaha attı. Kahkahanın görüntüsünü camdan, sesini telefondan duyuyordum.
"Aşağı gel."
"Gelemem" dedim yüzü anında asıldı.
"Neden?"
"Bak senden bıktım anladın mı? Senden, ben takıntılı kız arkadaşından. Bana zarar vermekten başka bi işe yaramıyorsun tamam mı? Annemgili ikna edip Bengisu'yu da bizim eve getireceğim. Seninle bağlantım tamamen bitecek. Seni geçtim varlıgınla bile ilgili hiçbirşey duymak istemiyorum. Ne istiyorsun benden ne?" dedim camdan gözlerinin içine bakarak. Gözyaşlarımı da bıraktım. Ağladığımı anlamıştır. Ona yenik düşmek istemiyorum ama gözlerimden süzülen yaşlarada söz geçiremiyorum. Hep ağladığıma denk geliyor. Gerci beni ağlatan o olduğu için bu normal olmalı.
"Ceyda birşey mi yaptı?" bunu sorarken gözlerime bakıyordu. Sokak lambasının loşluğu yansıyordu o berrak yüzüne. Perdeyi çekip içeri girdim. Onu görmek istemiyorum.
"Cevap ver Ecmel!"
"Ne farkeder ki? Yaptıysa bile zamanı geri alabilecek misin?" dedim. Sesim çatallı çıkıyordu.
"Ecmel aşağı in!" diye kükredi bir anda.
"İnmeyeceğim git buradan"
"Ecmel ya sen inersin ya da ben çıkarı yanına ve bunu yaparım." bana seçim bırakmıyordu ki. Gelirim diyorsa gelir. Annem evde olmasaydı ben ona gösterirdim ama anneme bir de bunu anlatmak zorunda kalırım.
"Tamam ya tamam. Bu son." dedim ve telefonu yüzüne kapattım. Sessizce odamdan çıkıp annemi kontrol ettim odasında uyuyordu. Sabaha kadar benim yüzümden uyumamıştı. Canım annem ya. Odasının kapısını yavaşca örtüp dısarı çıktım. Sessizce dış kapıyı kapattıktan sonra arabanın yanında bekleyen Kenan'ın tam karşısına dikildim. Midem yüzünden dik durmakta zorluk çeksemde başardım.
"Sana son kez söylüyorum. Bir daha bana emrivaki birşey yaptırma!" söylediğimi hiç gale almadı ve az önceki konuya tekrar döndü.
"Ceyda sana ne yaptı?" yüzündeki sert ifade ürkmeme neden oluyordu. Buzdan duvar gibi ne düsündüğünü anlayamıyorum.
"Hayatımın içine sıçtı. Birşey yapmadı canım." dedim alay tonunda.
"Ecmel beni kızdırma ve anlat!" sesini yükseltmişti.
"Beni zehirleyip sınava girmemi engellerdi oda yetmiyormuş gibi alay mesajları gönderiyor."
"Bu kadarına cesaret edemez."
"Onu sen diyorsun. Gayet güzel de etti. Bak seni ne kadar seviyor değil mi bırakma bence o kızı. Ben de ikinizden kurtulmuş olurum. Nasıl fikir?" dedim derin bir nefes alıp devam ettim.
"Kendini ve kız arkadaşını benden uzak tut. Hayatımdan çıkın gidin. Gerçekten seni görmek istemiyorum. Benim hayatım iyiydi sessiz sakin... Kendi çapımda takılıyordum ben. O sarı yellozun cezasını vereceğim tabi ki. Onda sonra siz sağ ben selamet. Bir daha yüzünüzü bile görmek istemiyorum bunu o koca kafana sok!" dedim işaret parmağimi başına bastırırken.
"Ceyda meselesi olsaydı olurdu zaten senden akıl alacak değilim. Onun cezasını be veririm ama başkalarının yaptıklarının faturasını benden kesmeye çalışma. Buna izin vereceğimi sanıyorsan yanılıyorsun."
