| 2 Şubat, 2015 |
Yine o amansız sessizlik kaplamıştı evi. Başa sarıyoduk. Evde hergün çarpılan kapılar, kırılan camlar, duvarlarından isyan, hakaret, yalan yankılanan bir ev. Babam, annemden başkasına aşık olmuş az önce bizimle evden gitmemiz için kavga etmişti. İranda böyleydi işte gerçekten Allah'ın şeriat kanunları uygulanmadığı için dini kendine göre yorumlayan babam, bizi bırakıp başka kadını alacaktı eve. Ben ve annem birde doğuştan görme engelli kardeşim vardık. 3 kadın tek başına nereye giderdi? Kim kapısını açardı bize?
En son 2 aydır süren kavgalar bitmiş babam duduklarından dökülen 3 söz ile "boş ol" sözüyle annemi boşamış resmi olarakta terk etmişti onu. Çok geçmedi 1 gün sonra yeni karısı ile geldi eve bizi kovmak için.
Annemi ve 15 yaşındaki kardeşimle beni yaka paça attı evden. Vedalar hep güzel yürekleri acıtır derler lâkin bizim yüreğimiz acımıyordu. Babamın yaptıklarını asla unutmayacak, ona da unutturmayacaktım.
Geceyi annemin arkadaşında geçirdik. Başını yastığa koyduğunda huzurla uyumak nedir 24 yıldır hiç öğrenememiştim. Babam Reza Tahran'ın olduğu bir evde sadece dayak, hakaret ve öfke görebilirdiniz. Çünkü o erkekti ve bizden üstün yaratıldığını söylerdi. Ona göre kadınlar sadece çocuk yapmak için vardı. Annem, gönlü çiçek bahçesi annem tam 40 sene dayanmıştı bu adama. Ama artık öyle olmayacaktı, söz vermiştim. Önce Rabbime sonra kendime. Ne olursa olsun o adamdan medet ummayacak ve asla boyun eğmeyecektim. Sabah ilk olarak annemleri arkadaşında bırakıp iş aramaya koyuldum. Ama maalesef bu ülkede kadın olarak değil iş bulmak, nefes almak bile yasaktı.
Günlerce umutla ve heyecanla çaldığım her kapıdan omuzlarım yere eğik geri dönmek zorunda kaldım. Kimse yüzüme bile bakmadan sertçe kapadı kapılarını yüzümüze. Balkonda ne yapacağımı düşünürken annem geldi yanıma.
"Mişa, annecim."
Gülümseyerek dizine uzandım.
"Ne yapıyorsun burada annem? Havalar hâlâ soğuk üşüteceksin."
Annemin sözlerini duymuyor gibiydim aklımdaki soruyu ona sormamak için kendimle âdeta savaşıyordum.
"Anne , sana bir şey diyeceğim ama hemen öyle karar verme , kızma da."
Gülerek saçımı okşadı.
"Sor bakalım."
Yerimden doğrulup ellerini öptüm.
"Biliyorum bu konuyu konuşmak istemiyorsun. Bak burda bize kimse tek lokma vermez, arkadaşın evini açtı bize sağ olsun ama ne zamana kadar burda kalacağız. Acaba Türkiyeye mi dönsek?"
Sözlerim biter bitmez kaşları çatıldı.
"Çıkar o düşünceyi aklından Mişa. Olmaz , olmaz çünkü ben."
Yutkunamadı çünkü yaşadığı acı kor gibi yakıyordu yüreğini.
"Ben orada her şeyimi bıraktımda geldim. O olaydan sonra oraya nasıl dönerim."
"Annem , kaderin üstünde bir kader vardır derler. Biliyorum çok zor, biliyorum çok canın yanıyor ama çok zaman geçti üstünden bak 16 sene oldu yapma lütfen."
"Mişa dedim! Hayır hayır o ülkeye nasıl dönerim."
