Beklenilen o güne yalnızca saatler kalmıştı. Sabahında konser olan gecenin ortasındaydım. Henüz geleceğine dair en ufak umut verici bir olay yaşanmamıştı. Ama ona gelip gelmeyeceğini soracak gücü kendimde bulamıyordum. Bir telefon uzaklığındaki bir mesafedeydi oysa aşk.
Kendimi ikna etmem uzun sürmüştü. Ama nihayet onu arayacak gücü kendimde bulmuştum. Ürkekçe basmıştım telefonun tuşlarına ve cevap vermesini bekliyordum. Arka arkaya gelen üç "düüt" sesinden sonra cevap verdi:
- Efendim? (sesi nazik ve bir o kadar inceydi.)
- Merhaba Elya, Sipan ben nasılsın?
- Sipan! İyiyim sen nasılsın?
- İyiyim teşekkür ederim.
- Bu saatte neden aradın ki hayırdır?
- Yarın Birsen Tezer konseri vardı. Gelip gelmeyeceğini merak ettim. Haber veririm demiştin. Hala bir haber gelmeyince..!
- Gelebileceğimi zannetmiyorum üzgünüm. Bir arkadaşınla gidebileceğini söylemiştin. Problem olmaz senin için değil mi?
- Şey, yok tabii ki. Olur öyle yaparım. Olur da fikrin değişirse haber ver yine de.
- Olur haber veririm. İyi geceler!
- İyi geceler.Kapatmaya ne kadar da meyilliydi. İki üç kelime ve birkaç cümleyi nezaketen kurmuş gibiydi. Konuşmak istemediği çok aşikardı ama gene de aklıma kötü şeyleri getirmiyordum. Umut denen şey en imkansız olan yerde dahi hiçbir zaman vazgeçmiyordu. Ben de umut etmekten!
Saat sabaha yaklaşmıştı. Ama uyku denen anlamını bilmediğim kavram bana bir türlü uğramamıştı. Yapabildiğim tek şey baş ucumda duran deftere karalamış bulunduğum şiirlerdi. Çoğu şairden farklı olarak mutlu olduğum anlarda değil bilhassa karamsar olduğum anlarda yazmak gibi bir özelliğe sahiptim. Bu yüzden hep karamsar bir şair rolünü benimsemişimdir. Nitekim lisedeki edebiyat hocama ilk kez şiirlerimi gösterdiğimde bana:
"Sipan, şunu özellikle söylemem gerekir ki senin şiirlerini okurken aklıma gelen ilk şey Servet-i Fünun şiirleri oldu. Zira yazdığın şiirlerde o kadar karamsarlık ve kasvet yer alıyor ki bana şiirlerini bir Servet-i Fünun şairi yazdı deseler hiç tereddütsüz kabul ederdim."
demişti. Bu yüzden sanırım aşkı, mutluluğu, sevinci yazmak bana göre bir iş değildi. Hayatta belki de var oluş amacım bunlardır: Karamsarlık, üzüntü ve acı!O gece yazdığım onca şiiri beğenmeyip Ahmed Arif'e sığınmıştım:
“Beni, gözlerin götürür
Gözlerin aşkla, acıyla...
Kuşatmışlar sesimi, soluğumu
Kesilmiş
Tuz-ekmek payım, vurgunum ve darda,
Gözaltındayım. Dal, kor keser penceremde açarsa
Kuş, vurulur üzerimden uçarsa.
Ve hal böyle böyle, yol bu yöndeyken
Gelir! Ki her gelişinde daha da içten,
Gelir! Soluk soluğa benim olursun.
Amansız sarmasında kollarımın eksik, çığlık çığlığa
Erir, kar gibi vücudun...
Hey canım! Sen bilmezsin!
Kalbim dinamit kuyusu…”Çoktan sabah olmuştu. İki dakika olsun dahi uyuduğumu hatırlamıyorum. Sebebi Elya değildi sadece. Ben bazı geceleri hep böyle geçirirdim. Kalktım ve duşa girdim. Sıcak suyun vücudumdan inişini , ruhum hissetmiyordu. Sımsıcak suda kimse dayanamaz diye bilirdim. Hiç canımın yanmadığını hissetmiştim. Hissiyatımı yitirmiştim! Çoğu zaman olduğu gibi banyodan çıkmakta zorlandım. Çıktıktan sonra üzerime ne bulduysam geçirdim. Cadde cadde, sokak sokak bakmadan yürüdüm. Tek hatıladığım saat 16.00'ya vardığında yurda döndüğüm. Konser 18.00'deydi. Ama gidebileceğimi düşünmüyordum kendimi bir hışımla yatağa attım. Gece uyumamanın verdiği yorgunlukla dalmıştım hemen. Aniden bir ses duymuştum. Telefonum çalıyordu. Uyku ile uyanıklık arasında gidip gelen bir durumda telefona cevap verdim:
- Efendim!
- On dakikaya giyinip hazır olurum. Beni yurttan alabilir misin?
- Anlamadım?
- Konsere gitmekten vazgeçtin sanırım.
- Elya! Sen misin. Pardon. Şey hazırım hemen gelip alırım.
- Tamam adresi mesaj atıyorum o zaman. Kaç dakikaya burada olursun?
- 15 dakikada orada olurum.
- Peki görüşürüz o zaman.
- Görüşürüz.Hiç beklemediğim anda var olan bu gelişmeyle hemen saate baktım. Saat 17.15 ve ben Elya'ya dediğim gibi 15 dakikada hazırlanabileceğime emin değilim. Bir hışımla kalktım ve üzerimi düzelttim. Giyinik uyumuş olmam bana zaman kazandırmıştı. Uyumlu olup olmaması umrumda değildi. Bahsettiğim gibi 15 dakikadan evvel hazırdım. Normal hayatta yavaş olmamdan yakınan onca insanı düşündüğümde hafif bir gülümsedim.
...