6 ay sonra ... Nusaybin kabilesinin yanımızda olduğunu bilerek kafir cin ve tarikat, kabilelerini bertaraf etmekte daha kolay ilerliyorduk. Sabah saatlerinden kahvaltımı etmiş kuran okuduktan sonra dışarıya çıkıp bir kaç arkadaşımla sohbet etmek için buluşmuştuk. Arkadaşlarımla görüşmemi ve sohbetimi tamamladık dan sonra Ali ağabey ile karşılaştım bir telaş bir telaş sarmıştı kendilerini. Ne olduğunu sorduğumda durum çok fena oğlum Kemal oğlum onlara inandı onlara diyerek bağırıyor feryat ediyordu. Beni evine götürmesini söyledim. Giderken adamcağız ağlıyor sürekli lütfen yardım et diyerek yakarışlarda bulunuyordu. Evin önüne geldiğimizde imkansız bir şey hissediyordum. Hurfeyne nin bana gösterdiği kitaptaki o güçlü enerji tamamen aynısı ama inanılmaz bir nefret hissi dağıtarak kendisini hissettirmekteydi. Ne olduğu hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Evin bahçesinden geçerek evin kapısına geldik Ali ağabey kapıya çılgınca yumruklar ve tekmeler atarak kadın aç kapıyı diyerek bağırmaktaydı. Hurfeyne ise huzursuzdu içerideki düşündüğüm şey olabilir diyerek beynimde sesini yankılıyordu. Ne olacağı hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Kendimi tecrübe edinmiş sanıyordum yalnız bu kitabın enerjisi beni huzursuz etmeye yetiyordu. Eşi kapıyı açtı içeriye girdik. Hemen üst kata koşmaya başladım karşımda oğlu Samet vardı ama artık ondan eser yoktu içindeki Kafir Cin artık onu esir almış onun kanından , ruhundan , duygularından beslenir olmuş ve bana büyük bir iştahla bakmaktaydı. Kitabın enerjisi yatağın altından geliyordu . Hz. Süleyman'ın sözleşmesini okuyarak üstüne doğru gitmeye başladım tam elimi yatağın altığına götürdüğümde muazzam bir güç beni geriye püskürttü. Kafamı kapı koluna çarpıp bilincimi kaybetmiştim...
Gözlerimi açtığımda Cinintaye yokuşunda olduğumda farketdim. Mühürlenmiş bir şekilde onların bu aleminde esir düştüğümü düşünüyordum. işin en korkunç tarafı ise ! HURFEYNE yi hissedemiyordum. içim deki korkuyu söndürmem gerektiğini biliyordum ama buna engel olamıyordum çok korkuyordum. Dua okurken nefesim kesiliyor içimden dua okumaya başladığımda duayı tamamlayamadan fısıltılarla onların söylediklerini söylüyordum. Hepsinin enerjisini hissediyordum öleceğimi söyleyerek ruhumu ısırdıklarını hissederken. Allah'a sığınmam gerketiğini biliyordum. Kafamı toparlamaya çalışıyordum. Yanımda bir şeyin hareket ettiğini hissettim yüreğim yerinden çıkacak gibi oldu kalp atışlarım normal bir insanın kalp atışları gibi değildi. Döndüğümde benim gibi bağlanmış birinin olduğunu gördüm bu Ali ağabeyin oğluydu. Ağızlarımız tılsımlı kağıtlara yazılmış kağıtlarla mühürlenmişti sadece çıkardığı seslerden onun da ne kadar korktuğunu anlayabilmekteydim. Hurfeyneyi uzun süre sonra hissetmemek artık son nokta dediğim andı. Duraksadım etrafa baktım her zamanki gibi pislik ve şeytan için yapılmış tılsımlarla doluydu. Buradan çıkmanın yolunu bilmiyordum. Dedemin bana bıraktığı mühürleri okumamda etki etmiyordu. Ne olacağını kestiremiyordum. Tek çare kabullenmek gibiydi. Yılmadan dua etmeye başladım içimden. Sadece acıları hissedebiliyordum. Kemirilen ruhumun çığlıkları. Bir ışık belirtisi gibiydi Hurfeyney di o görüyordum onu yaklaştığında büyük bir kafir cinin benile alay etmesiydi sadece. Ve kelimeler azından döküldü.
Sevgili dostunu ÖLDÜRDÜM!
Bu doğru muydu ? Hurfeyne ölmüş müydü? Artık yok muydu? Ağlamaya başlamıştım ve Kafir Cinin istediği olmuştu Hurfeynenin öldüğünü öğrenmek beni yıkıp dağatmıştı. imanım zayıflamış duayı kesmiş içimden isyanlar ediyordum. Kafamı kaldırmayı bırakıp artık ne olacaksa olsun diye düşünüyordum. Acılar artıyor artık ruhumun yok olmak üzere olduğunu hissediyordum. Bir ses yankılanıyordu ses çok tanıdıktı . Ses odaklanmaya kalktığımda baş ucumda duran kafir cin bana vuruyor fiziksel zarar veriyordu. (Onların aleminde iken fiziksel zararda alabilirsiniz. Filmler de gördüğünüz onların alemine gidince unutmayın ! bedeniniz dünyada kalmaya devam eder yok olamaz ve kaybolamaz ! Sadece bilinciniz kapanır ve ruhunuzun ete kemiğe bürünmüş hali ile onların aleminde bulunursunuz. Onların aleminde aldığınız fiziksel hasarlar dünya aleminde gözükmez !) Sese odaklanmak acıdan dolayı ne kadar zor olsada artık tüm her şeyi kafamdan atıp sese odaklanmaya başlamıştım. Kasım Dayı'nın sesiydi bu neredesin Kemal diye bağırıyordu. inanılmaz bir güç hissetmeye başlamıştım. Var gücümle dualar okuyarak . Azımdaki mührün Parçalanması ile Cinintaye diye bağırmıştım...
Etrafımdaki kafir cinlerin kaçışını görüyordum. Bağdan kurtulamıyor dum. Tek gördüğüm bir çift karartıydı uyandığımda, o odada kapının eşiğinde başımda Kasım dayı dualar okurken bulmuştum kendimi. Neler olmuştu? Bilmiyordum. Ali ağabeyin oğlu ise yatakta kanlar içinde yatıyordu. Bağırışlardan komşular polis çağırmıştı. Kapıyı açın polis sesleri geliyordu. Kadın kapıyı açmıştı polis geldi hemen çocuğun yanına gitti nabzını kontrol etti. Yaşıyor dedi. Alel acele kaldırdılar götürdüler. Hurfeyneyi ise hissediyordum. Ama acılarım dinmiyordu.
Hurfeyne: Neler oldu diye soruyordu.. Belli ki oraya o gelememiş ama neden? Bilincli olmadığım için mi? Sözlerine devam etti. Kitabı kaçırdılar onu bulmamız gerek yoksa çocuğu kemirerek öldürecekler..Polise ifadelerimizi verdik serbest bırakıldık.. Çocuk ise akıl hastanesine götürüldü uyandığında hastanede çıkardığı ses ve söylediği sözler yüzünden... Kasım dayının evine döndük Kasım dayıya herşeyi anlattım kitabı söylediğimde o kitap seni arıyor dedi. Şaşırmıştım nasıl olur da böyle birşey... Şevki dedem o kitabı zamanında mühürlenmiş ve başına nöbetçi cinler bırakmış... O cinler ise öldürülmüş... Marid ler yerlerini bulmuş tu... ifrit soyunun en düzenbaz kafir cinleri maridlerdi. Nusaybin kabilesi ile sürekli olarak savaş içerisinde olan bu cinler o kitap taki alemler arası kapıyı çocuğa açtırıp kendisini kurban ettirmek istiyordu. Çocuğu görmemiz yasal olarak imkansızdı cinintaye maridlerin evine gidip çocuğu Bağdan kurtarıp bu nefret şeytan soyunun oyununu durdurmak gerekiyordu Kasım dayının sağlığı böyle bir şey için yeterli değildi. Beni tek gönderecek kadar da aciz değildi. Tüm hüddam sahiplerini çağırdı. Tüm emrindeki cinleri hüddam sahipleri beni korumaları için görevlendirdi... Nusaybin kabilesi ne gitmek gerekiyordu yardım istememiz gerekiyordu... Eve döndüm cinler alemine girdim. Nusaybin kabilesinin olduğu yere gidip durumu anlattım... Tüm Nusaybin kabilesi bir anda dolmuştu heryer...
ilerlemeye başlamıştık.. Cinintaye Marid kabilesi kapısına doğru giderken bizi gören kafir cinler onlara destek vermek için yolumuzu kesiyor.. Zaman kaybettiriyor ve bize zarar vermeye çalışıyordu... Nusaybin kabilesi lideri ise bana öğüt ve bilgiler veriyordu. Bir insanı oradan kurtarmak çok büyük bedeller istediğini belkide benim öleceğimi söylüyordu... Korkmuyorum diyerek zaten ben bu yolda herşeyi kabul ettiğimi dile getirdim. Cinintaye kapısına geldiğimizde dışarıda bir Marid ordusu ile görkemli yanan bir kapı büyüklüğü ise neredeyse binlerce metre ve genişliğinde idi. Zihure izlebmekteyiz dedi. BURKAN tarafından Nusaybin lideri bu bir tuzak burada bunları çok kolay geçebilecek gücümüz olduğunu biliyorlar. Seni içeriye sokmak amaçları diyordu. istiyorsan vazgeçebilirsin ama bir müslümanı adem soyu olmasının bir önemi yok Allah yolunda olan biri için canımızı vermeye hazırız diyordu ç. Kararlıydı Nusaybin kabilesi bir anda bağırıyor ve kafir Marid ordusu korkudan kapıya doğru çekiliyordu. GÜCÜMÜZ vardı evet ama bu savaşın sonuçları çok büyük kayıplarla sona erecekti. Öne doğru yürüdüm ve dualar okuyarak onlara orada kalmasını söyledim.. Dinlemediler ve mühürlü duvarı oraya diktim. Yanımda birde Hurfeyneyi hissediyordum. Endişelebmediğini ve benimle beraber olduğunu söylemesi beni rahatlattı. Tüm yanımdaki yoldaşlarım bana bakıyordu ama onların canını kendi bulaştığı birşey için riske atamazdım...
Kapıya doğru ilerlemeye başladım. Marid ordusu duaları duydukça çıldırıyor ama önümden de çekiliyordu... Kapıya geldiğimde ise kapı büyük bir gürültü ve uğultu ile açılmıştı. içerisi karanlık ve ateşler içerisindeydi. içeri doğru adım attığımda ise Marid cinleri kahkahalar ve sevinçleri ile eğleniyordu. içeriye girdim kapı arkandan kapanmıştı. Tek düşündüğüm oradan çocuğun mührünü çözüp kurtarmakla Dı. Bana ne olacağının bir önemi yoktu. içeride ki koku zor dayanabilir bir kokuydu. Dualar okuyarak devam ediyordum. Ve ileride o yeri gördüm girdiğim oda oradaydı yatağın üzerinde bir mezar var Dı içinde ise çocuk.. Üstünde ise binlerce Marid çocuğun ruhunu yiyiyordu. Arkamda ise beni ense dibime kadar takip eden Marid ordusu vardı... Yavaşça yatağa yaklaştım ruhunu kemiren cinler bana dönmüş iştah ile bana bakıyordu. Saldırmaya çalışmalarda Rabbimin duaları beni koruyordu. Cebimden dedemin bana bıraktığı bıçağı çıkardım. Çocuğun bağlarını dua ederek ve tılsımlı sözlerle kesiyordum ki... Bu çocuk değildi Marid kabilesinin lideriydi bana oyun oynamışlardı. Kahkahalar atarak boynuma yapıştı...
Hikayemiz burada hocanın ölümü ile bitiyor. okuyan herkes için teşekkürler.Hikayenin bütün hakları şahsıma aittir, çalınma veya izinsiz olarak yayımlanma durumunda bütün telif haklarımı kullanacağımı bilmenizi isterim iletişim: hurfeyne@gmail.com
ŞİMDİ OKUDUĞUN
12 Müslüman cin kabilesi ve Emanet
TerrorMerhabalar, tarafımca 12.07.2016 tarihinde İncisözlük platformu üzerinde kaleme aldığım hikayemi kısa süre önce bir başkası tarafından Emanet iki bıçağın yüzü olarak yayınlanmış. Hikaye iznim ve bilgim dışında paylaşılmıştı, DMCA telif haklarımca ke...