Konuyu oracıkta kapattık. Annem aslen Türktü ama babamla evlenince sadece yaz aylarında giderdi Türkiyeye. Tâ ki 17 Ağustos 1999 Depremine kadar. Bütün ailesini son gittiğimiz tatilde depremde kaybetmiş o evden tek sağ çıkan biz olmuştuk. O zamanlar kardeşim Leyla çok küçüktü. Bende zar zor hatırlıyordum. O güne dair hatırladığım tek şey mahşer günü gibi bir gün olduğuydu. Bu yüzden annem ülkesine bir daha hiç gitmedi. Bütün akrabaları, ailesi o depremde ölmüştü. Depremden sonra babamın eziyetleri daha da arttı, annemi kimsesiz bulup devam etti her eziyete. Oysa bizleri yetim bulup barındıran, bizi koruyup kollayan Allahtı. Babam, ne bilirdi bunu.
Bu konuyu bir daha hiç konuşmayacağız sanıyordum. Tâ ki o güne kadar.
"Abla , abla uyan."
Gözlerimi Leylanın beni dürtmesi ve evdeki bağırışmaların gürültüsü ile açtım. Babam olacak adam kapıya dayanmış annemde ki bileziği istiyordu.
"Bana bak kadın seni öldürürüm bana o bileziği ver çabuk!"
Dinen ve yasal olarak artık evli değillerdi ama o hâlâ eziyet peşindeydi. Annemin önüne geçerek öfkeyle gözlerine baktım.
"Oo Mişa hanım, ne o 20 günde ne çok değiştin de babana kafa tutuyorsun."
"Sen benim babam falan değilsin."
"Bana bak!"
Tokat atmak için kaldırdığı elini tuttum.
"Sakın sakın bir daha bunu deneme. Çünkü benim senin gibi bir babam yok artık. Bizi evden attığın gün bitti her şey."
Sinirle bize döndü.
"Yarın akşama kadar müsade size eğer o bileziği alamazsam hepinizi öldürürüm!"
Öfkeyle kapıyı yüzüne kapattım. Bitmiyordu işte, ne bu zulüm nede bu işkence hiç bitmiyordu. Bitmeyecekti biliyordum. 1 saat sonra annem geldi yanıma.
"Bilet al bu akşam Türkiyeye gidiyoruz."
Şaşkınlık bir o kadar da mutlulukla anneme döndüm. Bu son umudumuz olabilirdi belkide. Hemen akşam saatine 3 bilet aldım. Annem İstanbulluydu bu yüzden İstanbula gidemezdik. Olurda peşimizden gelirse bulurdu bizi. Bende gözlerimi kapatıp önüme gelen ilk şehri seçtim.
Elâzığ. Artık bizim için hayat burada başlayacaktı.
"Eğer Allah, size yardım ederse hiç kimse size güç yetiremez. Eğer sizi yardımsız bırakırsa, ondan sonra size kim yardım edebilir? Mü'minler, yalnızca Allah'a tevekkül etsinler."
| Al-i İmran 160 |______________________
Kitaba başlama tarihinizi yazabilir misiniz? ❤
•Hiçbir şekilde kitap tanıtımı yapılmasına izin yoktur, yapanlar uyarılmadan engellenecektir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
24 OCAK | TAMAMLANDI |
Short StoryGERÇEK BİR KARAKTERDEN KURGULANMIŞ YAŞANMIŞ HAYAT HİKAYESİDİR.💫 "𝑭𝒆𝒚𝒚𝒂𝒛 𝑨𝒌𝒔𝒐𝒚. 𝑨𝒅ı𝒏ı 𝒕𝒆𝒍â𝒇𝒇𝒖𝒛 𝒆𝒕𝒎𝒆𝒌 𝒃𝒊𝒍𝒆 𝒌𝒂𝒍𝒃𝒊𝒎𝒊𝒏 𝒃𝒊𝒓 𝒌𝒖ş 𝒈𝒊𝒃𝒊 çı𝒓𝒑ı𝒏𝒎𝒂𝒔ı𝒏𝒂 𝒔𝒆𝒃𝒆𝒑 𝒐𝒍𝒖𝒚𝒐𝒓𝒅𝒖. 𝑭𝒆𝒚𝒚𝒂𝒛.. Ü𝒍𝒌𝒆𝒎...