(Jeno'nun bakış açısından)Her yer yıkık döküktü. Odam, annemin odası, Temmuz sıcağında eserken insanı saatlerce uyutabilen verandamız... Çok kötü durumdaydı her şey. Kendimden bu kadar çok boşlamayı beklemiyordum ama yapmıştım. Buraya bile bakmayı becerememiştim. Jaemin'in söylediklerinden sonra hiçbir şeye sahip çıkamıyor gibi hissederken kendimi bu tozlu ve yıkık dökük evin sorumluluğunda ezilirken buldum. Kendime sinirlendim. Jaemin'e sinirlendim. Masum olan anneme bile sinirlendim. Ama odalar gözümde canlandıkça her şey tekrar renkli ve bir o kadar hüzünlü oldu...
Üniversiteden önceki son yaz günü sürekli verandamızda yatan Jaemin geldi gözümün önüne. Bir kolu yukarda, hafif koluna yaslanmış huzurlu bir şekilde uyuyordu. Beyaz tshirtü ve asker yeşili şortu vardı üzerinde. Yanına her gittiğimde beni oturtur kafasını kucağıma koyardı.
'Burdan gitmeyi hiç istemiyorum. Şehir beni değiştirecek gibi hissediyorum.' diyordu her gün. Aslında asla değişmemişti. Sadece şehirde yaşanması gereken şekilde yaşıyordu. Ama hep biraz daha yorgun biraz daha umutsuz görüyordum onu. Şuan burada annesinin evinde yaşıyor olması beni bir miktar rahatlatıyordu. Şehirden uzak olmak ona her zaman iyi gelirdi.
Salona gittiğimde annemi görüyordum. Jaeminle beraberdi. Annem, ona kendi tariflerinden öğretiyordu. Jaemin de büyük bir dikkatle izleyip birkaç gün sonra aynı ölçüde ve tatta yemeği yapmış şekilde evimize geliyordu. Akşamları annesiyle beraber gelir. İki aile beraber sohbet ede ede yapılan yemekleri yerdik. Jaeminle birlikte birbirimize olan duygularımızı saklamamıza gerek olmayan tek yerdi annelerimizin yanı. Yanlarında el ele tutuşurduk, bazen Jaemin bana yaslanıp otururdu bazen de ben sarılırdım. Birbirimizi beslerdik sürekli. Belki de annelerimizin görmeyi en çok sevdiği şeylerdi. Çocuklarının birbirlerine sahip çıkıyor olması onları rahatlatan bir şey olmalıydı. Şimdi burda olsalar en çok onların üzüleceğini biliyordum. Belki de bu kadar uzaklaşmaz, kavga etmezdik bile. Bu konuda kafam karışıktı. Neden birbirimizle yapamadığımıza dair bir sonuca varamayan tartışmalar ediyordum beynimde. Cevapsız her düşüncem beni daha da çıkmaza sokuyordu.
Jaemin'i görmek istiyordum ama bunu artık yapamazdım. İlk ben itmiştim onu. O gün o kadar sinirliyken ağzıma geleni söylemiş, telefonumu suya atıp gitmiştim. Günlerce telefon almamış, evimden dışarı çıkmamıştım. Jaemin'in defalarca evimin önüne gelip kapımı çalmadan gidişlerine şahit olmuştum. Sinirim geçse bile tekrar beraber olmamız hiçbir zaman doğru gelmemişti. Kapıyı açarsam olacakları biliyordum çünkü. Onu karşımda görmeye dayanamazdım. Affederdim. O zamanlar affedilmesi gereken kişi olduğumu da bilmiyordum.
'Jaemin'e özür bile dilemedim.' dedim sesli bir şekilde. İçim sıkılıyordu. Odama doğru geçtim fakat kapıyı açmaya mecalim yoktu. O kadar çok anı ile nasıl başa çıkabileceğimi bilmiyordum. Kapının yanına çöktükten sonra ayaklarımı uzatarak oturdum. Her aptalca düşüncemde kafamı kapıya bilerek vuruyordum. Tek istediğim onu görmekti. Burayı beraber tekrar düzenlerken aramızdaki her şeyi düzenlemek... Her şeye bir cevap bulmak. Ta ki sonuca ulaşana kadar.
Bahçeden ayak seslerinin geldiğini duydum. İçimdeki his sadece onun olmasını istiyordu. Sadece bunun için yalvarıyordu. Komşu amcalar, teyzeler ya da polis falan değil. Sadece o olmalıydı.
Ayak sesleri gittikçe yaklaştı ve evin girişindeki ilk kapıyı açtı. Kalbim deli gibi çarpıyordu. Sesim çıkmıyordu. Eğer oysa, benim burda olduğumu bilerek geliyordu. Bahçenin ışığını yapmıştım ve arabam evin önündeydi.
Verandanın kapısı açıldı. Bir süre ayak sesi gelmedi. Biri sadece orada duruyordu ve bu kişi kesinlikle oydu. Benim gibi kafasında dönüp duran şeyleri engellemeden tekrar tekrar yaşıyordu belki de. Ya da sadece içeri girmeye cesareti yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
us | nomin
Fanfiction-selam. -mesajlarımın sana ulaşamayacağını biliyorum -ama umarım yazdıklarım kalbine ulaşabilecek bir yol bulur. (Fic'in ismi us=biz olarak değiştirilmiştir.) #1 nana -texting- -story- başlangıç: 17.09.2021 bitiş: 21.11.2021