♥ BEN GELDİM READERLAR ♥
Çok hastayım fakat sizin için oturup yazdım. Lütfen beni düşünüp biraz mutlu etmek için voteleyip yorum yapın. Umarım yeni bölümü beğenirsiniz! Sizi seviyorum *,*
Keyifli okumalar~~
Duştan çıktığım gibi saçlarımı ıslak bir şekilde bıraktım. Kurutmaya gerek yoktu çünkü zaten hava sıcaktı ve iki dakika sonra kurumuş olacaktı. Saçlarım o kadar güzel olmasa da ben onlarla barışıktım. Bu ıslak haliyle bile seviyordum.
Telefonumun Selim'de olduğunu anımsayarak hızlıca aşağı indim. Hala yerindeydi. Nasıl hiç kalkmamışsa artık. Umarım kaskatı kesilmiştir!
''Şşş'' dedim beni duymasını sağlayarak. "Efendim?"
"Sen telefona fazla alıştın heralde! Çabuk ver onu bana." dedim biraz sesimi yükseltip.
"Neye bakıyorsun sen?" dememle yanına uçtum. O da hemen yattığı yerden doğruldu ve sola doğru döndü. Ben de o sırada onun arkasındaydım. Telefona doğru uzandım fakat benden yana sırtını çevirdi.
"Şunu ver bana." diye cırladım sonunda. "Kime diyorum, dilini mi yuttun?'' Allah'ım sana geliyorum, sen bana sabır ver.
Elinden telefonu almaya çalışıyordum, o da benden kurtulmaya. Bir hamle yaptım ve telefonu almaya çalışırken üzerine düştüm. Şuanki durumumuz tam bir rezillikti. Üzerinden kalktım ve biber gibi olan yüzümle her yerimin yandığını hissediyordum. Rezilliğimizin üzerinden daha fazla konuşmayarak telefonu elinden kapıp odama doğru koştum.
Kapıyı kapattım ve ellerimle yüzümü sabitledim. Yanaklarım alev almış yanıyordu. Bir müddet odadan çıkmamayı düşündüm fakat cevabı karnımın gurultusundan aldım. O kadar çok acıkmıştım ki sabahtan beri hiçbir şey yemeden nasıl durmuşsam!
Yavaşça merdivenlerden indim ve salona doğru bir göz gezdirdim. Hala aynı yerde yatıyordu fakat uğraştığı şey telefon değil zeka küpüydü.
"Senin zekan var mı da zeka küpünü yapmaya çalışıyorsun?" diye sormak istedim fakat bu kadarına cesaretim yoktu. Zaten benim gelmediğimi görmemişti sanırım.
Hızla mutfağa geçerek buzdolabını yokladım. Hemen hemen her kızın yaptığı bir şeydi bu. Ekmeklikten hamburger ekmeği çıkarıp içine marul, domates ve peynir koydum. Bir tabak alıp masaya oturdum. Meyve suyundan da bir bardak alıp yemeğe koyuldum.
Yaptığım hamburgerin tadı tarif edilemez güzellikteydi. Ya da çok aç olduğum için bana öyle geliyordu.
Normal insanlara nazaran daha iştahlı bir şekilde yerken Selim'in kulağıma yükses sesle fısıldamasını duydum. ''Yavaş ye istersen, boğulacaksın.'' Bunun üzerinde yüzümde iğreti bir gülüş takındım. ''Karışma sen ya.''
"Tamam sana iyilik de yaramıyor.''
''Sen bana iyilik yapmak istiyorsan bakmaktan vazgeç ve telefonumda ne yaptığını söyle.''
''Hayır, hayır söylemem." dedi kafasını iki yana sallayarak. Daha sonra karşıma oturdu.
Ben telefonu elime alıp şifreyi girerken önümdeki hamburgeri aldı ve ısırdığım yerden ısırdı. Ow! Ben olsam ısırdığı yerden ısıracaktım ha! Yuh dedim yani.
İstemsizce ağzım 'o' şeklinde açıldı. Hala doymamıştım ve o yediğim şeyi çalmıştı.
"Acıktıysan kalkıp yapsaydın. Bu kadar üşengeç olamazsın demi?'' Dediklerimi umursamayarak kafasını salladı ve yemeğe devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNUTULMAZ
ChickLit''Sonbaharın Eylül'ü, aşkın da senlisi güzel.'' ©Tüm hakları saklıdır.