Sırt üstü paslanı vermiş tüm hislerinden arda kalanlar
Ne saf umutlar beyaz artık ne de gül gibi solanlar
Bire bin katılan yalanlar kervanı bekler bizi yolculuğa
Kim doğru ki artık geride kalanlardan hepsi taşındı uzağa
Kasvetli geceler mum ışığı aydınlatamıyor artık önünü
Sisli bir perde temizleyemiyor vehnim yalanlarla dolu önümü
Gökyüzünde bir kuş takılmış yıldızın peşine uçu verdi
Düşüncelerim hayalde gerçeklerin hayal olacağını kim derdi
Bir çivi çak toprağın orta yerinden tam kalbine soykırım yapalım
Öyle bir suçlama olsun ki dünyada değil alemde yargılanalım
Bin bir zorlukla toprağı yarıp dışarı çıkmış fidan masum oluverdi
Yargıcın tokmağı bizi elbette dar ağacına sürdü cellat ipi gerdi
Biz cennete diye yola çıktık önümüzdeki yol ayrımını göremeden
Kimse hak etmiyor varmayı cehennem denen yerden geçmeden
Ateş sarsa tüm gökyüzünü kaybolsa yıldızların hepsi arkasında
Belki bir yaz yaşarız hiç bilmediğimiz bu soğuk kışın tam ortasında
Fizan'dan duyulan sesler kulakları sağır edercesine yankılanır
Dibinde bağırdığım sessizliklerin önünde ne taş ne de duvar kalır
Bir adımda dünyayı gezerken uzaklaştı bu bedenim yerden gökten
Binlerce adım saydım ıraklardan gelemedim ne de vaz geçtim senden
Arza talep olaylar silsilesi devam ederken dünya denen yer kürede
Taleplerim bir bir birikirken kalp bankasında arz olan sen hani nerede
Kafesteki kuşu salarsın da geri dönmeyeceğini bildiğin halde beklersin
Bir kez olsun çıksın iki dudak arandan adım yine de beni toprağa gömersin