Dediğim şeye karşın kafasını yavaşça göğsümden kaldırarak gözlerime baktı. Stresliydim. Şu an benden hoşlanmıyor olabilirdi fakat davranışları hiçte öyle değildi. Ya da sadece kafamda kuruyordum ve o temas seven bir yakın? arkadaştı sadece. Ama yine aklıma yatmayan şeyler vardı. Bunca zaman uzak kalmamıza rağmen hatta önceden benden hoşlanmasına rağmen nasıl böyle davranabilirdi benden hoşlanmıyorsa. Ya da davranabilirdi, eski samimiyetimize güvenerekten ama onun o kadar cesur olmadığını biliyordum. İlk geldiğinde de yüzüme bakamıyor, aynı ortamda bulunurken konuşmaya çekiniyordu.
Sonunda birimiz konuşmaya karar vermiştik.
-S-sen seviyorum derken neyden bahsettin? Bende seni seviyorum sen ben en yakınımsın?
Bunca zaman gizli tutmam fazlasıyla yetmişti. En fazla birkaç seneki gibi olacak ve görüşmeyecek, yüzlerimize bakmayacaktık. Her ne kadar ilki gibi acı verecek olsa da bu kadar yeterdi.
-Seni arkadaş manasında sevmiyorum. Senden hoşlanıyorum, hatta seni seviyorum Taehyung, her şeye rağmen.
Bir süre daha yüzüme duvara bakarmış gibi baktı ve ben daha ne olduğunu anlayamadan eşyalarını alıp ayrıldı evden.
Ne bekliyordum ki zaten cidden.
***
Son iki günümün nasıl geçtiğini pek hatırlamıyorum açıkçası. İyi olmama rağmen hastayım bahanesi ile gitmedim derslere. Hatta bir süre Busan'a dönüp kafa dinlemeyi bile düşündüm bile ama hayır kaçmayacaktım. Ben yanlış bir şey yapmamıştım. Derslerimi aksatmayacak mezun olacak ve kendi stüdyomu açacaktım. Hayallerimi gerçekleştirmek en büyük önceliğim olmalıydı. İnsanlara hiçbir zaman yıkık beni görmemişti ve görmemeye devam edecekti.
Beyaz şeritli eşofmanımı ve siyah tişörtümü giydim. Üzerine de kalın montumu geçirdikten sonra şapkamı taktım ve beyaz ayakkabılarımı giyip çıktım evden. Kısa sürede okula vardıktan kısa bir süre sonra Lisa mesaj attı ve benimle buluşmak istediğini söyledi ve randevulaştık. Bugün öğlene kadar dans derslerim vardı ve boştum.
Çalışma odasına girdiğimde kimsenin olmadığını fark ettim. Koridorda etrafa bakınırken bir kız Bay Lee'nin gelmediğini, raporlu olduğunu söyledi. Oflayıp odaya geri girdim ve çantamı kafamın altına koyarak uzandım ve kulaklıklarımı taktım. Taehyung'u düşünmeyi reddediyordum fakat beynim ve kalbim buna izin vermiyordu. Onu sevdiği için kalbimi suçlamak istiyordum fakat sevme işlemini gerçekleştiren aslında beynimizdi ve aslında bizi yanıltarak suçu kalbimize atıyordu. O bile sinsiydi işte.
Her şey sinir bozucuydu...
Cidden böyle mi bitmişti her şey? Kucağımda bana resmen kur yapan çocuk bir cümlem ile kaçmıştı benden. Yine terk edilen olmuştum. Sözünü tutmamıştı. Ben mi neden olmuştum buna? Ne olursa olsun birbirimizin en yakınımızsak benimle konuşmalı ve beni reddetmeliydi. Daha az kırılırdım.
Kapının sertçe açılması ile irkildim.
-Her yerde seni arıyorum, telefonu açmıyorsun. Beni delirtecek misin Jimin?
-Hyung. Hyung dalmışım ya ödümü patlattın.
Kulaklığı çıkarıp bağdaş kurdum. Hoseok hyungsa birden gelip sarıldı.
-Sen çok mükemmel birisin Jiminie. Her ne olursa mutlaka güçlü davranıyorsun ve olabildiğince belli etmemeye çalışıyorsun. İlgi alanlarına yöneliyor ve kafanı boşaltmaya çalışıyorsun. Bunları yaparken uykusuz kalıyor ve kendini yoruyorsun ama bunu da aşacağına eminim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Retrouvailles
FanfictionVmin'in beş sene sonra tekrar karşılaşması Yan çift : Sope , Jinkook