sahte abla ve gerçek abla; 4

311 59 106
                                    

Korku.

Şu an bedenime yayılan şey korkuydu, onun o mavi gözlerini görünce titremeye başlamıştım bile. Psikoloğum titreyen ellerimi görünce tek kaşını kaldırmış ve ona dönmüştü.

"Buyrun bayan?"

İğrenç gülümsemesini gösterip elini uzattı. "Misa Minrou."

Gülümsemiş ve eliyle koltuklardan birini göstermişti Roseanne, ama o başını iki yana sallayıp gözlerini gözlerime çıkarttı.

"Ben küçük kardeşimi almaya gelmiştim, daha bitmedi mi seansınız?"

Roseanne beni şaşırtacak bir şey yapıp başını iki yana salladı, "Sizi biraz bekleteceğim, Lalisa ile konuşmam gerekenler daha bitmedi."

Sinsi bir şekilde sırıtıp giydiği topuklu kırmızı ayakkabılarla kapıya ilerledi. "Dışarı da bekliyor olacağım."

Odadan çıktığında sertçe yutkunup ona döndüm, titreyen ellerimi izliyordu.

"Ben, d-diyeceğiniz bir şey yoksa gideyim artık." dediğimde derin bir nefes verip kitaplığına yürüdü.

Eline aldığı Güneşi uyandıralım adlı kitabla yanıma geldi "Bu kitap Zezé'nin yaşadığı diğer maceraların devamı."

Başımı sallayıp kitabı elime aldım ama onun eli hâlâ önümde uzatılmış duruyordu.

"Telefonunu ver, numaramı kaydedeceğim."

Dediğini yapıp telefonumu ona verdim ve hızlı bir şekilde numarasını kaydedip geri verdi sağ eli ise sol elime tutunmuştu. "Bir şey olursa, beni ara tamam mı Lalisa?"

Başımı sallayıp zorlukla gülümsedim ve koltuğun üzerinde ki maskemi taktım yüzüme. Gizlemeliydim, duygularımı en iyi şekilde gizlemeliydim.

Bana sıkıntılı bir ifade ile bakıyordu, "iki gün sonrası için randevu al, hastalığın ve yapamadığın şeyler üzerinde duracağım."

son kez başımı sallayıp odadan dışarı adımladım, ellerim ceplerimin içindeydi. öyle titriyordu ki, kimseler görsün istemiyordum. Zezé gibi güçlü olmak istiyordum.

"lisa! seni çok özlemişim!!"

bedenime sarılan kollar, küçüklüğümden beri değişmeyen kokusu ve kulağıma değen nefesi... geçmiş diğer insanlar için kapalı bir kutu olsa da benim için bir film şeridi gibiydi. bir an olsun gözlerimin önünden gitmezdi.

"hoşuna gitti mi?" sessiz kaldım. "hoşuna gittiğini söyle!"

midem bulanıyordu, dolu gözlerimle başımı sallayınca eğilip kulağımın dibinde durdu, nefesleri kulağıma çarparken tir tir titriyordum.

"dudaklarını temizle bebeğim, çok kirlenmiş."

Ondan hızla geri ayrıldığımda kaşlarını çatmış, cebimden zorla çıkarttığı sol elimi sımsıkı kavramıştı. Tırnaklarını elime saplarken dişlerimi sıkıyordum, düşmeyin gözyaşlarım nolur! ben düşüyorum sürekli, sizde düşüp beni daha da mahvetmeyin.

Çıkışa ilerlerken tırnaklarını batırdığı yerlerin hafif hafif kanadığını fark etmiştim, boğazıma dizilen yumruları engelleyebilmek adına sertçe yutkundum.

Önce beni ön koltuğa zorla oturtmuş ardından kendisi de sürücü koltuğuna oturmuştu. Kapıların kilitlenme sesini duyduğumda sımsıkı kapattım gözlerimi ve elini kasıklarımda hissettim.

"Benden başka kimse yaklaşamaz sana Lalisa, o psikoloğun olacak kadın bile. Sadece ben anladın mı?"

Başımı salladığımda bir gözyaşı çoktan düşmüştü yanağıma, maskemi çıkartıp köşeye attı ve elini dudaklarımda gezdirdi ardından fısıldar bir tonda konuştu.

idama sürüklenen açelyalar | chaelisaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin