Sabah tiz alarm sesiyle uyanmamak çok güzeldi. Alarmı evde unutmuştum. Bu zengin evde bilin bakalım gerekli olan hangi eşya gene yoktu! Mutlu bir şekilde sağıma döndüm ve... boştu! Yere baktım yerde yok.
Hayır, aklıma gelen şeyi yapmış olamazlar. Beni evde bırakıp gitmek ne ya! İnsan uyandırır. Hainler! Acele ile yataktan fırladım. Giderken macunu ve fırçayı da aldım. Onların evde olma ihtimali yoktu çünkü, bakmaya gitmişken işimi de görürdüm. Daha fazla zaman kaybetmek istemedim.
Tahmin ettiğim gibi, aşağıda da yoklardı. Dişlerimi fırçalarken aklıma gene o soru geldi. Biz madem "garip" insanlarız garip okullara gitmek yerine neden normal okullara gidiyoruz ve burda az sayıda da olsa bulunan "normal" insanlar neden bişi demiyor anlamıyorum.
Ailelerimiz bizi hayata normal devam etmek ve bazı şartlara uyum sağlamayı öğrenmemiz için bu okullara yolluyordu. Şimdiye kadar kaç okul bitirdim hatırlamıyorum. Bizim yaşamımız aşırı uzun değil aslında, nasıl yaşadığına göre 500 ile 50000 yıl arasında değişiyor. Ama gel gör ki görünüşlerimiz pek yaşlanmadığı için sürekli lise okuyoruz. Hoş, ben de bu durumdan memnunum. Çok eğleniyoruz. Üniversite hayatını da merak ediyorum. Biraz daha yaşlanınca, bir 150 200 yıl sonra falan, gitmeyi isterim.
Dişlerimi fırçalama işi bitmiş siyah bol pantalon üzerine buz mavisi bir sweat giymiştim. Beyaz siyah kareli converselerimi de giyip çantamı da sırtıma taktım. Hazırdım. Kapıyı açtım ve dışarı çıktım. Evet! Doğru tahmin.
Bugün hava güneşliydi. Hava bugün nasıl olacak, hava durumuna ya da pencereden dışarıya bakarak anlamıyorum. Kapıyı açınca sürpriz olması hoşuma gidiyor. Hayatıma renk, eğlence ve kesinlikle heycan katan bir aktivite bu. Artık daha fazla oyalanmaktan vazgeçtim ve biraz hızlandım.
Koşuyordum. Daha sonra aklıma dersin Hünay Hoca ile edebiyat olduğu geldi. Yavaşlamaya karar verdim. Ayakkabılarıma yazıktı ve onları çok seviyordum. Kadın 10 15 dakika ders anlattıktan sonra diğer dersler boyunca uyuyor. Acele etmenin manası yoktu.
Ama sonra aklıma ders boşken ne kadar eğlenebileceğimiz geldi. Kesinlikle daha da hızlanmalıydım.
Derken zaten okula varmıştım. Müdüre köpek bakışı, ağlayışı yapmaya hazırlanıyor, gözlerimi dolu dolu tutmaya çalışıyordum. Ama bir baktım ki müdür odasında yokmuş! Farise'nin de dediği gibi "koş esma koş!"
Nefes nefese sınıfa girdiğimde tam da aklımdaki şey oluyordu. Bensiz el kızartmaca oynanıyordu. Hemen koştum ve elimi en üste sertçe "ben geldiimm" diyerek vurdum. Gücümü tam ayarlayamadım galiba, o gürültüye hoca uyandı ve tekrar ders anlatmaya başladı.
Herkesin bana öldürücü bakış atmalarından içlerinden de bana sövdüklerini anlayabiliyordum. Doğanay bunu dile getirerek "senin kafanı sıcak suya sokup soğuk suya sokmasınlar Mahfer." Dedi. Bu tehdit küfürden daha korkunçtu. Bu çocuğun cidden bir gün o ateş gücüyle beni ciddi ciddi yakacağından korkuyorum.
...
Teneffüs olmuştu. Bugünkü aktivite bana saldırmaktı. "İki gündür kotanı doldurdun Mahfer, şimdi seni bitirmedik mi biz kızım,he?" Bunu diyen Farise'ydi. Müdürden kalma dolu gözler ile "Lütfen, bana acıyın arkadaşlar..." Dedim. Hep bir ağızdan "hayır!" Diye bağırıp kıkırdaşarak üstüme atladılar.
Doğanay "korktuğu yeter, hadi kantine. Daha çikolatalı süt alacağım." Dedi. Farise ise hemen çıkıştı "git de kendin al, bir süt için neden bizi de peşinden sürüklüyorsun? Gelmek zorunda değiliz" Dedi. Bunun üstüne Doğanay çene kemiklerini belli ederek dişini sıktı. Sonra o piç gülümsemesi ile Farise'ye yaklaştı ve pat diye alnına vurup "istemezsen sen gelme güzellik." Dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GARİP BİR KIZIN GÜNLÜĞÜ
Teen FictionGarip bir kızın arkadaşları ile yaşadıklarını anlattığı gizli bir günlükte onlarla beraber bir maceraya katılmaya hazır mısın? Beraber çok eğleneceğiz. Başlarına neler gelecek? Onu göreceğiz...