Jaemin'in bakış açısından
Hayatım boyunca Jeno neredeyse ben en çok orayı sevdim. Olmadığı yerler bomboş ama kalabalığın verdiği gürültü gibi ızdıraplı oluyordu çoğu zaman. Kendi sesimi duyuyordum. Kendi sesimde boğuluyordum. Başkalarının seslerinde boğuluyordum. Belki de beni her şeyden koparan ona olan ihtiyacım yapıyordu bunları. Gülüşüyle uyandığım her güne gülüşüyle gözlerimi kapatmak istiyordum. Hayattan başka istediğim hiçbir şey yoktu.
Şehir merkezi beni hep korkutmuştu. Hep içimde kötü hislerle gelmiştim ama Jeno olduğu için cesurca yürümüştüm korktuğum yollara. Her şeyden önce ilk Jeno'ya güvenmiştim ve ne olursa olsun zaten onunla olacaktı. Mutluluktan uçsam da, hüzünden ve yorgunluktan kırılsam da yanımda onun olacağını düşündükçe sonucu çok da önemli olmuyordu.
Ve belki de buydu beni yıpratan...
Belki de buydu bizi bu noktaya getiren.
Konuşmadım. Jeno'ya hiçbir zaman anlatamadım içimdeki sitemleri ve şikayetleri. Daha çok kendime kızdım. Belki de önyargılıyım diye düşündüm. Her zaman kendimi haksız gördüm. Ama bundan çok ötesi olduğunu anlamıştım. İçimdeki sitemler ve şikayetler ise git gide büyüyordu.
Basit bir akşam yemeğiydi herkes için. Jeno ve benim için ise belki de bir şeyleri kurtarabileceğimizi içten içe düşündüğümüz önemli bir akşamdı. Günlerdir arkadaşları hakkında ne kadar tartıştığımızı hatırlamıyordum bile. Omzuna başımı koyup dinlenecek anı bile bulamamıştım. Beni dinlemesi için ya da en kötüsü birbirimizi dinlemek için bir an bile yaratmamıştık. Gergindik ve ben çok korkuyordum.
Masada tanıdığım herkesi Jeno ile tanımıştım. Dürüst olmam gerekirse, hepsi beyinsiz sürüsünün önde gideniydi. Tanıştığımız gün çok iyi anlaşacağımızı düşünüyordum ama ikinci üçüncü buluşma derken nasıl insanlar olduğunu anlamıştım. Gerçek Jeno ile ilgilendiklerini zerre düşünmüyordum. Onları buraya getiren tek şey Jeno'nun başarısı ve kariyerinde erkenden kurduğu ortamdı. Bense, onlar için Jeno'nun sevdalısıydım. Bu gerçekten böyleydi. Aralarından defalarca alttan alta platonik aşık olduğumu söyleyen en konuşkan çocuk, artık hiçbir şeyi gizlemiyordu. Bakışlarındaki pisliği bile sezebiliyordum. Defalarca Jeno'ya bakıyordum. Hiçbir şey anlamıyordu. Belki de anlasa bile reddediyordu. Dayanacak gücüm kalmadığını hissediyordum.
Yemeğin ilerleyen saatlerinde Jeno iki biranın etkisiyle tatlı tatlı sohbet ederken gözüm ona takıldı. Yanakları hafifçe kızarmış, mümkünmüş gibi gözleri iyice kısılmıştı. Sabahtan bir görüşme için yaptığı saçlarından artık eser yoktu. Kendi kendime eve gideceğimizin ve onu bu halde uyutmadan karşıma alıp konuşturmaya devam edeceğim anlar geliyordu. Hem usul usul öpecektim hem de tatlı tatlı konuşmasını dinleyecektim Jeno'nun. Gerçekte de hayalde de o kadar güzeldi ki onun için bu gecenin bile değeceğini düşünüyordum. Ama bu güzel andan beni çıkaran pis gülüşler ve bakışlar bana daha fazla tolere şansı tanımadı.
'Bir şey mi oldu?' diyerek gayet ciddi bir soru yönelttim çocuğa. Amacım sadece bakışlarını benden uzak tutmasıydı. Ama onun da amacı bu değildi.
'Onu sana sormalıyız?' diyerek aptal aptal sırıtmaya başladı. Gülüşünü her gördüğümde elimi kana bulamamak için kendimle savaş veriyordum.
'Bir sorunum var gibi mi duruyor?'
Tekrar o sırıtış ve insanlara bakışı...
İlk önce Jeno'ya dönerek sırıttı. Jeno ise dönüp bana baktı. Ben ise tamamen çocuğa dönmüştüm. Etrafındaki insanlar da ufak ufak kıkırdıyordu. Artık haftalardır süren bu saçmalıktan bıkmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
us | nomin
Fanfiction-selam. -mesajlarımın sana ulaşamayacağını biliyorum -ama umarım yazdıklarım kalbine ulaşabilecek bir yol bulur. (Fic'in ismi us=biz olarak değiştirilmiştir.) #1 nana -texting- -story- başlangıç: 17.09.2021 bitiş: 21.11.2021