5. Bölüm

3.9K 463 15
                                    

Yoğun geçen günden sonra bütün bedeni ağrıyordu. O kadar koşuşturmacaya nasıl dayandığını kendisi de bilmiyordu. Düğün planlamak, hayalleri gerçekleştirmek, yüzlerce kişiyle aynı anda uğraşmak ve bunun kusursuz olması için çabalamak yeterince zorken bir de kafasındaki düşüncelerle boğuşuyordu. Gün boyunca telefonda konuşmaktan aşırı radyasyona maruz kalıyor gün sonunda beyni uğulduyordu. Düğün zamanı iyice yaklaşmıştı. Her şey olup bittiğinde başardığı şey için gurur duyacaktı ama bu evre onu çok yıpratıyordu. Mükemmeliyetçi karakteri her detayı ince ince düşünüyordu. 'Bu da böyle olsun!' diyerek kabullenemiyordu.

''Yemeğinle daha ne kadar oynayacaksın Adin?'' İlkcan'ın sesiyle düşüncelerinden sıyrıldı.

Çatalını tabağa bırakıp ''Canım istemiyor.'' diyerek arkasına yaslandı.

Son zamanlarda iştahı tamamen kapanmıştı. Öncesinde de yemekle çok arası yoktu ama şimdilerde hiç yiyemiyordu. Çikolata ve tatlıya düşkünlüğü olmasına rağmen onları yemek bile içinden gelmiyordu. Tek besin kaynağı kahve olmuştu. Her zaman spor yapan insanlara imrenerek bakmıştı. Kendisi de istiyor ama o iradeye sahip olmaması canını sıkıyordu. Hangi kiloya inerse insin ufacık ayva göbeği onu hiç terk etmemiş, şimdi ise göbekten eser kalmamıştı. Kemikleri sayılacak kadar zayıflamıştı. Bu halinden kendisi de memnun değildi ama iştahsızlığı her gün daha çok artıyordu. Kıyafetleri üzerine bol geliyor, yakışmıyordu. Hayatının hiçbir döneminde kilolu biri olmamıştı. Çok yemek yemesine rağmen kilo almasına izin vermeyen genetik yapısına her gün şükürler ediyordu.

İlkcan kaşlarını çatarak sordu. ''Ölüm diyetinde falan mısın yoksa?''

Sıkıntılı bir iç çekişle ''Pamir varken, ölmek için diyete ihtiyacım olduğunu sanmıyorum.'' düşüncelerinin diline döküldüğünü fark edince, İlkcan'ın donup kalan yüzüne baktı.

''Ne biçim konuşuyorsun be? Gel diyorsun ağzıma çarp beni kendime getir! Bir daha böyle saçma düşünceler duymak istemiyorum Adin!'' sinirle sandalyesini itip masadan kalktı. Salona gidip camı açarak temiz havayı ciğerlerine çekti. Arkadaşının böyle düşüncelere girmesine engel olamıyordu. Günden güne eriyordu. Gözlerinin önünde tükeniyor ama elinden bir şey gelmemesi onu delirtiyordu. Çoğu gece Adin'in kâbus gördüğünü, sayıklayarak uyandığını duyuyordu. Her defasında konuyu açmak isteyip son anda vazgeçiyordu. Nasıl davranacağını kestiremiyor, ne diyeceğini bilemiyordu. Kendisine hâkim olamayıp zaten üzgün olan kızı daha çok üzdüğü için küfretti. Derin nefes alıp sinirlerini yatıştırarak mutfağa geri döndü. Kafasını elleri arasına alıp omuzları iyice çökmüş arkadaşına gözleri dolarak baktı. Sandalyesine yaklaşıp arkasından sarıldı.

''Bir daha öyle şeyler deme seni geri zekalı! Ne kadar üzülüyorum görmüyor musun? Yapma böyle lütfen topla kendini biraz. Eski Adin'i özledim.'' Saçlarına öpücük kondurdu ve kafasını göğsüne yasladı. Sıkı sıkı sardığı arkadaşının ağlayıp içini dökmesini büyük bir sabırla bekledi. Göz yaşları dinene kadar sarılmayı bırakmadı. Adin derin nefes alıp ''iyiyim'' der gibi başını salladı. Kırık bir gülümseme gönderip bir şey demek için ağzını açmıştı ki dış kapı açıldı. Esil söylene söylene içeri girdiğinde iki arkadaşını da kıpkırmızı burun ve gözlerle görünce kaşlarını çattı.

''Bensiz ağlama partisi mi yaptınız? Pislikler!'' diyerek arkadaşlarına sarılmak için koştu.

Esil'in tepkisi üzerine, öncesinde ağladıkları için deşarj olmuş halde kahkaha attılar.

''Geç kaldın kuzucum. İkinci bir ağlama partisine daha eşlik edece gözyaşım kalmadı. Hakkını başka sefere sakla.''

Kaşlarını çatıp itiraz etmek için ağzını açmıştı ki, İlkcan önce davranıp lafını ağzına tıkadı.

Aşkı Ararken (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin