gök gürültüsü ve yağmur; 2

379 60 28
                                    

Jisoo unnie:
*konum*
bebeğim saat altı gibi orda olman gerek.
bu randevuyu alırken bayağı bir zorlandım.

siz
pekâlâ unnie
✓✓

Telefonumu koltuğa bırakıp siyah bir kazak ve ardından siyah bol pantolonlarımdan birini giydim. Hava hafif çiseliyordu, ve ben bundanda nefret ederdim.

Siyah şapkamı ve siyah maskemi takmış üzerime şişme montumu giyip dışarı çıkmıştım. ileriden gelen taksiyi görünce kaşlarım çatıldı, tam önümde durmuş ve pencereden bana bakıyordu.

"Siz Lalisa Manoban'sınız değil mi? Beni Kim Jisoo gönderdi."

Başımı sallayıp konuşmadan taksiye bindim. Zaten bir şey sormamıştı, Jisoo gideceğimiz yeri söylemiş olmalıydı.

"Efendim, adreste ki yere geldik."

Adamın ileride ki iki katlı eve (?) bakmasıyla bende ücreti ödemek için cüzdanımı almıştım ki bana "Bayan Jisoo ödedi efendim." demişti.

Titrek bir nefes verip dışarı çıktım, şehirden uzak bir yerdi burası ve biraz da korkutucu.

17:58

saatime bakıp hızla içeriye girdim, yağmur yavaş yavaş hızlanıyordu. Ufak patika benzeri yeri geçip cam kapıları ardımda bıraktım, şimdi içerideydim.

Oturma alanları vardı ve içeride tek bir koridor vardı, orayı takip ederek sekreter gibi görünen adamın yanına ulaştım.

"Buyrun?"

"Ben Lalisa Manoban, saat altı için randevum vardı."

Maskemden dolayı sesim hafifte olsa boğuk çıktığından adam kaşlarını çatmış ve defterinde bir şeylere bakmıştı. O sırada içeriden sarı saçlı bir kadınla siyah saçlı bir kadın çıkmıştı.

"Kendine iyi bak bak Eun-ah, haftaya yine bekliyorum."

"Geleceğimden emin olabilirsiniz bayan park."

Siyah saçlı kadın giderken bana kısa bir bakış atmış ve bende ona kısa bir bakış atmıştım.

"Bayan Park, yeni hastanız Lalisa Manoban."

Adımı duymam ile önce masa da ki adama bakmış ardından sarışın kadına dönerek kısa bir baş selamı vermiştim, o da hafifçe gülümseyerek eliyle içeriyi göstermişti.

Onun ardından içeri girerken etrafı süzüyordum, her zaman anlamsız bulduğum tablolar ve daha çok krem ile kahverengi tonlarında bir odaydı burası.

Kitaplar, bitkiler ve bir tarafı tamamen camla kaplı olan bir duvar vardı. Tüm şehir görünüyordu, ve bu güzeldi.

"Oturun lütfen."

İnce ses ile kendime gelip ellerimi yumruk yaparak büyük masanın önünde ki tekli koltuğa oturdum. Bana bakıyordu ama benim konuşmaya niyetim yoktu, istemeden gelmiştim buraya.

"Pekala Lisa, sana böyle diyebilir miyim?"

Onu başımla onaylayınca hafifçe tebessüm etti. "Sanırım konuşmayı sevmiyorsun, sorun değil. Gözlerimizle de anlaşabiliriz."

idama sürüklenen açelyalar | chaelisaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin