Kâbuslarla geçen bir sabaha uyanmak en kötü işkence biçimi olabilirdi. Gece boyunca durmaksızın kâbus görmüş sıçrayarak uyanmıştı. Yatağında huzursuzca kımıldanıp telefonuna uzandı. Gelen bildirimlere biraz baktıktan sonra yatağından kalktı. Banyoya giderken aynadaki yansımasına gözü takıldı. Göz altları morarmış cildi soluklaşmıştı. Her geçen gün zayıflamaya devam ediyordu. Şortunu çıkarınca kasığındaki yara izine gözleri takıldı. Parmağıyla yaranın üzerini okşarken titrek çıkan nefesine engel olmadı. Aylar geçmesine rağmen hala izi geçmemişti. Göz yaşları yanan gözlerinden akmaya başlayınca kafasını kaldırıp kendine baktı. Her zaman çok güzel olduğunu düşünmüştü ama bu yara izi güzelliğine vurulan zincir gibi onu tutsak ediyordu. Her baktığında yaşadığı bütün kötü anılar üzerine çullanıyor içinden bir şeyler koparıyordu. Daha fazla bakmaya katlanamayıp dolaptan bir tayt alarak ince bacaklarından geçirdi. Üzerine geniş yakalı sade bir tişört geçirerek odadan çıktı. Banyoya giderken kızların fısıltılarını duydu. Hararetli hararetli dün geceki mevzu hakkında konuştuklarına emindi. Çıplak ayakları ılık zeminde yavaşça hareket ederek mutfağa yöneldi. Kapı pervazına yaslanıp kızlara bakmaya başladı.
''Fısıldayarak konuştuğunuzda sessiz olduğunuzu mu düşünüyorsunuz acaba?'' kollarını göğsünde bağladı.
Adin'in sesi üzerine kızlar çığlık attı. Esil parmağını damağına bastırıp yukarı çekti. ''Allah cezanı vermesin ödüm koptu!''
İlkcan elini kalbinden çekmeden ''Uyandırdık mı kuzum? Kusura bakma.'' Esil'e kaçamak bir bakış attı.
Adin derin nefes alarak ''Hayır, uyanmıştım zaten. Pek uyuyabildiğim söylenemese de işte!'' diyerek elini salladı. Arkasında endişeyle bakan iki suratı görmezden gelerek elini yüzünü yıkamak için banyoya yöneldi. Bütün gece kabuslardan ter içinde kalmıştı duşa girmenin daha iyi bir fikir olduğuna karar verdi ve kendini suyun altına bıraktı.
Duştan çıktığında kızları masada sessizce kahvaltı yaparken buldu. İştahı olmasa da onlara eşlik etmek için masaya oturdu. İçtiği bir fincan sıcak çay ve tabağında oynadığı yiyecekler onu fazlasıyla doyurmuştu. Sessizliği bölen İlkcan'ın sorusu oldu. Ortamın havasını dağıtmak için öylesine sorulmuş bir soru olduğu belliydi.
''Düğün ne alemde? Her şey hazırlandı mı kuzum?''
Adin çatalını bırakıp arkasına yaslandı. ''Bugün son görüşmeleri yapmak için gideceğim. Orada bir sorun çıkmazsa bütün hazırlıklar tamam.'' Esil'e kaçamak bakış atıp bir şey demesi için bekledi. Ama Esil'den çıt çıkmıyordu. Her zaman iştahla yediği yemek şimdi ağzında büyüyor gibi gözüküyordu. Aptalca bir şey yapıp yapmadığını sormaya cesaret edemedi. Esil'in bakışları gözleriyle buluştuğunda ufak tebessümüne karşılık alırken çayını yudumladı.
''Neyse kızlar ben kaçıyorum. Bugün yoğun bir gün olacak. Dua edin de sorun çıkmadan işlerimi erken bitireyim.'' İkisine de öpücük atarak masadan kalktı ve giyinmek için odasına yöneldi. Dağınık duran yatağını hızlıca toparladı. Ufak dolabına yönelip askılı diz üstü yeşil bir elbise çıkarıp üzerine geçirdi. Yüzüne renklenmesi için hafif bir makyaj yaptı. Uzun kirpiklerine rimel sürmekten çok hoşlanıyordu ama yaz aylarında işkence gibi geliyordu. Rimel sürmeye gerek görmeyip nude tonlarında mat rujunu dolgun dudaklarıyla buluşturdu. Saçlarının kendinden dalgalı olması işini epey kolaylaştırıyordu. Saçlarını tepeden yarım bir at kuyruğu yaparak kalan kısmın omuzlarına dökülmesine izin verdi. Takı takmaktan pek hoşlanmazdı. Boynunda küçüklüğünden beri çıkarmadığı su damlası kolyesi ve kol saati dışında hiçbir aksesuar takmazdı. Minik çantasına birkaç şey tıkıştırıp bilgisayar çantasını da alarak hafif topuklu sandaletlerini de giyip evden çıktı. Sokağa çıktığında içi huzursuz oldu. Sanki herkes ona bakıyor aranan kadının o olduğunu biliyormuş bir suç işlemiş de birazdan ispiyonlanacakmış gibi hissediyordu. Çantasından çıkardığı büyük gözlüğünü takarak tanınmama çabasına girdi.
Yoldan geçen ilk taksiyi çevirerek düğünün yapılacağı mekâna doğru yol almaya başladı. Taksi şoförünün sabahın bu saatinde arabesk dinlemesinden içi karardığı için kulaklıklarını taktı ve kendi müzik alemine kaçtı. Yol aktıkça içi sıkılmaya başladı. Düşüncelere dalmak istemiyordu ve bunun için epey çabaladı. Eğlenceli şarkılar açarak içinden ritim tutturmaya başladı. Şu düğün hazırlıklarını sonuçlandırıp o güne kadar ailesinin güvenli kollarına kavuşmayı diliyordu. Sarıyer taraflarındaki düğün mekânına geldiğinde bol yeşilliğin olduğu alana huzurla baktı. Alamadığı bütün nefesleri burada tüketmek ister gibi derin derin iç çekti. Yeşil elbisesiyle harika bir uyum içindeki mekânda sorun çıkmaması için dua ediyordu. Bir şeylerin farklı olmasını o kadar içten diliyordu ki, içindeki haykırış sese dönüşecek diye korkuyordu.
***
Günü nefes alamayacak kadar yoğun geçse de her şey sorunsuz bir şekilde ilerlemişti. Hayal ettiği gibi bir düğün onu bekliyordu. Bütün organizasyonlar yapılmış, menü artık kesin olarak belirlenmiş, oturma düzeni, çalacak müzikler, mekânın dekoru da gelinin istediği gibi olması için anlaşılmıştı. Geriye sadece düğün gününü atlatmak kalıyordu. Ayaklarını sürüye sürüye kafeye giderken yorgunluktan bayılacakmış gibi hissetti. Akşam üstü olmasına rağmen tek lokma bir şey yememişti ve kahve açlığı çekiyordu. Evdeki herkes çalıştığı için yemek yeme işlerini dışarıda hallediyorlardı. Adin'in daha esnek çalışma saatleri olduğu için eve erken gelen hep o olurdu ama yemek yapma konusunda başarısız biri olduğu için asla mutfağa girip yemek yapma girişiminde bile bulunmazdı. Bu yüzden düzensiz beslenmeye mahkumdu.
Kafeye girip atıştırmak için bir sandviç ve en hızlısından bir kahve sipariş etti. Sessiz köşedeki bir masaya oturunca ağrıyan bedenine küfretti. Burada yapılacak bir şey kalmadığına göre Antalya'ya gönül rahatlığıyla gidebilirdi. Yapılması gereken işler çıkarsa uzaktan da halledebilirdi. Gelen yemeğini ve kahvesini bitkin bir halde yerken bir yandan da arkadaşlarıyla mesajlaşıyordu. Son zamanlarda onları çok ihmal etmişti. Grup konuşmalarına çok dahil olamamış olmasına üzülüyordu Döndüğünde buluşmak için plan yapmaya karar verdi. Belki bu sorunlardan eski yaşantısına dönerek daha çabuk kurtulurdu. Şu an endişe edecek bir sorunu yoktu, tabii şu onu arayan adamı saymazsa. Adam aklına gelince gerilmeye başladı ve biraz araştırma yapmak için sosyal medyaya girdi. Dakikalarca bakındı ama adama ait bir hesap bulamadı. Esil'e sorsa mıydı acaba? Ya da en iyisi hiç dillendirmemek mi olur diye düşündü. Biraz daha bakınmaya karar verdi. Twitter'a girip biraz da oraya bakmaya başladı. Onlarca hatta yüzlerce paylaşım vardı. Sıcağın etkisiyle mi yoksa içindeki endişeden mi olduğuna emin olamadığı ensesini yakan saçları tek omuzunda topladı ve bakmaya devam etti.
Uzun bir süre baktıktan sonra adamın Twitter hesabını buldu. Fotoğraf ya da herhangi bir bilgi var mı diye bakmaya devam etti. Hiçbir şey bulamayınca bilgilerinden İnstagram ismini bulup hesabını açtı. Profili kapalıydı ve profil fotoğrafından da hiçbir şey gözükmüyordu. Hesaplarının genel görüntüsüne baktığında normal bir kullanıcı gibi gözüküyordu. Neden arıyordu? Neden rüyasında gördüğünü söylüyordu? Bir oyun muydu bu yoksa gerçekten adam doğruyu mu söylüyordu? Soğuyan kahvesinden bir yudum alıp telefonu kapattı ve arkasına yaslandı. Eve gidip biraz uyumalıydı. Yarın gece uçağı vardı ve ailesi bu bitkin halini görürse endişelenir soru yağmuruna tutardı. Hesabı ödeyip eve gitmek için kafeden ayrıldı. Kızlar hâlâ eve gelmemişti. Eskiden her yere birlikte giderlerdi şimdi ise gelmeyeceğini bildikleri için davet bile etmiyorlardı. Bu duruma bazen içerlese de anlayış gösterdikleri için bir yanı da memnun oluyordu.
Mutfağa gidip kocaman bir fincan papatya çayı yaparak odasına yöneldi. Çayını komodinin üzerine koyup ılımaya bıraktı ve üzerini çıkarıp pijamalarını giydi. Banyoya gidip makyajını da temizledikten sonra odasına geçip kendini yatağa attı. Ilıyan bitki çayını içerken adamın sosyal medya hesaplarını biraz daha kurcaladı. Dişe dokunur hiçbir şey bulamıyordu. Bir fotoğrafını bulsa belki daha rahat ederdi. Tipi nasıldı acaba? Kaç yaşındaydı? Nasıl biriydi? İçindeki sıvısı biten fincanı kenara koyarak yumuşak yastıklarına gömüldü. Baktı... Baktı... Baktı... Hiçbir şey bulamadı. Çayın ve yorgunluğun verdiği etkiyle göz kapakları ağırlaşıp kapanmaya başladı. ''Her şey çok güzel olsun!'' diye mırıldandığı duası yakarışa dönüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkı Ararken (+18)
Romance"Neden mi sevdim seni? Çünkü daha imkansız bir ihtimal yoktu." demiş Chuck Palahniuk. İmkansız bir ihtimal için ne kadar savaşabilirsiniz? Hem de hiç tanımadığınız birisi için...