"Ortada sen merkezli bir savaş var ve ben bu savaşta en masum kişiyim. Dayak yiyen ben, senin öküzlüklerini ve emirlerini çeken ben, çevrendeki kızların gazabına uğrayan yine ben. Sence ben bunları hakedecek ne yaptım? Suçum yokken bu kadar şeyi bana yasatmaniz dogru mu?"
Sinirden midem yine bulanmaya başladı ve müthiş bir ağrı girdi. İki büklüm olup bir inilti kaçırdım ağzımdan.
"Ecmel iyi misin? " dedi panikle ve bir elini kolumdan diğer elini de belimden tuttu.
"Dokunma bana! " dedim ve kendimi çektim ondan. Zarzor kapının önündeki basamağa oturdum. Kusmak üzereyim.
"Seni bu hale düşürdüğü için cezasını çekecek." sinirli olduğu herhalinden anlaşılıyordu.
"Sanki umrunda" dedim.
"Umrumda baş belası umrumda." dedi. Şaşkınlıkla ona bakarken gelen öğürmeyi bastıramadım ve bakışım yarım kaldı. Köşedeki çöpe koştum ve öğürerek kusmaya başladım. Kenan'ın gözünün önünde kusuyordum ve şuan berbat durumdaydım. Yine karşısında rezilkikleri oynuyordum. Hızla yanıma gelip saçlarımı arkaya topladı.
"Git buradan" dedim sesim fısıltı gibi çıkmıştı.
"Kapa çeneni. Hatta kapatma boşalt şu içindekileri de kurtul." dedi. Ciddi misin bakışı attım ama gayet ciddiydi. Az önceki çorvadan eser kalmadı midemde ama hala kusmam için yalvariyordu. Nasıl bir mide bu ya. Çöktüğüm yerde bacaklarım uyuşmuştu kendimi sıkmaktan. Rengimin solduğunu hissedebiliyorum.
"Beni bu şekilde görmeni istemiyorum git buradan" kim isterdi ki kusarken yabancı birisinin seni görmesini. Bu sefer sesim daha iyi çıkmıştı ama boğazım çok kötü acıdı. Saçlarımı yavaşça bıraktı ve gitti. Uzaklaşan adımların sesi gittikçe azalıyordu. Arabanın açılma sesi geldi. Gidiyor muydu gerçekten. Gitmesini isteyen sen degilmiydin Ecmel şimdi neden gidiyor diye içinde burukluk oluşuyor dedi iç sesim. Haklıydı galiba bu kusmuklu iğrenç halimle yanımda duracak değil ya kim kusan bir kızı seyretmek istesin ki?
Açılan kapının bu seferde kapanma sesi geldi ve ardından bana yaklasan adım sesleri. Kafamı çevirdiğimde eline aldıgı pecete ve suyla yanıma doğru geliyordu. Yüzümde oluşan tebessümle içimde ki sese 'ne oldu? Bu sefer yanıldın' bakışı attım. Suyu açıp bana uzattı. Büyük bir yudum alarak ağzımı çalkaladım ve tükürdüm sonra da kala suyu içtim. İçim yanmış gibiydi. Elindeki peçeteyle büyük bir dikkatle yüzümü sildi. Kusarken boncuk boncuk terlemiştim. Yüzüme düsen saçlarımı narin dokunuşlarla kulağımın arkasına sıkıştırdı. Beni belimden tutup kaldırdı ve kapının önündeki basamağa oturttu. O bunları yaparken ben onun hareketlerinin beni yönlendirmesine izin verdim.
"Daha iyi misin?" sesinden ve gözlerinden üzüldüğünü anlayabilmiştim.
Kafamı salladım. Boğazımın acısı konuşmama engel oluyordu. Üzerimde pijamalarımdan başka birsey olmadiğı için üşümeye başladım.
"Pijamaların güzelmiş" dedi ve göz kırptığında üzerime birsey almayı akıl edemediğim için kendime sövdüm.
"Emrivaki yapmasaydın belki giyinmek aklıma gelirdi" dedim soğuktan titreyen sesimle.
"Olsun böyle daha iyi" bu çocuk beni utandırmaya yeminli galiba. Sinirlerim iyice zıpladı artık. Bu tarz imalarda bulunması beni delirtiyor. Kıvranarak ayağa kalkıp kapıya yöneldiğimde kolumdan tutup geriye çekti beni
"Emin ol kusarken bile seyredebilirim seni" dediğinde duyduklarımı idrak etme adına biraz bakıştık. Oyun bozanlığı ben yaptım ve gözlerimi kaçırdım. Hiç birsey soylemeden arkamı dönüp kapıyı açtım içeri girdim ve yüzüne bakmadan kapıyı kapattım. Kapıya yaslandım ve yüzümde oluşan tebessümün yayılmasına izin verdim. Bir müddet oyle durduktan sonra sırıta sırıta odama gidip kendimi yatağa attım. Gülmeye devam ederken yorganıma sarılıp kendimi uykunun ellerine teslim ettim.

...
Sabah erkende kalkıp duşa girdim. Hızlıca saçlarımı kurutup ördüm ve mor kurdelamı taktım. Kot pantalonumu giyip üzerine de mor kazağımı geçirdim. Aynadaki görüntümle karşılaştığımda yüzümdeki solgunluk dışında hersey gayet iyiydi. Rimel ve toz pembe parlatıcı sürdüm. Şimdi daha iyi olmuştu. Bengisu'nun yanına gittiğimi haber veren bir not bıraktım anneme. Montumu ve botumu giyip evden çıktım. Telefon ve anahtarı cebime koyduğum için çanta akma gereği duymadım.
Telefonumu cebimden çıkarıp Burak'ı ardım. Çaldı çaldı. Tam kapatmak üzereydim ki uykulu bir sesle
"Efendim?" diye açtı
"Günaydın. Uyandırdım galiba" dedim mahçup bir sesle.
"Sorun değil birşey mi oldu?"
"Buluşalım mı diyecektim. Bengisu ile ilgili anlatacaklarım var "
"Tamam nerede buluşalım?"
"Sahilin oradaki park uyar mı?"
"Bir saate oradayım." dedikten sonra telefonu kapattı.
Ondan önce gidip biraz deniz havası alsam fena olmazdı.
Köşedeki pastaneden poğaça alıp sahil yolunu tuttum.
Benden on dakika sonra da Burak geldi.
"Selam" dedi ve yanıma oturdu.
Siyah deri ceketiyle oldukça joş görünüyordu. Sarışınlara siyahı hep yakıştırmısımdır zaten.
"Selam " dedim gözlerimi denizden ayırıp ona çevirerek.
"Çok tatlı olmuşsun" dediğinde kızardığımı hissettim.
"Tesekkur ederim" dedim ve poğaçaları uzattım
"Yer misin?" diye sordum. Önce bir poğacaya sonra bana baktı, gülümsedi
"Yerim" dedi.
Sessizce denizi seyrederek poğaçalarımızı yedik.
"Moralini bizmak istemiyorum ama merak ediyorum." dediğinde yönümü ona çevirdim.
"Neyi?"
"Sınavın nasıl geçti?"
İstemsiz bir şekilde kahkaha attım. Bu kahkaha sevinçten yoksun içimdeki acının sesiydi. Bana şaşkın şaşkın bakan Burak'a
"Girmedim ki" diyebildim.
"Na... Nasıl girmedim? Peki neden?" dedi bir kez daha şaşırarak.
"Ceyda'nın gazabına uğradım. Zehirlerdi beni. Gecem acil köşelerinde geçtiği için sınava giremedim." hızla yerinden kalkıp ellerini saçlarının arasından geçirdi. Herzaman parlayan mavi gözleri şimdi sinirden kararmıs bir hal aldı.

"Nasıl yapabiliyor böyle birşeyi aklım almıyor"
"Burak sakin ol."
"Bu durumda sakin olmamı bekleme lütfen. Sen nasıl bu kadar sakin kalabiliyorsun Ecmel?" ben de ayağa kalkıp gözlerimi gözlerine diktim
"Ne yapabilirim ki ? Sakin olmasam ne olacak, sınava tekrar girebilecek miyim?" diye bağırdım.
"Ben mi istedim böyle olsun, ben istedim bu olanları?"
Sesim sonlara doğru kısılmıştı. Gözyaşlarımı tutamayıp banka tekrar oturdum ve ağlamaya başladım. Burak yanıma oturup kolunu omzuma dolayarak beni kendine çekti.
"Şişt. Özür dilerim öyle demek istemedim."
"Senin suçun yok Burak. Hepsi Kenan'ın suçu. Ondan nefret ediyorum. Hayatımın içine etti. Ama şuan ona muhtacım."
"Ne demek muhtacım?" diye parladı bir anda.
"Bengisu Mustafa'nın evinde kalıyor..." sözümü kesti
"Peki benim neden bundan haberim yok?"
"Çünkü Emre izin vermeyecekti. Ne yapsaydım kapı dışarımı atsaydım? O an tek çarem oydu. Zaten çok az kaldı. Annemgili ikna edip Besu'mu yanıma alacağım"
"Söyeseydin bir yolunu bulurduk. " dedi sitemle ama haklıydı. Shrek'deki kedi gibi bakınca
" tamam öyle bakma ama yazdım bunu bir kenara." dedi gülerek.
Gülümsemesi o kadar içtendi ki ben de karşılık verdim. Bir müddet sessizce denizi seyrettik.
Sessizliği bozup
"Ne yapmayı düşünüyorsun?"
"Ne hakkında?"
"Kenan, Ceyda?"
"Bengisu iyilessin Ceyda'nın hesabını o zaman vereceğim. Yaptığı kabullenilmez birsey. Hayatımla oynadı resmen. Kenan'a gelince de" sustum.
"Neden sustun?"
"Bilmiyorum. Tamam Kenan'ı sevdiğim söylenemez ama bu ara çok iyiliği dokunuyor." dedim. Gözlerini benden çekip tekrar denize çekti. Hiç birşey söylemeden öylece denizi seyretti. Bir ara birsey söyleyecek gibi oldu ama konuşmadı. Ben hala Burak'ın omzunun altındaydım. Kıpırdadığımda omzunu çekti.
"Ben gideyim artık." dedim
"Nereye?"
"Bengisu'nun yanına gitmem lazım onunla konuşacağım."
"Tamam ben bırakayım seni."
"Olur." dedim. Arabayı işaret ettiği yere doğru ilerledik.
...
"Tesekkur ederim Burak."
"Önemli değil yalnızca birşeye ihtiyacın olduğunda canın sıkıldığında beni ara."
Dedi.
"İyi ki varsın."
"Sende" dedi.
Arabadan inip el salladım. Bengisu'nun yanına üst kata çıktım.
"Ben geldim."
Tepki yok. Konuşmadığı gibi tepki de vermiyor.
"Bengisu artık kızıyorum biran önce toparlan. Ceyda'ya vermemiz gereken bir ders var onun yüzünden sınava giremedim. Bunun bedeli ağır olmalı değil mi?" hala cevap ve Tepki yok.
"Benim tanıdığım Besu intikamımı yerde bırakmaz. Buna inaniyorum söz dinle ve iyileş. Eski Besu'mu istiyorum. Yeniyle anlaştığım pek söylenemez." dedim.
...
Eve geldiğimde bitkin bir haldeydim. Pijamalarımı giyip yatağıma girdim. Telefonuma gelen 'sınav nasıldı?' sorularını es geçerek içimdeki iyi niyete bir kez saha sövdüm.
Arkadaşlar artık yeni bölümlere hareketlilik katmaya başladım. Yeni bölümlerden itibaren sizde bunu fark edeceksiniz umarım beğenirsiniz. İyi okumalar. Öpücüklendiniz :)

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 20, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Gitmek mi Kalmak mıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin