≛ Bölüm 11- "Veda"≛

4.5K 543 52
                                    

Bedenim o kadar güçsüzdü ki ağzımın kurumasına rağmen kalkıp bir bardak su içmekten acizdim. Biri karnıma baskı uygulayınca bir inleme dilimden döküldü.

"Bayağı hırpalanmış efendim. Birkaç haftaya iyileşir ama en az üç gün yatağından çıkmamalı." Sanırım bu hırpalanmış olan kişi ben oluyordum.

"Git ilaçlarını al gel. Başından ayrılmak istemiyorum." diyen kişi de Gecehan'dı. Ona karşı olan hislerimi biliyordum, yani sanırım ondan hoşlanıyordum yada bu bir tür mallıktı emin değilim.

Ama bu hoşlantının yanına yeni bir şey eklenmişti: Öfke.

Evet ona öfkeliydim. Beni kurtarmamıştı, beni kurtarmak için hiçbir girişimde bulunmamıştı.

Beynimin mantıklı kısmı beni onun kurtaramayacağını fısıldıyordu ama mantıksız yanım olaya el koyuyor ve en azından bir girişimde bulunabilirdi diyordu.

Mantıksızlık değildi hayır. Ben orada 'hiçbir şey' yapmadığım için dayak yemiştim. Ve o ne yapmıştı? Kesinlikle hiçbir şey!

Aşık olamayan biri olarak, aşka inanmayan bir kız olarak, ben ondan hoşlanma izni vermiştim kendime. Kime? Kesinlikle aşık olunmayacak birine...

Beynimden geçen düşüncelerin haddi hesabı yoktu. Fakat gözlerimi açmak istemiyordum. Biliyordum ki eğer açarsam kelimeler boğazımda tıkanıp kalacaktı. Onun yüzünü gördükçe ben kendime lanet edecektim. Kendi kendime konuştuğum diyaloglarım onun yüzüne gelince utanacaklardı. Söyleyemezdim ki ben ona beni ne kadar kırdığını, incittiğini. Bedenim hırpalanmış olsada en büyük hasarı ruhumdan aldığımı ben ona nasıl söylerdim?

Gözlerimi açmadım. Vücudumun her bir kısmı ızdırap çekiyordu. Her tarafım tarifi imkansız bir zonklama yaşıyordu. Sol elimi bir el iki avucunun içine aldığında tepkisizliğimi koruyabildiğim için kendime bir madalya takacağım. Tabii iyileştikten sonra.

Sesin sahibi ise tüm şarkıcıları kıskandırabilecek Gecehandı.

"Sana ne yaptığımı şimdi fark ediyorum, Esmer. Sen benim hayatıma giremeyecek kadar küçüksün. Ama başımı döndürebilecek bir kokuya sahip olacak kadarda büyük. Sen kalbimin zindanlarında çürüyemeyecek kadar küçüksün ama kalbimin paslı, çürümüş, korkusuz zindanlarını cennete çevirebilecek kadar büyüksün." Söylediği sözler o kadar güzeldi ki kalkıp ona sarılmamak için kendimi zorladım. Kalkabileceğimden pek emin değildim ama o konu çok başka.

"Cehennemi yaşamak benim için kaçınılmaz.Ama ben senin cennetinde yanmak istiyorum, olmaz mı?"

Olmaz mı? Olur. Ama senin ateşin benide yakmaz mı Gecehan? Ya senin ateşin benim tüm cennetimi küle çevirirse?

Sanki benim söylediklerimi duymuş gibi devam etti.

"Ben yanmak istiyorum Sehrin. Ama seni yakamam, bunu sana yapamam. Benim ateşim harlanır seni yakar geçer. Ve sen önüme tüm okyanusları sersen de benim kıvılcımımı su kor yapar."

Benide yak Gecehan.

"Artık gitmene izin vereceğim."

Gitmek mi? Henüz sana sarılmadım ki ben, ne gitmesi? Daha sana şiir yazmadım ki Gecehan ne gitmesi! Daha saçlarında ellerimi gezdirmedim, ne gitmesi...

Gözlerimden süzülen yaşları sıcacık elleri silerken farkettim.

"Söylediklerimin her bir kelimesini duyduğunu biliyorum. Ama duymadın Sehrin.Ben bunları hiç söylemedim. Unut."

Elleri gözlerimden süzülen yaşları silmedi.Dudaklarıma bastırılan dudaklar tanıdıktı.Öpüşü kısa ama ateşliydi.Tüm bedenim kırmızının çeşitli tonlarına büründü,onun dudaklarından dudaklarıma ulaşan yalnızca öpücük değildi.Dudakları geri çekildi benden, bunun bir veda öpücüğü olmadığını vurgulayan hiçbir şey yoktu.

Vedası bile bu kadar güzelken, onun yanında kalmam gerekmez miydi?


ESMER (#Wattys2016)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin